C.5

224 35 33
                                    

"Anlat bakalım."

"Daha kaç kere söylemem gerekiyor. O gün eve geri gittiğimde onu yerde ölü buldum."

"Anahtarı nereden buldun peki?"

"Yedek anahtar vardı."

"Peki hiç şüphelendiğin biri var mıydı? Soojung'un düşmanı falan?"

"H-hayır. Yoktu."

"Peki çıkabilirsin."

Komiser Kim en az bininci kez yaptığı görüşmeyi de bitirince derin bir nefes aldı.

"Aishh!! Kahretsin."

"Komiserim."

"Ne oldu Jennie? Yanındaki kim?"

Ben de yeni görüyordum bu çocuğu. Genç çocuk Komiser Kim'in önünde eğildi.

"Merhaba komiserim, ben Jungkook. Jeon Jungkook. Yeni öğrenciniz."

"Ah, o sen misin? Teşekkürler Jennie, çıkabilirsin."

"İzninizle komiserim."

"Anlat bakalım. Kendini iyice tanıt."

"İsmim Jungkook. 20 yaşıma yeni girdim. Üniversite öğrencisiyim. Yetenekli bir komiserin yanında üniversite bitene kadar eğitim görebilmek için devlet bir sınav düzenledi. Ben de kazandım. Şimdi yanınızdayım."

"Doğru, senin geleceğini dün Luhan söylemişti."

"O bal sarısı saçlı çocuk mu?"

"O senden 6 yaş büyük."

"Siz ciddi misiniz! Onun benden en az 3 yaş küçük olduğunu düşünmüştüm."

"Bu tepkiyi vereceğini biliyordum. Her neyse, yarın bu kağıda gerekli bilgileri doldurduktan sonra özel öğrenci olma işine başlayabilirsin."

"Teşekkür ederim komiserim."

Önümdeki görüntüyü izlemek beni mutlu etmişti. Bay Kim'in öğrencilerine böyle gülümseyerek yaklaşması harika bir şeydi. İtiraf etmeliyim, ben bile etkilenmiştim.

Ama buradaki işimin bittiğini anladığımda dışarı çıktım. Burnuma simit kokusu geldi. Simitçiye baktım.

Suho ile kahvaltı yapmak yerine simit yediğimiz günler geldi aklıma. Hüzünlenmiştim.

Kendime bir söz verdim. Ne olursa olsun Suho'nun katilini bulacaktım.

**

"Yanımda gördüğünüz kişi Komiser Kim Jongin."

Sarı saçlı, yuvarlak gözlükleriyle Komiser Jongin'e bakan genci inceledim. Doğrusu yakışıklıydı. İsim kartına baktım. Oh Sehun yazıyordu.

"Memnun oldum efendim. Ben Morg Görevlisi Oh Sehun."

"Bay Kim JunMyeon'un cesedi burada mı?"

"Evet, buyrun bu kapıdan."

Sehun'un önderliğinde morg odasına girdik.

Burada bir sürü ölünün olduğunu bilmek tüylerimi ürpertiyordu. Doğru ya. Ben de bir ölüydüm zaten. İki dünya arasında sıkışıp kalmış bir ölü...

Sehun-shi bir tanesini açtı. Suho'nun cansız bedenini görmemle göz yaşlarımın düşmesi bir oldu.

Göz altları morarmıştı ve zaten beyaz olan teni daha da beyazlaşmıştı. Dokunduğumda vücudunun katılaştığını farkettim. Bir kez daha gerçekler çarpmıştı yüzüme. O ölüydü. Ve onun o ışıl ışıl parıldayan gözlerini bir daha göremeyecektim.

Komiser Jongin, Sehun'dan otopsi sonuçlarını öğrenmek istedi. Sehun elindeki dosyayı komisere uzattı.

"Demek kalbine gelen kurşun sebep olmuş."

"Komiserim, bir de olay yerinde bir not bulundu."

"Ver."

Sehun küçük kağıdı uzattığında tüylerim ürpermişti. Yazı kırmızıydı.

"Yazı kanla yazılmış. Ayrıca kağıdın üzerinde herhangi bir parmak izi yok."

"Peki kan, kiminmiş?"

"Tiffany Hwang adlı birinin."




-







Merhabalar😄

Nasıl gidiyor sizce hikaye düşüncelerinizi almak istiyorum😉

Umarım memnunsunuzdur. Medyadaki şarkı Lay-Monodrama💙

İyi okumalar🔱

The Ghost Woman // KaiWhere stories live. Discover now