Part 12

3.4K 139 21
                                    

Evdeydim. Daha doğrusu evdeydik. Demir, ben her ne kadar istemesemde gelmişti. Sülük. Ondan olabildiğince uzak duruyordum. Sonuçta tek amacı benden beslenmek olan yaratığın tekiydi. O kadar esir tutuldum dayak yedim doğal olarak acıkmıştım. Ona da sormam gerekiyordu ama benden başka birşey yiyor mu bilmiyordum.
''Benden başka birşey yiyorsan söyle çiğköfte almaya gidiyorum.'' duygusuz olmaya çalışıyordum. Ona karşı olan nefretimi hissederse öldürme planlarımın hepsi suya düşer. 
''Ölü bile olsam çiğ köfteyi kaçırmam!'' Keşke diye geçirdim içimden. Samimi olmaya çalışıyor gibiydi ama aramızdaki mesafe ne kadar çok o kadar iyi. Cevap vermeden kapıya doğru yürümeye başladım. Küçük masanın üstünden anahtarımı aldım. Ne kadar itici, sevimsiz bir yaratık olduğunu düşünürken kapının önünde belirdi. 
''Seni gönderir miyim sanıyorsun? Ben giderim.'' Elimdeki anahtarı aldı. Amacını ne kadarda belli ediyordu ezik.
''Tabii. Hatta o kadar centilmensin ki beni buraya kitleyip kaçmamamı garantiye alacaksın değil mi?'' Elindeki anahtarı tekrar aldım ve dışarı çıktım. Umarım çiğköfteden aldığı ilk ısırık boğazında kalır ölürde bana kalır hepsi. İkisini birden mideye indirerek ölümünü kutlarım ben de. Bunları düşünürken aklıma bir fikir gelmişti. Hemen eczaneye gidip en etkili uyku hapı aldım. Oradan çiğköfteciye geçip iki dürüm ve ayran aldım. Eve döndüğümde televizyon izliyordu. Beni görünce gülümsedi. Son dakikaları olduğunu bilmiyordu tabikide gülümser. Görmezden gelerek muftağa gittim. İki tepsi çıkardım. Ayranını bir bardağa doldurdum. 2 tane hapın onu uyutmaya yeteceğini düşündüm ve hapları toz haline getirerek ayranına koyup karıştırdım. Kendi yemeğimi de hazırladıktan sonra iki tepsiyle salona geçtim. Zor yürüdüğümü görünce hemen kalkıp birini aldı. Centilmeni oynuyordu ama yemezler. Birazdan Demir Aktül ismi yeryüzünden silinecek bende mutlu olacaktım. Boşluğu kapatmanın yolu budur belkide. Bana acı veren tek şey o boşluk artık. Özgür'ün Demir'e karşı olan hislerimi almasından sonra herşey değişmişti. İşin kötü ttarafı artık hiç kimseye aşık olamayacak gibi oldum. Yolda gördüğüm yakışıklı erkekler bile benim için sadece yakışıklıydı. Hani yakışıklı birini gördüğünüzde acaba saçım düzgün mü, kıyafetim bozuk mu, burnumda sümük var mı diye düşünürsünüz, en seksi bakışınızla çaktırmadan etrafı seyreder gibi yapıp ona poz verirsiniz o da size -bir saniyelikte olsa- baktığında kalbiniz deli gibi atar kızarırsınız ya işte o olmuyordu artık bende.Sonunda kötü birşey çıkacak diye korkmuyor değildim. Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değil. Şimdi boşluğu doldurmaya odaklanmalıyım. Ayranından son yudumunu da aldıktan sonra gözleri kapanmaya başladı. Gözlerini kırpıştırıyor ovalıyordu. Tepsiyi masaya koydu, koltuğa tekrar oturmasıyla bayılması bir oldu. Tepsimi masaya koyup mutfağa gittim. En büyük en kalın en cinayet işlemelik bıçağımı çekmeceden çıkardım. Yanına çöktüm. Yüzünü iyice inceledim. Önceden bu surata tapıyor, bu çocuk için ölümü bile göze alabiliyordum. Ama şimdi tek istediğim bu suratı bir daha görmemek. Onu öldürüp huzura kavuşacaktım. Sonunda boşluk dolacaktı. Güvenli ve huzurlu hayatıma devam edecektim. Bıçağı kaldırdım. Boğazına mı saplamalıydım kalbine mi? Kalbi var mı acaba? Yada soluk borusu. Veya kan kaybı onu öldürebilir mi? Boğazına saplamak en mantıklısı gibi geldi. Bıçağımı daha sıkı kavradım. Artık Boşluğu doldurmaya hazırdım.

Ana Yemek: KorkuWhere stories live. Discover now