C.4

266 34 31
                                    


(Bölümü medyadaki şarkıyla okursanız daha etkili olacağını düşünüyorum. Şarkı: Star Of University Ost - Starlight)

Dün duyduğum şeylerden sonra Tiffany'e olan güvenim sarsılmıştı. Ama belki de anahtarı Lay'den almıştı girebilmek için. Bilemiyordum.

Onun evine gittiğimde telefonda konuştuğunu gördüm. Dinlemeye başladım.

"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."

".."

"Bunu neden yaptınız?"

Ne hakkında konuşuyordu? Benim ölümüm hakkında mı? Yoksa... Tiffany beni öldüren kişileri biliyor muydu?

Daha fazlasını duymamak için koşarak evden çıktım. Eğer katilim Tiffany ise buna dayanamazdım.

Hızlıca Lay'in evine gittim. Çizim yapıyordu. O bir mimardı. Ve çok güzel çizimler yapardı.

Rahatlamak istediğinde de doğa resimleri çizerdi. Şimdi de ormanlık bir alanı çiziyordu.

 Şimdi de ormanlık bir alanı çiziyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Çizdiği resim)

Yüzünde tuhaf bir sırıtış vardı. Elindeki fırçasını paletin üzerindeki kırmızı boyaya sürdükten sonra çizdiği resmi kırmızıyla karalamaya başlamıştı.

Onu dehşetle izliyordum. Onu hiç böyle görmemiştim. Yaptığı şeyden eğleniyor gibi gözüküyordu. Ama sonra elindeki fırçayı yere düşürdü. Eli titriyordu. Bacaklarındaki bağ çözülmüştü. Yere çöktü. Ağlamaya başladı.

Yanına gidip: "Enkaz altında yaşıyormuş gibi bir hayatım vardı. Unut gitsin." Deyip sırtını okşamak isterdim.

Ama yapamadım. Beni hissedip korkmasından korktum.

Gülmeye başladım.

Hayat öyle oyunlar oynuyordu ki, nereye tutunsam düşüyordum. Tam da palyaçonun dediği gibiydi. Gülerek ağlamamı saklıyordum.

Suho'nun yanına gitmeye karar verdim. Hastaneye gittim. Suho'nun odasına girdim. Odada yoktu. Tüm katları dolaştım. Hiçbir yerde yoktu.

Belki de hastanede değildir diye düşündüm. Tabii en üst kattan SİLAH SESİ GELMESEYDİ!!!

Hızlıca hastane çatısına koştum. Gördüğüm şeyle yere çöktüm. Suho... Yerde vurulmuş yatıyordu.

Yavaşça yanına gittim. Gözleri açıktı. Hâlâ nefes alıyordu. Gözlerimden bir damla yaş düştü.

"Ağlama."

Suho'ya baktım. Beni görüyordu. Ölmek üzereydi. Bu normaldi.

"Sonunda seni gördüm Soojung-ah. Oysaki ne kadar özlemiştim seni."

"Suho..."

"Şşş.. Beni d-dinle. Bir şey itiraf etmeliyim."

"Yorma kendini iyileşeceksin."

"Ben... Seni... S-seviyordum... Soojung-ah."

Son kez nefesini verdi. Sonra ellerimin arasındaki başı yavaşça sağ tarafa düştü.

O... Ölmüştü...

Bir çığlık bıraktım gökyüzününe. Yine başroldeydim. Ve yine üzgünü ben oynuyordum.

Son kez yüzüne baktım. Yanağına bir öpücük bıraktım. Çatıya gelen insanlarla birlikte bir köşeye çekildim.

Olanları izledim. Suho'yu beyaz bir örtüyle örtmüşlerdi. Son kez Suho'yu izledim. Sonra da... Gittim.

*


"Komiserim yeni bir olay daha."

"Anlat Luhan."

"İsim: Kim Junmyeon. Yakınları ona Suho diyorlar. Kim Hastaneleri zincirinin başındaki genç bir Ceo. 1991 doğumlu. Çatı katında ölü bulunmuş. Silahla vurulmuş. Ama katilden geriye tek bir iz bile yok."

"Olay yerine gidelim Luhan."

Şu an benim katilimdense Suho'nun katilinin bulunmasını istiyordum. Ona bu derece acı veren kişi kimdi onun bulunmasını istiyordum.

"Komiserim bir şey daha var."

"Dinliyorum Luhan."

"Kurban diğer kurbanın yani Soojung'un yakın arkadaşıymış."

"Anladım. Ve sen de iki olayın da aynı katil tarafından gerçekleştirildiğini düşünüyorsun."

"Evet, komiserim."

"Haklı olabilirsin. Olay yerine gitmeliyiz."

Olayı öğrendiğinden beri hiç üzgün veya mutlu görmemiştim bu komiseri. Tanrı aşkına! Hiç mi içi sızlamamıştı.

Ama sonra düşümdüm de bu Jongin denen adam şimdiye kadar bir sürü olayla karşılaşmıştı. Tabii ki de hiçbir şey hissetmeyecekti.

Hatta bizim ölümümüz onun bir katili yakalamasına ve bankasındaki parasının artmasına yarıyordu. Mutlu olabilirdi de.

Sessizce karakolu da terkettim.


*





Bölümü medyadaki şarkıyı dinleyerek yazdım. Ağlıyorum şu an😢😢😭😭

Sizi Suho için 1 dk'lık saygı duruşuna çağırıyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...




The Ghost Woman // KaiWhere stories live. Discover now