25. Bölüm

748 76 13
                                    

Bu bölümde sizden birşey rica edeceğim. # bu işareti gördüğünüz yerde sevdiğiniz slow bir müziği açın. Eğer önermemi isterseniz çok sevdiğim birkaç şarkıyı önerebilirim.

Sang Hoon Tere (Bu bir Hint müziğidir. Gerçekten çok sevdiğim bir parça. Herkese öneriyorum.)
Tüm hi ho (Bu da bir Hint müziğidir. Süper bir şarkı.)
Nükleer Başlıklı Kız - Beni Hatırla
Emre Aydın - Son Defa (Bu parçada gerçekten çok güzel.)

İyi okumalar. :)

Sabah olduğunu bana ayakkabı seçen Sassy'nin sesinden anlamıştım. Kalktığımı görünce reverans yaptı, gözlerimi devirdim.
"Günaydın kraliçe -" elimle susmasını işaret ettim.
"Bana eskisi gibi davran lütfen." kimsenin bana karşı değişmesini istemiyordum.

Ardından kapı çaldı ve içeri gelmesini söylediğimde Sassy dışarı çıktı. Gelen Jason'dı, gözleri kıpkırmızıydı ve ayakta zor duruyordu. Hemen ayağa kalkıp berjere oturmasını sağladım.
"Ne oldu?" bana derin bir aşkla baktığında afallamıştım.
"Ben seni çok seviyorum." nefesi içki kokuyordu, suratımı buruşturdum.

"İçtin mi?" masum bir çocuk edasıyla başını hafifçe salladı.
"Neden Jason?"
"Bilmiyorum." onu sıkmak istemiyordum.
"Tamam, biraz uyumak ister misin?" bugün düğünümüz vardı ve Jason içmişti.

"Olmaz bugün bir periyle evleniyorum." deyince gülmeden edemedim.
"Ayılabilecek misin?"
"Evet."
"David!" çağırdığım an gelen David'e Jason'ı ayıltmasını söylemiştim.

"Düğüne sadece iki saat kaldı, elinden geleni yap."
"Tamam efendim." deyip Jason'ı odadan çıkardı.
Aradan bir dakika bile geçmeden Sassy elinde gelinliğimle içeri girdi.
"Buyrun efendim. Dilerseniz gelinliği giymenize yardımcı olabilirim."
"Tamam."

Gelinliğim kalp yaka ve inciden pekte kalın olmayan bir askıya sahipti. Altı ise prenses modeliydi yani belden aşağısı kabarıktı. Alt kısmında küçük ve parlak inciler vardı. Gelinliğin üst kısmında ise hafif pırıltıları vardı. Şık ve sade bir gelinlikti.

Beyaz, üzerinde simleri olan topuklu bir ayakkabı giydim. Boynum çok boş kaldığı için melek kanadının üzerinde incileri olan bir kolye taktım. Sassy'e saçlarımı hafif tepeden dağınık bir şekilde topuz yaptırdım.

Makyajımı siyah rimel, krem rengi bir göz farı ve kırmızı bir rujla tamamladım. Aynadan yansımama baktığımda kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Çok güzel görünüyordum.
Düğüne sadece on dakika kalmıştı.

Jason her an gelebilirdi, tabi ayılabildiyse. Kapı çaldığında içeri gelmesini söyledim. Jason olabilirdi bunun için çok heyecanlanmıştım. Fakat gelen annemdi, gülümsemesine karşılık verdim. Zümrüt yeşili kısa sade bir elbise giymişti, saçlarını sıkıca tepeden toplamıştı çok güzel görünüyordu.

"Harika görünüyorsun Hilary."
"Teşekkürler anne, sende çok güzel görünüyorsun."
Annemle biz konuşurken kapı çalmıştı, gelen Jason'dı. Bana saf bir hayranlıkla ve aşkla bakması beni utandırmıştı.

"Çok güzel görünüyorsun." Jason lacivert bir takım elbisesi giymişti ve çok yakışıklı görünüyordu.
"Sende çok iyi görünüyorsun."
"Hazırsan gidelim mi?"
"Gidelim." kollarına girdim annem ve  Sassy çoktan odadan çıkmıştı.

Davetlileri görünce heyecanlanmıştım, Jason'a baktım gayet rahat görünüyordu. Pederin yanına geldiğimizde herkes bizi alkışlamaya başladı. Jason bana Su elementinden verecekti ve bu yüzden çok gergindim. Peder düşüncelerimi bölüp konuşmaya başladı.
"Topraktan bir avuç alıp birbirinizin ayaklarına sürün lütfen." dediğini yaptıktan sonra devam etti.

"Şimdi bu kavanozu alın ve yavaşça süzdürerek hava girmesini sağlayın son olarakta kavanozları birbirinize eş olduğunuzu söyleyip Jason'ın elementi olan suya bırakın."  bu söylediklerini yerine getirdikten sonra sıra bana gelmişti.

"Son olarak Hilary'nin elementi olan ateşi Jason'ın elementi olan suyla söndürmesi lazım." # (Slow müzik lütfen.)

İşte başlamıştık, Jason'a baktım. Çenesi kasılmıştı elementini veriyordu ve canı yanıyordu. Gözleri dolmuştu, başka bir elementle diğer elementi etkisiz hale getirmek en zor element kullanımıydı. Jason'sa hem bunu yapıyor hem de diğer üç elementini kontrol etmeye çalışıyordu.

Bana baktı ve gülümsedi. Yani ateşi söndürmeliydim. Ellerimi havaya kaldırıp suyu hissettim. Fakat bir terslik vardı, su çok soğuktu. Kafamı kaldırdığımda gözlerim dehşetle açılmıştı. Toprak yarılmıştı, etrafımızda küçük hortumlar oluşmuştu, denizde dev dalgalar vardı ve ateş büyümüştü.

Hemen ateşi etkisiz hale getirip Jason'a baktım. Ten rengi bembeyaz olmuştu tıpkı bir ölü gibiydi. Bunu düşündüğüm an irkilmiştim. Herkes bize büyük bir şaşkınlıkla bakıyordu.

"Jason!" ellerini tutup yere yatmasını sağladım. Gözlerini kapatmamalıydı eğer kapatırsa herşey biterdi. Ağlamaya başlamıştım.

"Seni seviyorum Hill." bunu çok kısık bir sesle söylemişti fakat ağlamamı daha da güçlendirmişti.
"Sakın beni bırakıp gideyim deme!" gülmeye çalışmıştı.
"Çok geç." deyip gözlerini kapattı ve o sırada gözünden bir damla yaş toprağa karıştı.

"Jason hayır! Aç gözünü! Bu kadar kolay pes edemezsin, lütfen!" bir yandan ağlıyor diğer yandan bağırıyordum. Annem ve abim beni ondan uzaklaştırırken ambulans gelip onu götürmüştü.

Benim hayallerim vardı. Ben, Jason ve çocuklarımız birlikte dışarı yemeğe çıkacaktık. Eve gelince çocukları birlikte uyutacaktık. Daha sonra ona sımsıkı sarılıp uykunun kollarına bırakacaktım kendimi. Sabah alnıma bir öpücük konduracaktı ve uyanacaktım.

Başta biraz mızmızlanacaktım ama yine de kalkacaktım ve birlikte yaşlanacaktık. Beni ve hayallerimi bırakıp gidemezdi.

Vücudum daha fazlasını kaldıramayınca gözlerim karardı ve abimin kollarında bayıldım. Hatırladığım son şey bir kızın Jason diye haykırması olmuştu.

Voya 1- Kraliçe TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now