20. Bölüm

729 102 3
                                    

Akşam Jason o kadar mutluydu ki birlikte uyumuştuk. Daha doğrusu ben onu izlemiştim, o kadar yakışıklıydı ki nefesimi kesiyordu. Ellerimi saçlarında gezdirirken Jason yumruklarını sıktı, bu demek oluyordu ki birisini öldürecekti.

Kim olduğunu merak ettiğim için ellerini tuttum. Rüya gözlerimin önüne geldi, kar yağıyordu Jason koşarak birini yakalamaya çalışıyordu. Nihayet yakaladığında yüzünü gördüm, bu babamdı. Gözlerim dehşetle açılmıştı, 'Yarın öleceksin Herkülies' dediği anda titremeye başladım.

Jason babamı öldürecekti, ama neden o? Gözlerim dolmuştu, hızla üstüme beyaz bir bluz ve kısa kot tulum giydim. Saçlarım dalgalı olduğu için serbest bıraktım. Siyah rimel ve mor bir rujla makyajımı tamamladım. Aynadan kendime bakarken Jason'ın bana baktığını gördüm.

"Günaydın." gülümsüyordu.
"Neden babam?" dediğim anda gözleri dehşetle açılmıştı.
"Hilary mecburum."
"Neden mecbursun Jason?!" ona soran gözlerle baktım.
"Yoksa annemi öldürecek." gözleri dolmuştu.
"Ne?" anlamamıştım.
"Babam aradı, baban defalarca annemi öldürmeye çalışmış."
"Neden bunu yapsın ki?"

"Annem ve annen çok yakın arkadaşlarmış. Jake'ye de annem söylemiş daha doğrusu Jake annemin yardımcı olabileceğini düşünmüş annem de sana anlatması için herşeyi anlatmış. Baban bunu öğrendiğinde çok sinirlenmiş ve annemi ateşle boğmaya çalışmış. Annem şuan hastanede Hill." Jason'ı dinlerken ağlamaya başlamıştım, babam bu kadar kötü bir insan değildi.

"Babamı öldüreceksin." sesim titremişti.
"Mecburum Hilary." onunda sesi titremişti.
Hızla odadan çıktım, annemin yanına gidecektim. Telefonumu elime alıp abimi aradım. İkinci çalışta açtı.

"Ne oldu tatlım?"
"Abi beni almaya gelir misin?"
"Tabi gelirim bir sorun yok ya?"
"Gelince konuşuruz." telefonu kapattığımda Jason bana bakıyordu.

"Özür dilerim Hilary." kötü görünüyordu.
"Bana biraz zaman ver düşünmem lazım."
"Akşam geleceksin değil mi?" gözleri dolmuştu.
"Hayır." cevabım net ve keskindi. Benim bile canım yanmıştı.
"Tamam." sehpadan arabanın anahtarını alıp çıktı.

Öylece yere çöküp abimin gelmesini bekledim. Ben ne yapacaktım. Babamı aramalıydım, son kez de olsa onunla konuşmalıydım. Üçüncü çalışta telefonu açtı.

"Baba!" ağlıyordum çünkü o da ağlıyordu.
"Kızım!"
"Nasılsın baba?"
"İyiyim canım sen nasılsın?"
"Seni çok özledim baba."
"Bende seni özledim canım. Annen?" sorup sormama konusunda tereddüt ettiğini fark etmiştim.

"O harika biri baba." güldü.
"Öyledir."
"Onun canını çok yaktın ama hâlâ seni sevdiğini hissedebiliyorum."
"O evli değil mi?"
"Evet evli ama sende evlisin." demek istediğimi anlamıştı.
"Baba sence Jason nasıl birisi?"

"Seni canından bile çok seven birisi."
"Öyle mi diyorsun?"
"Evet canım."
"Baba kendine dikkat et olur mu?"
"Tamam canım sende dikkat et ve annene saygılarımı ilet."
"Keşke yıllar önce onu Renee'yle aldatmadan saygını kendin gösterseydin. Başkasıyla ona saygılarını iletmene gerek kalmazdı, değil mi baba?" babam cevap vermemişti.

"Baba?" duyabildiğim tek şey kesik kesik gelen nefes sesleriydi ardından biri telefonu eline aldı.
"Baba sen misin?"
"Üzgünüm Hilary." bu Jason'dı.
"Bu da ne demek?"
"Baban öldü."

Gözlerim kararmıştı, zemin âdeta sallanıyordu. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı, hatırladığım son şey zeminin başımda bıraktığı hissiydi. 

Gerçekten acı dolu bir bölümdü. Bu bölümü biraz kısa tutmak istedim. Nedenini inanın bilmiyorum.

Hilary büyük bir ikilemde bir yanda sevdikleri diğer yanda sevdiği. Sevdiği için sevdiklerinden feda ediyor. Yani bir kişi bin kişiye bedel, biz buna aşk diyoruz. 

Umarım vote ve yorumlarınızı esirgemiyorsunuzdur.
En güzele emanetsiniz. 🙏

Voya 1- Kraliçe TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now