17.Bölüm

62 8 0
                                    

Herkese Merhabalar..

Oylarını ve yorumlarınızı bekliyorum.Keyifli Okumalar.

.17.
...Duyguların Kraliçesi Kadın,Şövalye Ruhlu Adam...

Boynunda en hassas noktasına çarpan ılık bir nefes...
Dış dünyadan soyutlanmış göz kapakları...
Ellerinden kayıp gitmesin diye sıkı sıkı tuttuğu iri eller...
Her şey  iki saattir meydana gelmiş küçük bir ayrıntının resmiydi.Ancak aklından bir türlü çıkamayan ayrıntılar ucu bucağı olmayan planları genç adama yansır ise endişeler silsilesini zihnine çörekleniyordu.Derin bir nefes alıp kollarını beline dolayan adama başını çevirip gülümsedi.Dudaklarını kıvıran genç adamın dudaklarını mıncırdı.Güneş ile ayın dansı gibi gökyüzünde dans ediyor gibiydi,okyanusları kahvelerle buluştuğu o vakit...Büyülerini kaptanını iniş için çağrısı yapmasıyla gülümseyerek inişin biran önce bitmesini dilediler.
Uçaktan indiklerinde onları bekleyen araca,havaalanının iç hatlarına doğru ilerlediler.Valizleri onlar arabaya gidene kadar gelmiş bagaja konmuştu.Kapısını açan gözlüklerin ardındaki adama gülümseyerek arabanın arka koltuğuna oturdu.Arabanın oldukça dağlık ama bir o kadar da göz doyuran yeşillerine ilerleyişiyle nereye geldiğini anlamaya çalışan genç kadın ilerideki tabelayı gördüğü an artık nerede olduğunu anladı.
...Kastamonu...
Gülümseyerek Ali Egemen'e döndü ve ellerini hızla boynuna koydu.'Sana inanamıyorum Kastamonu demek.'dediğinde yanağını öptü ve geriye çekildi.Kollarını havaya kaldırarak 'Bekle bizi huzur biz geliyoruz.'kahkahasına devam etti.
'Hey hey sakin küçük kız çocuğuna döndün.Şimdi uslu uslu otur yerine ve asıl sürprizi bekle.'
'Yer güzel tabi evde güzel,ortamı da güzel.Sürprizi şimdi merak ettim.O zaman Ali kaç dakikaya orada oluruz?'göz kapaklarını şirinlik abidesiyle kapatıp açtığı sırada mırıldandı.
'İki saate oradayız.'dediğinde geniş gülümsemesiyle Müge'yi kollarına almış çevreyi izlemeye devam ediyordu.
'İlçenin adı Ali Egemen.'diye sorduğunda başını çevirmeden etrafı izliyordu genç kadın.
'Cide.Güzel yerdir,görünce ne demek istediğimi anlarsın.'dedi ve sustu genç adam.
Kastamonu çoğu balayında tercih edilebilecek bir yer değildi.Ama herkesten farklarını ortaya koymaları gerekti.Güzel şehirdi vesselam.Kışı da yazı da ayrı güzel.Sonbahar ve ilkbaharı da ayrı güzeldi.Güneş açışı ne kadar buğulu gelse de gün boyunca değişen iklimi dahi olsa da,her iklimi bir günde bile yaşasalar da bir haftaları güzel geçecekti.Sadece ikisinin olduğu,gereksiz gördükleri telefonlarından uzak olduğu ve birlikte sakin,sadece ikisinin olacağı,huzur dolacakları,rahatlıktan İstanbul'a dönmek istemeyecekleri bir yerdi.Ali Egemen'in bir çeşit aynı tanımı olsa da doğruydu.
Kastamonu...
Dakikalar sonra arabayı bayırdan yukarıya çıkardıklarında birkaç ev ileriye gittiklerinde duran arabadan indiler.Onları karşılayan üç katlı olabildiğince bakımı yapılmış olduğu belli olan ahşap ev ile karşılaştılar.Arabadan indiklerinden itibaren etrafı meraklı ve mutlu gözlerle tarayan Müge,beline sarılan genç adamın omzuna başını koyarak bayırın ardına saklanan güzel manzaraya göz değdi.Okyanuslarının değdiği yeşilleri ilerisinde ucu bucağı olmayan Karadeniz maviliği oldukça huzur aşılıyordu.İlk defa geldiği bu şehre bugünden sonra sürekli kaçamak yapacaklarının sinyallerini veriyordu gülümsemesi...Evlerin,dik yamaçlar üzerine inci gibi dizildiği,arkalarında onlara misafirlik eden kestane,ıhlamur karaağaçların saklı en az üç katlı ahşaptan yapılma yaşama elverişli evlere seyirlik ediyorlardı.Kırmızı,buz beyazı ve koyu kahverengiyle renklendirilmiş evler ormana doğru gidildiğinde azalmaya başlaması dikkat çekiciydi.Geleneksel mimari özelliklerinden vazgeçilmez olduğu her katını yıllar önce babasının dokunuşlarıyla zenginleştirdiği bu üç katlı ev,Karaca ailesinin Ali Karaca'nın sadece Ali Egemen'e bıraktığı tek evdi.Gerisini aralarında pay etseler de Ali Karaca'nın annesinden kalan tek yadigar oluşu genç adamın içindeki maneviyatın olduğundan daha fazla yükseltiyordu.Bu yüzden bu evi balayında gidilebilecek tek ev olarak gördü.
Eve doğru ilerleyerek cebindeki örgü ipin ucuna takılmış anahtarı alarak kapıyı açtı.Müge'in ilk girmesini istediği için geriye çekilerek belinden tuttuğu genç kadını evin içine girmesini sağladı.Ellerini eskilerin mavi demir kapılarına dokunarak giren genç kadının arkasından girip şoförün kapıda beklemesini eliyle işaret edip girdi.İç kısımdan yukarıya giden köşeli merdivenin karşılamasıyla asıl balayı başladı.Genç adam yıllar boyu evin varlığından haberdar değildi.Aslında Ali Karaca'ın annesinin tarafı hariç kimse bilmezdi.Ama Ali Karaca'nın vefatından sonra mirası okunduğunda ortaya çıkmıştı ve özellikle Ali Egemen'e bırakmış olması dikkat çekse de o dönemin getirileriyle Burcu sesini çıkarmamıştı.Buraya ilk geldiğinde 2002 yılıydı.O gün bugündür buraya gelmeye çalışır,İstanbul'daki çiftlikteki gibi Müge'yi yazardı duvarların ardında.
'Burası çok güzel.Ali iyi ki buraya gelmişiz.Kimin evi?'
'Yıllar önceden kalma babamın annesinden kalma bir ev.Yalnız şunu da söyleyim bu eve çoğu kişi gelmedi.Buna ablam dahil.'
'Neden hepinizin değil mi?'
'Hayır sadece benim.Babamın vasiyeti böyle.Onlarda buraya bir kere bile gelip bakma geriyi dahi duymadılar.Burayı sadece Sedef,Yakup bilir.Gerisi bilmez.'
'Ve ben.'dedi ve yanına doğru ilerledi genç adamın.İnce parmaklarını yüzüne değdirdiğinde genç adam dudaklarını ileriye doğru yaklaştırmış dudaklarını araladı.Gülümseyerek dudaklarını buluşturdu.Müge dudaklarını aralayıp dillerini buluşturdukları o vakit bir inleyiş koptu genç kadının dudaklarından.Canını yakarcasına gelen kor hoyratlık alt dudağını dişleyen genç adamın saçlarını avuçlayan kadındı sonrasında dudaklarını ayırıp solukları karıştı.Ellerini genç adamın yanaklarına koyan genç kadın okyanuslarını açtığında kahvelerinden dökülen inci tanelerine rast geldi.Şaşkın bakışlarını kahvelerden çekti ve gözyaşlarının süzülüşünü silmek için hamlede bulundu.Dudaklarını gözyaşlarının hizasındaki yanakları sürttü ve öptü.
'Ne oldu?'diye sordu sessizce,ellerini genç adamın yanaklarını okşadığı sırada.Başını geriye doğru atıp kollarını genç kadının vücuduna sardı.Ellerini küçük omuzlara koyduğu gibi kahvelerini duvara sabitledi.'Ben bu güne,bu günlere gelebileceğimizi sadece rüyalarımda görüyordum.Rüya alemimden çıkıp geldin sen Müge'm,rüya alemimden.'dedi ve gözlerinden akan gözyaşlarını parmağıyla itelen kadının gözlerine baktığı sırada mırıldandı güzel kalbinde gelen seslere kulak verdi.
'Ali ağlamak,sızlanmak yok.Geldim ve gitmeye de niyetim yok.En azından senin ve güzel kalbinden gitmeye hiç ama hiç gitmeye niyetim yok.Hadi artık şimdi dramatik saniyeleri bir kenara bırakıp yerleşelim ve güzel kocaman bir haftamıza resmen başlayalım.'kollarından ayrıldığı adamın dudaklarından öpüp geriye kapıda bekleyen şoförün içeriye girmesini sağlamak adına hızla kapıya doğru koştu ve arkasında gözyaşlarını elinin tersiyle silen adam bıraktı.
******
Akşamın karanlığı çöktüğünde ahşap evin için sessizlik hakimdi.Merdivenlerinin olduğu böylenin ve orta katın ışıkları yanıyordu şu dakika.Müge valizleri boşaltmış genç adamın ve kendisinin kıyafetlerini dolaba dizmişti.Üzerine Ali Egemen'in tişörtlerinden geçirmiş,saçını tepeden bağlayıp,yalın ayak mutfakta yemek yapmak ile meşguldü.Ali Egemen ise mutfaktaki sedirin üstünde yayılmış kitap okuyordu.Daha doğrusu Müge'yi izliyordu.Müge izlendiğinin farkında dahi olsa da arada genç adam ile göz göze gelip gülümsüyor ve işine devam ediyordu.Ocağın altını kapattığında sedirin üstünde yayılmış kitap okumaya çalışan genç adama yöneldi ve yanındaki yere çöreklendi.Kollarının arasına girdiği genç adamın kokusuna bulanan vücuduyla mutluydu.Mutluluğu,huzuru,sevgisi bir olmuş kalbini göklere çıkartıyordu.Ali Egemen Müge'nin boynunu öptükten sonra derin bir nefes aldı en kuytu köşesinden genç kadının.Derin,tadını alarak aldığı nefeslerin ardından tekrar öptüğü boynuna doğru konuşmaya başladı:
'Benim gibi kokuyordun.Hatta o güzel kokuyorsun ki şuracıkta asırlarca kalabilirim.'
'Asırlar,yüzyıllar bana uyar hayatım.Bu arada tişörtlerin artık benim himayem altında.Aslında Sedef'e söylemeliyim sadece senin tişörtlerini koymalıydı.'
'Bak bak sen hep böyle dolanacaksın.Sonra üşüteceksin,ben bakacağım değil mi?'
Gülümseyerek'Ne o bakmaz mısın yoksa?'diye sordu genç kadın.
'Buradan dışarıya dahi çıkamadan,seni normale hale getirene kadar bebekler gibi bakardım.Hatta dur şimdiden ön prova olsun.Gel bakalım kollarıma sen.'Burnunu boynuna tekrar sürterek kollarına iyice hapsetti Müge'yi genç adam.Ali Egemen kollarına hapsettiği kadınlar birazcık yaramazlık yapabilirdi ki yapmasına doğaldı ki ondan onay almadığı sürece dudakları,nefesi,kalbiyle dokunacaktı Müge'sine.Genç kadının kulağına yaklaştırdı tekrar.'Ve bunu asla o güzel,yaramaz aklından çıkarma seni çok seviyorum Müge.Her gün daha fazlası içinde bu naçiz kalbim,kelebeklerim ve uğur böceklerimle beraber daha da çırpınıyor.'
Bu cümlenin ardından sessizliğini koruyan genç kadına bakmak için başını kaldırdığında dudaklarını büzmüş üst dudağını ısırıyor,okyanuslarının sulanmasıyla içi cız etti genç adamın.'Hey.'dedi iri ellerini güzel yüzlü eşinin yüzüne koyduğunda...Dudaklarını büzmeye devam eden genç kadının dudaklarını öperek düzeltmek istedi o saniyede.Bu düşüncesiyle hareket etmek istediği an başını boynuna gömen genç kadının sarsılışına şahit oldu.Ama bu zaman neden ağlıyor ki diye düşündüğünde kalbi tekledi.-Ya o sevgisini dile getirmekten korkuyorsa- dedi içinden tekrar.O da önceden öyleydi küçük defterine her yazdığında defteri kapattığı an göğe bakıp sessizce fısıldayabiliyordu sevgisini.Her şey de olduğu gibi sevmede de korku vardı.Müge daha yeniydi,toydu sevgide.Kollarını beline doladıkça doladı sanki daha derinleri varmış gibi sarmaladı onu kendine.Kulağına değen dudaklara dikkat kesildi.'Ben sevgiyi anneannemden,abimden,kuzenimden gördüm.Bundan fazlası yoktu ki hayatımda.Şimdi içinde filizlenen duygular bu yönde mi bilmiyorum.Sana sevgim var.Ama bu senin gibi doruklarda değil.Olmayacak diye bir şey de yok.Kalbini, kelebeklerini,uğur böceklerini de gözlerine baktığımda,nefesinde,dokunuşlarında hissedebiliyorum.İçimdekileri her duyguyu yansıttığın kahvelerde hissediyorum.'dedi ve sustu.Dudaklarını Ali Egemen'in boynuna dokundurarak sessizliklerini karıştırdılar.Başını geriye doğru çekerek sedirden kalktı ve köşe tarafa oturdu genç kadın.Yüzünü bacaklarına sabitledi ve sakin olmayı telkinledi kendi.Sakin ol. Deyişleriyle suskunluğunu korudu.Dakikalar sonra ilk konuşan Ali Egemen oldu.İri elini genç kadının küçük çehresine götürdü ve bakışlarını dudaklarına sabitledi.Müge başını kaldırmadı ama gözlerini genç adamın dudaklarına sabitledi.
'Hey buraya birbirimizi yıpratmaya gelmedik.Beni hemen sev,aşık ol demiyorum zaten. Şuan sana aşığım desen de abes dururdu.Şunun şurasında seninde daha bir buçuk aydır beraberiz.Beni sev,bana aşık ol şimdiden diyemem ama beni yaşa Müge,benimle yen bu dünyayı.'Bakışlarını yukarıya doğru çıkartıp saçlarında firar eden tutamı parmaklarına aldı,tekrar gözleri genç kadının dudaklarını buldu.
'Seninleyim o zaman koca adamım.Müge'n seninle.'dediğinde dudaklarını buluşturup en kuytularına indi.Dudaklarını araladığında üst dudağını emmeye başlayan genç adama karşı,genç adamın alt dudağına dokunmaya başladı.Ali Egemen'in yanaklarına küçük ellerini koydu.Saç diplerine denk gelen tırnaklarıyla geriye doğru taradı genç adamın saçlarından ensesine geçirdi.Dudaklarını ayırmadan okyanuslarını kahvelerle buluşturduğunda bakışlarının sıcaklığı ortaya seriliyordu.Ellerini adamın saç diplerinden kollarına giden yolu izlerken üst dudağını emen Ali Egemen durdu ve geri çekildi.
'Benimlesin Müge'm,artık benimlesin küçük hanımım.'
Müge işittikleriyle daha çok sarmalamak istediği adamı ayağa kaldırdı ve 'Artık yemeğimiz hazır olduğuna göre yiyelim ve güzel bir gece geçirelim.'dedi.
'Emrinizdeyim küçük hanım ne arzu ederdiniz?'
'Bugünlük bendensin.Sadece masa örtüsünü ser yeterli.'dedi ve dolaba doğru ilerledi.Bu dakikadan sonra mutfakta masaya konulan tabak,bıçak,çatal,kaşık sesleri duyuldu.Masada baş köşeyi süsleyen genç adama baktı ve kaselere çorbalarını koydu.Masaya hızla koydu ve karşısındaki yerini aldı genç adamın Müge.Çorbaları bittiğinde pirinç pilavı ve patates yemeği,salata devam etti.
Masayı topladıktan sonra biraz dışarıda zaman geçirmek için hazırlandılar.Evden dışarıya çıktıklarında gece karanlığı çökmüş,lacivert gece ayı ile yıldızlarıyla çıkagelmişti.El ele bayırdan indiklerinde bir gece lambası ile aydınlatılan sokağa girdiler.Etraftaki evlerin ışıklarıyla kıyıya doğru ilerlediler.Gece olmasına rağmen kıyıya doğru gittikleri yollardan insanlara rast geldiler.Kıyıya geldiklerinde küçük masalarda içenleri gördüler.Ali Egemen genç kadını o tarafa doğru sürükledi ve küçük masalara yöneldi.Kıyının dibinde boş masaya geçen ikili yerlerine geçtiler.Onlara gelen yaşlı bir teyze Ali Egemen'i görünce gülümseyerek sarıldı.
'Oy benim oğlum gelmiş.'dediğinde sımsıkı sarılmış geriye çekilip yanaklarında öpüyordu genç adamın.
'Halam nasılsın bakalım.Hala mı çalışıyorsun artın yeter git evinde otur.'
'Olmaz oğul evde oturunca sıkılıyorum.Burası hem en güzel yer.Bir saniye bu güzel hanım kızımda kim bakalım.Sevgilin mi yoksa?'dediğinde Müge'ye sarıldı küçük kollarıyla.
'Yok halam eşim.Yani gelinin gelinin.'
'Oy kurban olduğum büyüdün de evlendin mi sen?Ne zaman evlendim hiç duymadım bile.'
'Üç gün oldu halam.Balayına buraya geldik.Artık gelininle tanışır kaynaşırsın.'diye gülümsedi.
Müge elini öptüğü yaşlı kadına bakarak 'Müge tanıştırmayacak mısın bu güzel bayanı?'diye mırıldandı.
'Evet Müge'm bu güzel bayan benim babamın anneannesinden kalan tek kıymetli,Ayşe halam...'
'Ne güzel.Burada yaşıyorsunuz değil mi?'dedi sırada yaşlı kadın gülümseyerek ikisinin de başlarını okşuyordu.
'Evet kızım buralarda doğdum,burada büyüdüm evlendim.Çocuklarımı burada evlendirdim.Kocamı burada kaybettim.Buraya işte sizin gibiler geliyor diye kıyıya küçük bir restoran açtım öyle işte geliyorlar içki içende oluyor,sohbet eden de.Öyle yuvarlanıp gidiyoruz.Hadi ben size güzel bir balık sofrası hazırlayayım.'
'Halacığım yemek yedik.Rakı versen,birkaç da meze yeterli.'
'Olur mu öyle şey.Güzel balık ızgarası yapar,salata,meze sonra rakı koyarım.Siz balayında gelmişiniz bir şeyler yemeden bırakmam valla!'
'Tamam halacığım sen ne istersen koy masaya...'
Yavaş adımlarla küçük kulübesine ilerledi ve geriye okyanusları ile kahvelerini birleştiren genç kadın,adam kaldı.
'Burada olduğum için çok mutluyum.İyi ki buraya gelmişiz.'dedi sırada gözlerinin içi gülüyordu genç kadının.
'İyi ki evlenmiş buraya gelmişiz.Sen benimle var olmuşsun.'
'İyi kileri dizelemek istiyorum ama kelime haznem bu iyi kilere çok yetersiz geliyor.'
'Sen yanımda,yakınım olduğun sürece bu iyi kiler bizim gözlerimizdeki ışıltılar olacak kelebek.Şimdi sana duyduğum sevgiyi anlatmaya çalışsam şuracıkta kalpten gidebilirim.En başa dönmek hem güzel hem de sefalet içerisindeydi.'
'Bir geçmişi duymak için sabırsızlanıyor.Ama şunu unutma günler dahi alsa ben o geçmişi dinleyeceğim.'
'Hay hay doğum gününde görüşürüz o zaman.Tam tamına on iki sene sessiz geçen on üçüncü seneyi senli kutlayacağız.'
'O zaman şimdiden randevu defterine bakayım da sonra nasıl olurda elimden kaçar bu fırsat demeyelim.'
'Tamamdır aklımıza,randevu defterlerimize yazıyoruz.'dedi ve Müge'in ellerini öptü genç adam.O sırada elinde boş tabak,çatal,bıçak,bardaklarla Ayşe hanım geldi.Gülümseyerek masaya dizdiği servislerin ardında geriye dönüp balıkları ızgaradan alma koşar adım ilerledi.Beş saniye bile geçmeden orta boy bir tepsi ile geldi masalarına.Balık ızgarası,salatası,mezesini dizdi önlerine rakı bardaklarını,buzlu su sürahisini ve sek rakıyı koydu.
Omuzlarına dokunarak 'Size afiyetler olsun ben müşterilerle ilgileniyorum.Kastamonu'ndan gitmeden önce yanıma uğrayın.'
'Tamam halam.'
Saniyeler dakikaları,dakikalar saatleri kovaladı.üç sek rakı şişesi bitirmiş,sohbetlerini kahkahaları eşliğinde devam ediyorlardı.
'Şimdi cidden Ufuk'un bunları yaptığını mı söylüyorsun.Ah hadi ama hala aynı.'
'Evet bir gün birine vurulup uslanacak ama işte biz yengemizi bekleyene kadar ölmezsek.'
'Aslından Ufuk ile baş edebiliriz.Ama sonra diyorsun sen deli misin ne yaparsa yaptın.Koca adam olmuş.Aranızda kaç var?'
'Üç.Benden büyük birde.'
'Oo şimdiye evlenmiş,koskoca on yılı devirmiş,iki çocuk yapmış üçüncüyü düşünüyor olmalıydı ama nerede aklını tuvalete kitleyen Ufuktan ne beklenir.'
Gözlerini şaşkınca aralayıp 'Şimdi bende mi geç kalmışım.Aramızda üç yaş var sonuçta.Yani daha üç gün oldu evleneli.Elimizi çabuk tutarsa diğer sene başında anca çocuk olur.İkinciyi de lohusadan sonra,üçüncüyü de diğer yıl olur olur bu iş.'dedi bardağındaki son rakısını içti.
'Yo öyle biri,üçü,beşi.İki yeterli.Birbirlerine destek olurlar.'
'Ne olacak güzelim elimize mi yapışır iki de yapar,üç de yaparız.'
Elindeki çatalı genç adama doğru nişan aldı ve 'Ya susarsın Aliş,ya da seni sokakta bırakırım.'dedi tam çatalı atacaktı ki elindeki çatalı Ali Egemen aldı.
'Şimdi içmenin tadını kaçırmayalım küçük hanım.Delici kesici alete hayırlar yağdırıyorum şu saniye.Neyse kalkalım artık eve gidelim.'
'Biraz daha oturalım.Hem benim rakım bitmedi daha otur oturduğun yerde.'dudaklarını büzdü.Başını tutmakta zorlandığından elini çenesinin altına sıkıştırdı.Derin bir nefes alıp verdi ve konuşmaya başladı.
'Şimdi bir evlendik ya asıl curcuna evlendiğimiz günden sonra olacak.En basitinden Burcu rahat durmamakta oldukça başarılı.'
'Ne yaptı Müge?'
Dudaklarını büktü önce,sanki bir sır verecekmiş gibi yaklaştı masanın ortasına doğru.'Şimdi bu ablan var ya ne anasının gözü,çok fena.Peşimize adam takmalar,dinleme cihazlar,geçmiş araştırmaları olsun,sevmediğim tüm insanları yığmıştı düğüne,ajan gibi maşallahı var,yalnız güzel polisiye izlemiş hayran kaldım.'
'Dinleme cihazını nereye koymuş?'
Gülümseyerek 'Şirketteki odama.Yazık ama ablası hesapları tutturamadı.'diye fısıldadı.
'Bak bak sen içince ne tatlı oldu.Söyle bakalım ailelerdeki sorunlardan haberin var mı?'
Dudaklarına parmaklarını koydu ve cevap verdi.'Aslında en baştan beri hepsini biliyordum.Ama şimdilerde bir tarafıma takacak takatim kalmadı.'
Meraklı,temkinli yüz ifadesini takındı Ali Egemen.Sarhoş dahi olsa da gerçekleri duyuyordu.'Bir soru soracağım ama doğruyu söyleyeceksin?'
'Tabi paşam söyle dinliyorum.'
'Naif'i sen çağırdığında aklında ne vardı?'
'Hı hı şimdi bu ablanın hassas noktası bu adam değil mi?Ben davetiye listesine baktığımda dizmişti herkesi.Hatta kınada da normal hayatta öldüreceğim kadını elime kına yaksın diye önüme getirdi.Ben zaten listeden sonra Naifçiğimi de gelmeli dedim.Zaten seninle kahvaltıdan sonra yukarıya çıktığımda he he barut gibiydi.Kıyamam ben ablana ya.'
'Bravo sana bunu da gülerek anlatıyorsun.O zaman bir soru daha bakalım cevap ne olacak?'
'Gönder gelsin spiker beyciğim.'elini çenesine tekrar yerleştirmiş,gözleri capcanlıydı.
'Şimdi küçük hanım.Seninle ilk karşılaştığımızda ne düşündün?'
'Hım hım ne düşündüm acaba.Şaka şaka.İşte uzamış sakalları bir kere yüzüne çok yakışıyor.İşte biçimli,her duyguyu belli eden kaşlarını onların altında kahverenginin en güzel tonuna sahip olan siyaha yakın çekik gözlerin ama tabi sonradan göz renginin koyu kahverengi olduğunu anladım.İşte gamzelerin hele oraya beni gömün dedirtiyordu.Önce gıcık geldin sonra o evlilik teklifi ettiğin gün var ya o günden sonra tam efsunluydun.Şövalye ruhlu adamım benim.Bu arada demeden geçemeyeceğim lütfen başkasına karşı gülme gamzelerini ayrı seni,ayrı asarım.'
'Bak bak ee?'
'Ee'si işte ilk etkin buydu.Ama sonradan senin hakkında bazı şeyler duyunca daha bir tatlı geldin.Hadi böyle bulunmaz Hint kumaşı falan yanında kibrit çöpüydü.Of.'dedi bir an merak dolu gözlerle baktı genç kadına Ali Egemen.
'Ne oldu bakalım küçük hanım?'
'İşte ne biliyim Ali,balayına geldiğimiz burada tamamen mi kalsak,Ben artık işten,aile meselelerinden,acı çeken kadınlardan,umursamaz öküz adamlardan bıktım ya.Burada hep kalalım.Bak saatlerdir arayan bile yok.Aslında bakarsan bizim telefonlar nerdeydi ki?'
'Evdeler ama uçak modundalar.'
'Hım.Yalnız bu teknoloji çok gelişti.Uçak modu ne ya?'
'Uf bizimki yelkenli sörfe başladı.Hadi eve gidelim hayatım evde devam ederiz.'
'Dur ya karpuz keseceğiz daha.Hı hı bakışlarını seviyorum ben senin var ya.Bakma öyle güzel güzel.Böyle buzdolabının fişi çeken anneannemin eriyen tereyağları gibi oluyorum.Bunu da demenden geçmeyelim.Küçükken tereyağı komasına girene kadar eriyenleri yerdim.Ne yapayım her yiyeceğimde babam önümden alırdı neymiş çok yiyormuşum.Ya abim sevmezdi onun hakkını da ben yerdim.Ay düşünce ne yaramazmışım ben be oh sefam olsun.'
'Daha neler yaptığını evde anlatmaya ne dersin?'ayağa kalkan genç adama bakan Müge
'Öpücük almadan hiçbir yere gitmem banane.'diye hayıflandı.
'Hadi ayağa kalkalım seni kucağıma alayım o an öpeceğim.'
'Hayır şimdi şurada banane.'omuzlarını silkeledi.
Ali Egemen eğilip öptü ve geri çekildi genç kadından.'Olmadı.'dediğinde kahkahası duyuldu kıyıda.'Oldu ve eve gidiyoruz.'dedi kucağına almak için genç kadının oturduğu yere geçti.Kollarının da kaldırıp kucağına alacağı sırada dudaklarına çöreklenen dolgun tatlı dudaklardan geri çekilemeyecek kadar da eve gitme isteklisi de değildi tabi ki
de.Dudaklarını aralayıp en kuytularına sızdırdığı dilini ince beline koyduğu iri ellerle dokunuşlarla tamamladı.Geri çekilen Müge,'Bak öpücük dediğin böyle olur.Ne o ayıcığı öper gibi,azıcık duygu olsun.'
'Bak bak ee daha ne istersiniz duyguların kraliçesi.'
'Aslında yalnız duyguların kraliçesiyim.Böyle yaralı ama bir o kadar da capcanlıların şimdi diyeceksin ki ne demek istiyorsun.Ben hep ailemi düşünmedim.Aile olarak görmedim onları.Benim ailem anneannem,abim ve Loya'ydı.Benin gibi düşüncelere sahip olan kişilere yalnız duygularıyla hareket edenlere yöneldim.Ve sonra öyle bir şey oldu ki o güzel duygular yok oldu.Onun yerine ateş çemberinde dans eden balerin kaldı.Sen lütfen benim ateş çemberimde olma.Sen yüreğimin en dibinden,en kuytusundan ol.Söz ver bana.'
'Söz koca yürekli sevdiğim,söz yüreğimin baharı.Gel bakalım kucağıma sen.'dedi an kucağına atlayan genç kadını kollarına alarak hızla Ayşe hanıma işaret edip kıyıdan uzaklaştı.Bayıra geldiğinde kollarında çırpınmaya başlayan kadına döndü.'Yok öyle bayır burası.Bırak ben çıkarım.Seni yormak istemiyorum.'
'Önemli değil Müge kısa bayır zaten.Bayırın köşesinden giden merdiven var o tarafa gideceğiz.'
'Olsun indir beni.Bak indirmezsen rezil oluruz,bağırırım.'
'Ah bu halinde bir tatlı bir acı Müge bir karar ver sende.'
'Sen eve girdiğinde acıyı göreceksin.'dediğinde ayaklarını yere değdirmişti.Kolundan tutarak merdivenlere yöneldiler,bazen hızlı bazense yavaş ilerlediler.Koluna girdiği adamın arada omzunu öpüyordu genç kadın.Gülümsemesi oldukça yerindeydi ve doğaldı.Asıl Müge buydu.Sürekli düşünmek zorunda kalmayan,eğlenceli,kahkahalarıyla herkesin gülmesine vesile olan hayat dolu,sempatik biriydi.Ama gelin görün ki yaşanılanlar onu ve Loya'yı buzlar kraliçesinden hallice yapmış eritmeye çalışsa dahi kütlesen indeksinden kurtaramıyordu bünyelerini.Ama bu intikam planlarının bitiminde uslu,tatlı genç kadın olacaklardı.
Kısa süreli dalmış düşünceleriyle kapıyı açan Ali Egemen'in yüzüne bakarak girdi.Ayakkabıları çıkarttı,genç adam da ayakkabısını çıkartıp kapıyı kilitledi ve Müge'ye döndü.Müge duvarlardan destek alarak,merdivenlere kadar çıktı.Merdivenlerin tırabzanlarından tutunarak üst kata kadar genç adamın belinden tutmasına izin vererek çıktı.Üstündeki ince elbiseden kurtulduğu gibi genç adamın akşam giydiği tişörtünü üzerine geçirdi.Arkasını döndüğünde tişörtünden,pantolonundan kurtulan adamın vücuduna baştan ayağa süzdü ve dudaklarını dişledi.Beraber duş almış,en mahrem yerlerini görselde ayık kafayla değil de çakırkeyif kafayla göze daha ihtişamlı geldiğini fark etti ama içinde beliren korku silsilesiyle gözlerini genç adamdan çekip yatağın üstündeki pikeyi açtı ve sessizce girdi.Aynı sessizlikle yatağa uzanan genç adamın kollarına girdi ve gözlerini kapatmadan hemen önce boynundan öptü genç adamın.Müge derin bir nefes alıp konuşmak için genç adamın boynundan geriye çekildi ve başını kaldırdı.
'Ne kadar alkolden abuk sabuk laflar etsem de hepsi gerçek.Sadece çakırkeyifim.Sana söyleyeme cesaretim yoktu bazılarında.Şimdi son cesaret tanemi de seni sevdiğimi söylemekte kullanıyorum.Belki çok erken ama ilk andan beri içindeki her duygu ayağa kaldırdın ve beni yaşa benimle yen bu dünyayı derken sen de beni yaşa ve benimle yen bu dünyayı koca adam.'dedi ve dudaklarını yanağına sürttü genç adamın.Boynuna gömdü yüzünü ve tekrar öptü ve gözlerini kapatıp son günleri en iyi uykusunu çekmeye,huzurla ilerledi.
*****
Perdenin arasından sızan ince güneş ışığının yüzüne vurmasıyla gözlerini elleriyle siper ederek araladı.Yabancı bir evdi ama huzurluydu.Çare başka evi,kendileri döşeyince bulacaklarına emindi ama yıllar boyu burada olan evde huzur bulacağını pek düşünmüştü.Belki de evde yaşayanların huzur içinde ölüp gittiğinden kaynaklaydı.
Derin bir nefes alıp kollarını beline dolamış uyuyan adamın yüzüne bakmaya başladı.Gür saçları alnına dokunuyor,kaçlarına kadar seyirlik ediyordu.Uzun kirpikleri kahvelerini saklıyor,dudakları bebek gibi öne doğru uzatmış,uzamaya başlayan sakalları ise yüzünün güzelliğini ortaya seriyordu.İri elleri sahiplenmekle görevlendirilmiş belinden sırtına yol izlemişti.Ali Egemen'in yüzünü avuçlarının arasına alarak dudaklarını öptü.Çenesi seğiren genç adam yüzünde gülümseme belirerek kirpiklerinin ardındaki kahvelerini ortaya çıkardı.Okyanuslarına değdiğinde gülümsemesi iyice genişleyen adamın tekrar dudaklarını öptü.
'Günaydın.'diyen genç adama gülümseyerek boynundan tutarak kendine çekti ve dudaklarını buldu dolgun dudakları.Kollarına alan adamın bedeninin altına girdiğinde derin bir nefes alıp verip dudaklarının tadına almaya devam etti genç adamın.Dudaklarından ayrılıp yüzüne ilerleyen dudakları,boynuna oradan gerdanına ilerliyordu.Öpüyor,dudaklarını sürtüyor,nefesini veriyordu.Tişörtün kapalılığı fırsat vermese de açıkta kalan göğüs üstünü  öperek tekrar dudaklarına yol çizmişti.Aynı yolu tekrar devam ederken sakallarını vücuduna değdikçe dudaklarını dişleyip inleyen genç kadın 'Ali.'deyişi duyuldu genç adamın kulaklarına.Başını kaldırıp buğulu gözlerini okyanuslara değdi.Gözlerini kapatıp açtı ve başını boynuna koydu.'Burada yıllarca kalabilirim.Köşe yastığım benim.Bulunmaz Hint kumaşım.'
Kahkahasıyla ellerini genç adamın başına koydu ve birazda sarıldı.'Olur.'diye mırıldandı.
Konuşmaya başlamadan önce burnunda öptü.'Biraz burada uyusam sende saçlarımı okşasan.Sonra kalkıp güzel bir duş alsak,kahvaltı hazırlasak sohbet etsek...'yüzünü tekrar boynuna gömdüğünde 'Olmuş bil koca adam.'diye konuştu.
'Hadi sana da bana da iyi geceler.'gülümseyip Müge'in boynunun en derininden koklayarak öptü.
Gülümsemesi genişledi ve derin nefes alıp geri verdi.Gözlerini tavana dikti ve sessizliklerini dinledi.Diğer tüm gürültülere rağmen sessiz ve huzurlu sabaha kollarını bıraktı.Gözlerini kapattıktan sonra genç adamın saçları okşamayı da ihmal etmedi.
*****

PERDELERWhere stories live. Discover now