Bölüm-28

8.3K 262 34
                                    

Bu benim biricik Küçüğüm'e gelsin📝💕

"Aşk güzel şey ama doğru kişiyle yaşadığına emin olunduğu ve kendinizi fazlaca kaptırıp benliğinizden ödün vermediğiniz sürece." deyip ilgiyle beni dinleyen gözleri parlak güzel öğrencilerime gülümsedim.
"Aşk bir sudur iç iç kudur" cümlesi ıslık sesi gibi çıkıp sınıfta yankılanırken bu söyleme atılan şuh ve biraz abartılı kahkahalar sınıfın duvarlarına çarpıp koridora ulaşınca benim de istemsizce ağzımdan ufak bir kıkırtı kaçtı.Masanın üzerine elimdeki kalemi sınıfı kontrolüm altına alana kadar vurdum.Sonunda sessizlik sağlanınca
"Bu konuya nereden geldik biz Allaseniz" deyip saatime baktım beş dakikamız kalmış.Ne de çabuk geçmiş zaman bu sınıf çok matrak.Evet sonunda Oğuz'un ağzından girip burnundan çıktım hatta Doğan babanın da sonuç olarak buraya geldim.Tabii ben okula adımımı atar atmaz Oğuz'u ve Doğan babayı arayıp ne kadar edepsiz,terbiyesiz bir gelin ağa olduğumu söyleyen moruklar yüzünden üç güne yine yarım kalacak öğretmenliğim.
"Mustafa okuduğumuz şiirdeki aşkın ne kadar saçma olduğunu eleştirince buraya kadar geldik hocam" diyerek dikkatimi çekti ön sırada oturan saçları örgülü kız.Önce ona sonra tüm sınıfa gülümseyip
"Bir gün beni anlarsınız hevaller" diyerek göz kırpınca sınıfta kimileri homurdanıp kafasını çevirirken kimisi birbirine yandan yandan bakışıp kızardı.Çalan zilin sesiyle ayaklanıp iyi günler diyerek sınıftan çıktım.Sanırım bazıları ne zilin sesini ne de benim sesimi duymadı çünkü hala kıpırdamadan oturuyorlardı.Öğretmenler odasının önünde beni bekleyen Hakan'ı görünce hızlandım.
"Öğretmenlerin en iyi yengesi nasıldı günün?"deyip kafasını önüme doğru eğilip selamladı.Ona gülüp bacaklarımı hafifçe kırıp dikleştim
"Çok iyiydi çok güldüm hadi gidelim hemen Oğuz'u bekletmeyelim" deyip elimdeki kitapları dolabıma bıraktım.Hakan'ın yanına dönüp koluna girdim.Hakan pis pis sırıtıp
"Ağan beklemesin değil hanım ağam" deyince kolumu karın boşluğuna vurup
"Çok konuşma be pis sinsi" diyerek somurttum.Evet özledim Oğuz'u tüm gün aklıma geldi keşke biraz daha sıkı sarılsaydım dedim içimden.Aşığım çünkü çok seviyorum ulan deli manyak gibi hem de.Arabayı görünce Hakan sinsisine belli etmeden derin bi nefes almaya çalıştım.
"Sanki liseli aşık şu tepkimelere bak ya. Gören de yıllanmış aşkınızı evliliğe dönüştürdünüz falan sanacak peh." deyince nefesimi veremeden açtığım ağzımdan ufak yollu bir kıkırtı kaçtı.
"Kes be sinsi kaynım benim görürüm ben seni" kolundan çıkıp arabanın ön koltuğuna kuruldum.Hakan da arka tarafa oturunca Oğuz telefonla konuşmasını bitirip bize döndü.Daha Oğuz konuşamadan Hakan arka koltuğun orta kısmına gelip
"Ee hanım ağam gördün ağanı rahatladın değil al şimdi sakince nefeslerini" deyip kahkaha atınca Oğuz da içten ama pis bir şekilde dişlerini göstererek güldü.Kendini toplayıp ciddi bi hale gelen Oğuz sert bir sesle
"Hanım ağanla dalga geçmek senin ceza almanı gerektirir biliyorsun değil bilader?" deyince Hakan tıslayıp
"Yav he bilader he" diye söylenerek koltuğa yaslandı.Ben hala Oğuz'a bakarken o da bana bakıp göz kırpıp
"Ee nasıldı okul?" diyerek önüne döndü.
"Güzeldi çok komik çocuk bunlar ama aralarında bazıları var ki çok korkunç bakıyorlar.Bir de okulda kan davalı gibi birbirine bilenenler var son sınıflar arasında.Bazen basit tartışmaları saçma bir şekilde uzatıp birbirlerine Kürtçe bir şeyler söylüyorlar.Küfür mü ediyorlardır nedir hiç anlamıyorum.Dedim küfür ediyorsanız etmeyin öyle terbiyesizce konuşmayın.Tamam hocam diyorlar yine konuşuyorlar.Bu böyle olmayacak bana Kürtçe öğretsenize" hiç nefes almadan konuştum neredeyse çenem mi açıldı benim ne.Oğuz ile Hakan gülüşünce ben de kendime güldüm.
"Tamam yengelerin yengesi ben sana öğretirim hele sen beni geçir.Bir de sınav zamanı hazırladığın sınav kağıtlarını sağ da solda unut tamamdır." deyip serseri bir gülüş sergileyince
"Benim koskoca Mardin'in ağası kocam var senden mi öğreneceğim hem de rüşvet karşılığında pis üç kağıtçı" burun kıvırarak söylendiğim de
"Tabi oğlum ben varım burada sana ne oluyor" diyerekten böbürlenerek eliyle saçlarını düzelten Oğuz'u görünce Hakan bir bana bir ağabeyisine bakıp
"Lan anasını satayım şaka maka siz harbi aşık olmuşsunuz.İlişkide istenmeyen çocuk gibi ben niye burdayım" diye saçma sapan bir cümle kurup konağın önüne geldiğimizden ötürü duran arabadan inerek hemen konağa girdi.Oğuz umutsuzca arkasından baktı kardeşinin
"Yemin ederim salak bu çocuk valla bak.Ergen falan değil olmamış bu ne biçim hareketler böyle." deyip aptal bi şekilde sırıtınca
"O daha küçük gibi gibi hadi eve girelim" diyerek arabadan indim.Oğuz da inip arkamdan gelirken konağa girdim.Divanda oturan Havin'i görünce gözlerim hemen Selim'i aradı
"Aşk olsun Miray ya beni sevmiyor musun sen daha hiç sarılmadan Selim'e bakınıyorsun insan biraz sever be" diyerekten dolan gözlerini akıtıveren Havin'e resmen bakakaldım.Ne oluyoruz ayol?Oğuz Havin'in yanına gidip sarılınca daha çok ağlamaya başlayan kardeşinin tepkisine şaşırsa da daha sıkı sardı onu.İçimde filizlenen hasretle sızlayıp karıncalanan burnumun ucunu avucumun içiyle sert bir şekilde ovuşturdum.Derin bir nefes alıp kafamı onlardan çevirirken Oğuz'un radarlarına yakalandım.Oğuz gülümseyerek bir kolunu benim için açtığında tam onlara adımlayacakken
"Fıstığım özledim seni" diyerek merdivenlerden inen Selim'i görünce hızlıca yanına gidip sarıldım ona.Bu çocuk ne kadar inkar etmeye çalışsam da ucundan ucundan abim gibi kokuyor işte.Boynuna değen burnumu iyice ona bastırıp kokusunu derin derin çektim.Benim hayratına yapılmış köy musluğu gibi olan gözlerim zaten çoktan akmaya başlamıştı bile.Boynunda ıslaklığı hisseden Selim beni kendinden zorla ayırıp
"Fıstığım benim neyin var senin ne oldu yoksa kocan olacak herif bir şey mi yaptı?Söyle bana" deyip göz yaşlarımı silerken gözlerim kapalı olmasına rağmen olan hareketliliği hissetmiştim.
"Çekil şuradan dokunma ona ben silerim yüzünü gözünü öperim de elleme sen." diyen Oğuz'un sesiyle gözlerimi açtığımda Oğuz bana sarılmıştı Selim'i onun omzunun üstünden görünce yorgun bir tebessüm ettim.Oğuz'dan usulca ayrılmaya çalıştığım da daha sıkı sarılan Oğuz'un kulağına
"Lütfen utanıyorum bırakır mısın" fısıltımla sarılan kollarının kasıldığını fark ettim beni birden ayaklarımı yerden kesecek şekilde kaldırıp bir anda yere çakınca bacaklarımın zonklayışı ciğerlerimi yaktı resmen.Oğuz hemen arkasını dönüp merdivenleri dövercesine çıkarken avlunun ortasında kalakalmış bir şekilde sadece arkadasından bakmakla yetindim.Selim Havin'in yanına gitmiş ikisi birlikte divana yayılmış oturuyorlardı.Az önce Oğuz'un yaptığını görmediklerine eminim çünkü Selim böylesi rahat olmazdı korurdu beni.Havin Selim'in kolunun altına girip kollarını göğsünün altında birleştirip tek kaşını kaldırdı hatuna bak nasıl beceriyor onu öyle.Tam görümcekcilik bi pozisyon Selim bir merdivenlerin sonundaki Oğuz'a bir bana baktı
"Dökül bakalım neler oldu biz yokken çok bir şeyler olmuş gibi sanki" diyerek elini diğer yanına vurup oraya oturmamı vurgulayan bakış atınca yavaşça gidip oturdum.Neyi anlatayım nasıl anlatayım oldu bitti işte be.
"Mutluyuz biz ama az önce beni yanlış anladı sanırım sadece olan bu." deyip kestirip attığımda Selim daha hala sorgularcasına yüzüme bakıyor.
"O kız kim Miray" diyen Havin'e döndüğümde
"Dur bi sana sarılayım önce" diyerek öne atılıp hem ona sarıldım hem de varlığını annesinin hareketlerine yansımasıyla belli eden miniğimize sarıldım.
"O kızı Oğuzlar saklıyor hakkında ölüm emri verilmiş abisinden koruyor."
"Demek Oğuz Ağa sözünü tutuyor ha demek sen de ona şans verdin uu biz yokken neler olmuş böyle" deyip salakça sırıtan Selim'e sadece saçma bir hareket olarak dil çıkarıp göz devirdim.Çünkü şuan aklımda tamamen Oğuz'u kırmış olduğum acı verici his vardı.
"Üstümü değiştireceğim ben" deyip hemen yanlarından kalkıp odaya koştum.Zişan'ın odasının önünden geçip giderken geri dönüp yanına uğramayı düşündüm.Kız tüm gün sıkıntıdan patlamıştır odasının kapısını tıklatacağım sırada
"Bunu Miray'a anlatalım o anlar.Böyle olmaz hem o çok iyi kıvırır böyle işleri." deyip kahkaha atan Hakan sinsisinin sesinin sesine Zişan'ın sesi de karışınca odanın kapısına yumruğumla tekmemi koyup odamıza ilerlemeye devam ettim.Hemen arkamdan açılan kapının ardından
"Yenge hanım ağam bizi mi dinledin sen hayret içeri dalmayı reddedip merakından çatlamayı mı tercih ettin oldukça bi şaşılası" diyen Hakan pisine arkamı dönmeden omzumun üstünden keskin olduğunu umduğum bir bakış atıp burnumu kırıştırarak yoluma devam ettim.Şuan her şeyden herkesten önemlisi Oğuz.Ve onun kırılan biricik kalbini onarmam gerekiyor.Odamızın kapısını birden açıp içeri daldığımda Oğuz'u avluyu gören pencereden bakarken gördüm.Beni takmayarak aynı şekilde durmasını umursamadan dibine kadar gidip kollarımı boynuna dolayıp kafamı sırtındaki o sert görünümlü yumuşak boşluğuna gömdüm.
"Oğuuz" diye kedimtırak bir şekilde mırıltı çıkarıp cevap vermesini umarak bekledim öylece.Cevap gelmeyince daha da sıkı sarıldım.Oğuz kollarımı boynundan tek seferde ayırıp kapıya ilerlemeye başlayınca hemen koşup önüne geçtim
"Bak ben seni kırmak istemedim gerçekten bak tamam mı lütfen böyle yapma.Sırtını çevirme bana" diyerek umutla gözlerine baktım.
"Sen de bana aynısını yaptın sırtını döndün o adama sarıldın.Ben ayağına kadar gelip sarıldığımda ayrıldın benden.Ben sana ne dedim o adamla bir daha fındığım fıstığım muhabbetine girme dedim girdin.Ne dersem tersini yapıyorsun sonra gel bana sırtını dönme de." diye sinirle homurdanıp kaşlarını daha da bi çattı.İki elimin içine aldığım yüzünü okşayıp kaşlarının arasına parmağımla dokunup düzelttim.
"Bak sana çok bomba bir itiraf yapayım mı ben bugün seni çok özledim.Hatta senin okula geldiğinle ilgili hayaller bile kurdum.Şimdi sen gel bana arkanı dön hiç olacak iş mi.Hem ben sen öyle Havinle abi kardeş sarılması yaparken ne yapaydım Alla Alla adama bak.Bir de ben sana sarılmak istemediğimden değil öyle avlunun ortasında sana sarılmak ayıp geldi.Sanki bizim şey ettiğimizi anlamışlar gibi bakıyorlardı." son cümle utana sıkıla ağzımdan çıktığında Oğuz kendini gülmemek için tutsa da önce iğrenç bir ses burnundan kaçtı sonra kahkahayı basıverdi.Ayaklarımın azıcık ucuna basıp kollarımı boynuna doladım.Omzuna başımı yasladım
"Değişiyorum değil mi ben?" diye soruverdim birden bire.Oğuz belimi sıkıca sararken saçlarımı öptü
"Ee benim gibi bir adama her bir şeyiyle sahip olunca olur böyle şeyler" ukala tavırla söylediği cümleye karşılık boynunu çimdirdim.Oğuz acaip bir gülüş sergileyip
"Nee yalan mı benim içinde aynı şey geçerli.Sen ve ben biz olduğumuz andan itibaren bir şeyler değişti güzel anlamda.En önemlisi kalp ritimlerimiz değişti.Güm güm diye atan kalbim seni görmeyi bırak düşünmemle birlikte güm güm diye atıyor kızım.Sen benim dört yapraklı yoncamsın,eylül ayında açan güz çiçeğimsin" bu adam benden romantik şu cümlelere bak onun yanında çok odun kalıyorum be.Kollarımı ondan çekip gözlerinin içine baktım
"Sen ki benim kapımı ilk kez aralayabilen,yüreğimi titretebilen,en önemlisi kalbimi çalabilen kara elmasım güneşte açan kardelenimsin.Sen ve ben ömrümün sonuna kadar biz olacağız.Bir elmanın iki yarısıyız biz." diyerek aklımdan söylediklerime bir gölge düşerken bunun sebebi kapıya vurup
"Heyooo siz orada ne yapıyorsunuz sofra sizi beklemek zorunda mı? " diye çocuk gibi çemkiren Hakan'ın sesinden başka bir ses değildi.
"Geliyoruz Hakan" deyip bitirdiğim de Oğuz bölünmüşlüğün verdiği sinirle kapıya sert bir bakış atıp bana döndü.
"Hadi gidelim öyle bakma boşuna Hakan çoktan gitti." dediğim de güzel bir tebessüm etti.
"Gülüşüyle çiçek açtıran adamım" dediğim anda alnımda dudaklarını hissettim.Oğuz elini elime kaydırıp yürümeye başlayınca ben de bir iki adım arkasından ilerlemeye başladım.Terasa çıktığımız da herkesin tam olduğu bizim beklendiğimiz bir sofra vardı.Zenan anneyle Doğan baba direk ellerimize gözlerini dikince Oğuz'un elinden elimi kurtarmaya çalıştım.Ama sadece çalıştım Oğuz elimi daha da bir sıktı bu adam da hiç utanma yok be.Yerimize oturduğumuz da Doğan babanın
"Afiyet olsun" direktifiyle herkes tabağını kaşıklamaya başladı.
"Okulun nasıldı Miray" diye soran Havin'e gülümseyerek baktım bu kadına hamilelik çok yakışmış.
"Güzeldi iyi ki öğretmen olmuşum." deyip yemeğime devam ettim sabahtan beri yemedim ki bir şey açım aç.
"Bugün tarlaya Ziver geldi kardeşim sen de biliyorum alacağım onu diye bağırdı çağırdı gitti." diyerek masanın sessizliğini bozan Doğan babaya korkuyla baktım.Kafamı Zişan'a çevirdiğim de eli kulağında kalmış başını öne eğmiş öylece bekliyordu
"Ağam başınıza bela oluyorum bırakın beni ağabeyim alsın bitsin gitsin bu işkence" deyince damarlarımdaki kanlar coştu yine.
"Ne belası Zişan hem sen suçlu falan da değilsin at o saçma düşünceleri kafandan.Kırarım yoksa kafanı senden beklediğimiz az bir sabır.Düzelecek inşaallah her şey.Sen rahat ol" deyip Oğuz'a baktım Doğan babayla bakışıyorlardı.
"Sen ve Deniz gibi günah keçisi ilan edilenler için Bursa'da bir apartman yapılıyor.Çok az kalmış bitecek sizi oraya göndereceğiz Zişan son beş gün sabret kendini de rahat hisset." deyip yemeğine devam etti.Oğuz'un dedikleri hepimizin yüzünü güldürmüştü.
"Demek sözünde duruyorsun Oğuz Ağa aferin sana böyle ol canımı ye" diyen Selim'e baktığımda göz kırpıp sandalyesinde geriye doğru yaslanıp havalı bir duruş sergiledi.Oğuz ona hiç cevap vermeden yemeğine devam edince Selim de tabağına gömüldü.Uzun zaman sonra çok mutluyum ya ben.Eksiğim tamamlanmayacak gibimsi bir halde ama mutluyum yine de.Sevdiklerimi kaybetmek istemiyorum Allah insanların mutluluğunu bozmaya kalkanları çarpsın emi.

***
"Arkadaşlar ikişer ikişer binin geç kaldık acele etmeliyiz" diyerek stresle önümdeki öğrencileri iteledim.Arkamı dönüp baktığım da beni sakinleştirmek için yoğunlukla bakan Oğuz'un gözlerini gördüm.Ağzımın içini havayla doldurup yanaklarımı şişiririp önüme döndüm.
"Hocam niye akşamdan gidiyoruz sabah çıksaydık ya yola zaten o kadar yol tee bilmem kaç saat" diye söylenen son sınıf öğrencisi gülümseyip
"Akşam iyi işte uyursunuz sabaha kadar sabahta güle eğlene gideriz" diyerek yanından ayrıldım.Yoklama işlemleri de bitince gelen herkesin otobüse yerleştiğine emin olarak otobüsten indim.Beni bekleyen Oğuz'un arabasına bindiğim de rahat bir nefesi bırakıverdim dudaklarımdan.Önümüzdeki otobüsler harekete geçtiğinde
"Kazasız belasız bitsin Allahm hayırlısıyla" deyip Oğuz'un vites kolunda duran eline uzanıp parmaklarımı parmaklarından geçirdim.Oğuz elimi dudaklarına götürüp derin bir öpücük kondurarak elini elimden ayırmadan arabayı çalıştırdı.
"Sen harikasın benim biricik dört yapraklı yoncam" dediklerine karşılık parmaklarımı daha sıkı sarmakla yetindim.Evet şuan saat gecenin on ikisi ve biz Mardin'in ağası ve hanım ağası olarak iki otobüs dolusu lisenin erkek öğrencilerini Bursa'ya geziye götürüyoruz.Ama asıl amacımız onları geziye götürmek değil bizim tabirimizle 'Töreye Baş Kaldıran Kahramanlar' olan genç aşıkları Oğuz'un sözünü tutarak Bursa'da yaptırdığı artık onlara ait olan apartmana onları yerleştirmek için gidiyoruz.Mardin'den onları çıkarırken en dikkat çekmeyecek şekil olarak bu geldi aklımıza.Daha doğrusu benim aklıma,plan bana ait yani.Hakan'ın dediği doğru aslında ben de az sinsi değilim.Onları yine de ne olur ne olmaz belki bi uyanan olur durumu çakan tilki akıllı biri olur diyerekten uçakla gönderdik.Onlar iki saate varırlar biz ise tam on yedi saat yol çekeceğiz.

Nihayet 1353 kilometre on yedi saatlik yol bitti ve Bursa'ya geldik.Bu şehir gerçekten çok güzel ben de daha önce gelmedim buraya.Arka koltukta kestiren Oğuz'u izlerken
"Şuan araba kullanıyor olmasam ben sizi yalnız bırakayım diyeceğim yahu bu ne bakışlar böyle.Yedin adamı gözlerinle dön önüne" diye benimle dalga geçen Hakan'a pis bir bakış atıp koltuğuma yapıştım.Yolda direksiyona dönüşümlü geçen Oğuzla Hakan dinlene dinlene sürmüşlerdi arabayı.Hakan'ın ehliyetinin olması çok iyiydi o olmasa ben süremezdim o kadar aralıksız arabayı.Otobüs sonunda dinlenmek için ayarladığımız otelin önünde durunca derin bir nefes aldım.Yolculuk yapmayı seviyorum ama bu yol çok uzundu be.
"Ben bizimkilerle ilgilenirim sen ağanla ilgilenen yaşlı yoruldu epey" deyip arabanın kapısını çarparak inen Hakan'ın arkasından düz düz baktım sadece.Bilerek yapmıştı pislik
"Miray geldik mi? " diye uykulu uykulu soran Oğuz'a gülümseyip
"Geldik canım o Hakan pisi sen uyan diye yaptı" deyip esnedim Oğuz da benim arkamdan esneyip arabadan çıktı.Biraz bekleyip ben de çıktım ardından.
"Sen şimdi öğrencilerle git ben de bizim kaçakların yanına gideyim. " deyip ilerlemeye başladı.
"Evet arkadaşlar gezimize Osmanlı döneminden kalan  Eşrefzade Camii'si ile başlamak istedim." diyen rehbere hiç dikkat etmeyerek etrafıma göz gezdirdim.Okuldaki neredeyse bütün erkekler burada,kızlara sevgili aileleri izin vermemişti o yüzden onları getiremedik.Her neyse bugün sinirlenmeyeceğim sakin olmalıyım.Oğuz gelesiye kadar öğrenci kalabalığına bakınırken
"Operasyon tamam rahatla herkes evinde gayet de iyi" diye kulağıma fısıldayan Hakan'a pis bir bakış attım.Bu kadar sinsi gelinmez ya dibime giriyor bir de.
"Geri bas koçum" diyerek uzaktan geldiğini gördüğüm Oğuz'un rahat rahat yürümesinden de gerçekten her şeyin yolunda olduğunu tasdikleyip rahatça gülümsedim.Bu iş burada güzelce bitmiş miydi acaba?Güzel iş çıkardık ama yine de biri anlayacak öğrenecek diye çok korkuyorum.Hakan yanımdan cık cıklayarak ayrılırken Oğuzla daha rahat konuşmak için öğrencilerden uzaklaştım.Oğuz bana güven vermek istercesine gülümseyip elini havaya kaldırıp bir dakika işareti yapınca oflayarak ellerimi belime yerleştirdim.Hayır yani ben burada meraktan çatlarken sen daha hala beni bekletiyorsun.Ulan ayıp be.Arkamdan bir yerlerden gelen usul bir ses
"Demek gizli kapaklı işler çevirip aradan kız kaçırıp töreyi hiçe saymak ha nasıl cürret edersiniz siz buna" diyerek olduğum yerde dona kalmama sebep olurken içimden bildiğim tüm duaları okudum.Kimdi ki lan bu?

OKUMALISINN :)

@sbra12  /GERİ DÖNÜŞ/





Mardin'deki ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin