Bölüm-32

4.5K 92 38
                                    


Gazneli Sultan Mahmut bir gün divana gittiğinde bütün memleket büyüklerinin orada toplanmış olduklarını gördü. Beylerini ve vezirlerini denemek istedi.Bir mücevher çıkararak vezirine uzattı:
“Bu nasıl bir mücevher,değeri ne olabilir?” diye sorunca vezir:
“Bu çok kıymetli bir mücevherdir,yüz eşek yükü altın eder.” dedi.Padişah
“Bu mücevheri kır.” dedi.Vezir
“Efendim,ben bunu nasıl yapabilirim?Ben padişahımın iyiliğini dileyen bir kişiyim. Eğer kırarsam,bu size kötülük olur.” dedi.
Padişah vezirin bu davranışını takdir etti ve ona çok değerli şeyler hediye etti.
Padişah bir müddet konuştuktan ve bu bahis unutulduktan sonra aynı mücevheri perdecinin eline verdi ve

“Bunun bir müşterisi çıksa acaba buna ne verir?” dedi.Perdeci
“Bu mücevher ülkenin yarısı değerindedir.”dedi.Padişah ona da
“Bu mücevheri kır,parçala.” dedi.Perdeci “Ey sultanların sultanı bunu kırmak çok yazık olacak.Böyle değerli bir mücevher ancak sizin gibi eşsiz bir padişaha layıktır, onu kırmak olmaz.Bunu yapmak padişaha ve hazinesine düşmanlık olur.”dedi. Padişah perdecinin bu söylediklerini de çok beğendi ona da çok değerli hediyeler verdi.Biraz sonra mücevheri başka birine verdi.O da benzer şeyler söyledi.Padişah ona da değerli hediyeler verdi.Böylelikle birçok kişiyi sınayan padişah sonunda sadık bendesi Ayaz’ı çağırdı ona da mücevheri vererek değerini sordu sonra da
“Kır bunu.”dedi.Ayaz hiç düşünmeden mücevheri paramparça etti.Etrafındakiler acıdılar
“Ey Ayaz ne yaptın öyle değerli mücevhere kıyılır mı?Bu padişahın hazinesine ve padişaha hıyanettir,nasıl yaptın bunu?” dediler.Ayaz şöyle dedi:
“Padişaha gerçekten sevgi bağıyla bağlı olan için padişahın emrinden ve arzusundan daha değerli bir şey olamaz dedi.Sultan vezirlerine dönüp der ki
"Ayaz’ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa değişmedi." Fırat ayağa kalkıp eliyle reverans yaptıktan sonra oturdu yerine.
Sınıfta alkış sesleri yankılandı. Rehberlik saatlerimizde ve branş derslerimizin bir saatinde bu tür hikayelere yer verip çıkarımlar yapıyoruz.Bugün de sınıfımızda sevdiğim ve çalışkan öğrencilerimden Fırat'ın anlattığı hikayeyi yorumlayacağız.
"Hanım ağa yenge hocam" hem parmağını kaldırmış hem de akrabalık ilişkilerimizi kullanan Hakan'a gözlerimi devirdim.Ben ve tüm okul alışmıştı artık onun bu şımarık haline.
"Serseri parmak kaldırman söz almak için yeterli,yapma artık şunu."
"Hocam size de yazık nereye gitseniz bu tip karşınızda.Allah sabır versin valla." Hakan'ın yakın arkadaşlarından olan Boran'a bıkkınca tebessüm ettim.Sınıfımın az ve öz konuşan öğrencilerinden Miran'a söz verdim.

"Hocam,çok çıkarım yapamadım ben bu sefer.Aklıma ilk gelen ve gönlüme yatanı dillendirmek istiyorum.Ayazın Gazneli Mahmud’a teslim olduğu gibi rabbimizin emirlerine teslim olabilmek ümit ve temennisi ile" sınıftan onaylayıcı mırıltılar dökülürken gülümsedim Miran'a.Bu çocuğun geleceği gerçekten parlak.
"Yine harikasın Miran,doğru bir çıkarım yaptın.Tebrikler haftaya ne getirmemi istersin?" biz hikayeleri bir oyuna çevirdik.En doğru çıkarımı yapan ya da en yakınına gelen kişi ne isterse bir sonraki ders ben öğrencilerin istediği bir şeyle geliyorum sınıfa.Olur da yapamazlarsa rastgele söylediğim liste numarası kimse o getiriyor.Ders bitiş zili çalmasına rağmen hala herkes yerindeydi.Bu derste 40 dakika yetmiyor bize.
"Çikolata de lan"
"Biremin dondurma iste"
"Cips cips"
Miran arkadaşlarının isteklerini dinledi ve
"Çikolata olsun hocam bu sefer" diyerek yerine oturdu.
"Tamamdır gencolar şimdi çıkın biraz hava alın."
"Görüşürüz hocam,iyi dersler hocam,kendinize dikkat edin hocam" hepsine kafamı sallayıp bir yandan da masanın üzerindeki kitaplarımı topluyorum.Hepsini çantama yerleştirince Hakan yanımda bitti.
"Eve mi dersin var mı yenge" elimdeki çantayı alıp kolunu omzuma atarken geride kalan öğrencilerime 'iyi dersler' derken sınıftan çıkıyorduk.
"Son dersim boş,seni bekleyeceğim beraber döneriz"
"İstersen ara abimi gelsin.Bekleme boşuna beni gelirim ben arkadaşlarla" koridorda ilerlerken kızların kaçamak Hakan'a olan kaçamak bakışlarına istemsiz güldüm.
"Yoo beklerim ben seni küçük kaynım.Ama sen dersen siz yaşlılarla sıkılıyorum.Kankalarımla eğlenerek geleceğim.O zaman ararım Oğuz'u." öğretmenler odasına geldiğimde çantamı elime verdi.
"Neyse yenge sen bekle bi zahmet beni.Şimdi ağabeyim de streslidir bir de ben germeyeyim."
"Yes bebek doğru karar.Hadi sana iyi dersler" yanağına koyduğum öpücükle hemen etrafına baktı Hakan.
"Yenge mm şey yani" sıkıntılı halde konuşmaya çalışınca ofladım.
"Tamam Hakan anladım.Küçük kardeşimi öpmeme de karışıyor töreler.Defol git dersini dinle" cevabını dinlemeden odaya girdim.
"İyi misiniz Miray?" konuşan coğrafya öğretmeni Senemdi.Bir haftada kaynaştık onunla.Çok iyi bir insan.
"İyiyim iyiyim bir  sıkıntı yok" çantamı dolabıma koyup yanına oturdum.
"Dersin boş değil miydi,gitmemişsin?"
"Boş ama canım eve gitmek istemedi.Sıkılıyorum tek başıma yalnızlık çok sıkıcı."
"Öyleyse çay içelim.Bende Hakan'ı bekleyeceğim" gülümsedi hemen çok güleryüzlü biri.
"Tamam hemen dolduruyorum sen otur lütfen ben getiriyorum" canıma minnet zaten,iyice yerleştim yerime.
"Hastanedeki arkadaşınızın durumu ne oldu Miray?" kaşlarım üzüntüyle gözlerimin üstüne düştü.
"Üçüncü haftası bitecek neredeyse hala aynı durumda.Dua et bize" bardağı önüme bırakırken o da hüzünle konuştu
"Etmem mi güzelim aklıma geliyor hep.Bol bol ediyorum sağlığına kavuşsun inşaallah"
"İnşaallah Senem inşallah" elini karnıma koyarken gülümsedi
"Kötüyü çağırmayalım ay bebiş nasıl onu anlat"
"Bilmiyorum ki iyi galiba o da küçücük daha"
"Merak etme yarın bir gün de nasıl büyüdü anlamadım dersin" Senem'e cevap vermeden tıklatılan kapıya döndüm.Selim'i görmek beklediğim son kişiler arasındaydı.
"Fıstığım" yüzündeki ifade beni memnun etmedi.
"Fındığım" ayağa kalktığımda hızlı adımlarla gelip sarıldı.Kollarımı boynuna dolarken endişelenmiştim aklıma ilk gelenin başıma gelmesinden çok korkuyorum şuan.
"Selim,Can'a bir şey mi oldu?" bedeni kasılırken yanlış düşündüğümü duymaya çok ihtiyacım var.
"Sakin ol,en son ne olduğunu bilmiyorum ama üzgünüm fıstığım pek iç açıcı durumda değil galiba.Ya da belki uyandı bilemiyorum bende" daha çok sardım onu.
"Sana bir şey olmasına izin verme,gebertirim seni" sinirle karışık gülerken ayrıldım ondan.
"Oğuz nasıl bi şey mi oldu?" kafasını iki yana sallayıp sahteden surat astı.
"Varsa yoksa ağa bozuntusu olmuş Miray hanım için.Biz kimiz ki artık pehh" tribini görünce gözlerim kısıldı
"Sen böyle değildin hep Havin'den kaptın bu huysuzlukları" dediğime daha çok triplenip kafamı kolunun altına sıkıştırıp saçlarımı dağıttı. Arkamızdan gelen kıkırtıyla Selim,başımı kurtarmama izin verirken Senem'e döndü.

Mardin'deki ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin