22. Bölüm

750 91 11
                                    

Güzel bir uykudan sonra erkenden kalktım, annemler de bizimle geleceği için çok heyecanlıydım. Üstüme şarap renginde uzun bir tulum giydim. Saçlarımı düzleştirip tepemde sımsıkı topladım.

Makyaj olarak siyah rimel, şarap renginde dudak parlatıcısı kullandım. Kırmızı platform topuklu bir ayakkabı giydim. Güzel görünüyordum, kapım çalmıştı. Derin bir nefes alıp içeri gelmesini söyledim.

"Hazırsan gidelim." gelen Jason'dı. Üzerinde şarap renginde bir gömlek, siyah kot ve kırmızı spor ayakkabı giymişti. Bana uyum sağlamıştı, fakat bunları giyeceğimi nereden biliyordu?

"Hissettim." gözleri parlıyordu, gülümseyip yanına gittim. Bu adamı çok seviyordum.
"Seni seviyorum Jason."
"Bende seni seviyorum Hill." dudaklarıma sıcak bir öpücük kondurdu.
"Gitme vakti." bunu fısıldayarak söylemişti.

Başımı olumlu anlamda sallayıp odadan çıktık. Annem ve abim kafeyi kapatıp gelmişlerdi.
"Hazır mısınız?" bu soruyu doğruca anneme yöneltmiştim.
"Hazırız." cevabı veren abimdi.

"Hadi gidelim." Jason elimi tuttu ve benim valizimi diğer eline aldı. Merdivenlerden aşağı inerken kendimi kötü hissetmiştim. Derin bir nefes aldım. Neyse ki Jason elimi tutuyordu.

Jete bindiğimiz de Jason'ın omzuna yattım, yorgun hissediyordum.
"Anne biraz gülümse." abim hiç gülmediği için annemi azarlıyordu.
"İşine bak Pars." abim annemi gıdıklayınca annem gülmeye başlamıştı. Bizde onları izliyorduk.

-----

Voya'ya gelmiştik, jetten inerken yardımcılarımız gelmişti.
"Hoşgeldiniz kraliçem." bunu diyen Mark'tı. Yanına gidip ona sımsıkı sarıldım.
"Hoşbuldum Mark." gülümsemiştim. O sırada Olivia geldi. Yanına gittim, tam sarılacakken geri çekildi.

"Sen git ilk Mark'a sarıl." suratını buruşturmuştu.
"Tamam sen bilirsin." tekrardan Mark'ın yanına giderken omuzlarımdan tutup sımsıkı sarıldı. Ağlıyordu.
"Ağlama." gözlerim dolmuştu.
"Bu lanet olası Voya tüm sevdiklerimizin canını alıyor Hilary!" bunu Jason'a bakarak söylemişti.
"Olivia sırası değil, lütfen." ona yalvaran gözlerle baktığımda omzunu silkip Kervansaray'a doğru yol aldı.

Jason'a baktığımda onu göremeyince telaşlandım, abimde yoktu. Hemen annemin yanına gittim.
"Abin Jason'la birlikte." ben sormadan söylemişti. Eşyalarımız Kervansaray'a taşınırken anneme odasını gösterdim. Akşam Kalede bir konferans düzenleyecektim, en yakın zamanda Bayan Fire'yi buradan kovacaktım.

Taht odasına gittiğimde içim bir tuhaf olmuştu, babam onca sene burada tek başına çaresizlik içinde oturmuştu. Ona bir kere bile neden bu kadar düşünceli olduğunu sormamıştım. Gözlerim dolmuştu, derin bir nefes alıp tahta oturdum. Taht o kadar soğuktu ki içimi titretmişti. O sırada kapı çaldı.

"Gel." gelen yardımcımız David'di.
"Efendim, eşyalarınız yerleştirildi. Başka bir isteğiniz var mı?"
"Akşam Kalede konferans olacak herkese haber ver. Bir de konferans için açık büfe hazırlayın."
"Tamam efendim." referans yaparak odadan çıktı. Kendimi bir anda çok yalnız hissettim, acaba babam da kendini yalnız hissediyor muydu?

"David!"
"Buyrun efendim." koşarak içeri geri gelen David'e baktım.
"Babamın mezarı nerede?" sesim titremişti.
"Coston sınırında, dev dağın yanında."
"Tamam çekilebilirsin."
Derin bir nefes alıp taht odasından çıktım, babamın mezarına gidiyordum.

Ormandan geçerken üşümüştüm, nihayet dev dağın yanındaydım. Babamın mezarı buradaydı. Mezarın taşına oturup konuşmaya başladım.
"Ben geldim baba. Uyan artık, dayanamıyorum. Sevdiğim adam diğer sevdiğim adamı öldürdü bu benim için hiç kolay değil. Üşüyor musun baba? Bu sıcak hava da sende benim gibi yalnızlıktan üşüyor musun?" ağlamaya başlamıştım, babamın üzerindeki toprakları okşuyordum.

"Baba geri gel lütfen. Söz veriyorum anneme yaptıkların için seni yargılamayacağım. Yeter ki gel baba!" canım yanıyordu, ilk aşkımı kaybetmiştim. İlk aşkımı, süper kahramanımı ve babamı kaybetmiştim. "Babam!" ben bağırırken birisi bana sımsıkı sarıldı.

"Sakin ol Hilary." bu Jason'dı arkasında da abim vardı ve abim ağlıyordu. Hemen ayağa kalkıp abimin yanına gittim.
"Abi o kötü birisi değildi. Sana yemin ederim!" gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Abim beni kendine çekip sımsıkı sarıldı.
"Sana inanıyorum Hilary."
"Hilary titriyorsun hadi gidelim." Jason elimi tuttuğunda itiraz ettim.
"Hayır ben babamın yanında kalacağım! O üşüyor ve yalnız. Onun yalnız kalmasını istemiyorum!" Jason başka birşey söyleyememişti.

"Hadi Hilary üzme abini gidelim."
"Abi lütfen!"
"Asıl sana lütfen, babam üzülecek sonra." baba demişti, o da bunu fark etmiş olacak ki daha çok ağlamaya başladı. Tanımadığı ve onun canını yakan adama baba demişti, bunu kalbi söyletmişti.
"Abi ağlama lütfen."
"Gidelim Hilary, lütfen." abim iyi değildi, başımı tamam anlamında sallayıp babamın mezarına son kez baktım. Onu şimdiden çok özlemiştim.

Voya 1- Kraliçe TAMAMLANDIUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum