9. Bölüm

1.7K 174 56
                                    

Multimedia daki Jake :)
İyi okumalar.

"Parfümlerimi koydun mu Sassy?"
Babamın dediği gibi yarın yola çıkacağım için hazırlanmam gerekti.

Sassy'se ben gideceğim için bir yandan ağlıyor diğer yandan bana yardım ediyordu.
"Sassy, ağlama artık. Bir ay sonra geri geleceğim." ona şefkatle sarıldım.
"Parfümlerinizi koydum efendim." gülümsemeye çalıştı.
"Tamam. Acaba orada havalar nasıldır?"
"Tam olarak nereye gideceksiniz?"
"Türkiye. Orayı gerçekten çok merak ediyorum. Amerika'yı falan filmlerden biliyorum zaten."
"İnternetten hava durumuna bakın."
"Haklısın." deyip yatağıma bağdaş kurarak oturup elime son model lüks telefonumu aldım.

Şehirlerarası hava durumları vardı. Sahi hangi şehire gidecektim? İzmir, İstanbul, Konya, Kayseri, Ankara. Ne çok şehir vardı böyle.
"Sassy, sence hangi şehire gitmeliyim?"
"Bilmem ki ama sadece İstanbul'un çok güzel bir yer olduğunu duymuştum. Jason beye sorun o daha iyi bilir."

Söylediği şeyin etkisiyle suratımı buruşturdum. Jason'ın canı cehenneme! Telefonumdan hemen İstanbul'a baktım. Gerçekten harika bir şehirdi.
"Kararınızı verdiniz mi efendim?"
"Evet Sassy, bekle beni İstanbul ben geliyorum."
Söylediğim şeyin etkisiyle gülümsedim.
"Harika seçim."

Hava durumu mu yanlıştı acaba. Çünkü hava gerçekten çok sıcaktı. Orada insanlar nasıl yaşıyordu acaba?
"Sassy. Hava çok sıcakmış önceliğimizi elbiselere versek iyi olur." suratımı buruşturmuştum.
"Tamam efendim."
Sassy'le birlikte valizimi hazırlarken içeri annem geldi.
"Hilary biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabii."
"Özel." diyerek Sassy'e bakmıştı. Sassy durumu anlayıp odadan çıktı.

"Hilary, Jake senin için endişeleniyor."
Jake tabi ya bende annemden bana öğüt vermesini bekliyordum. Ne kadar da aptalım.
"Anne artık Jake'yle aramızda birşey olamaz." sesim sertti.
"Tamam. Türkiye'den döndüğünde ver kararını. Acele kararlar verme. Üzülen sen olursun, Jake harika birisi ondan iyisini bulamazsın."
Deyip cevabımı bile beklemeden odamdan çıkıp gitti. Sinirlenmiştim, işte bu yüzden buradan gitmek istiyordum.

Ardından hemen Sassy gelip kıyafetlerimi gardıroptan çıkarmıştı. Bende onu izliyordum. Sassy aklına yeni gelmiş gibi konuşmaya başladı.
"Olivia hanım sizi arıyordu, bende annenizin yanınızda olduğunu söyledim. Anneniz gidince yanına gitmenizi söylemişti. Unutmuşum affedersiniz."
"Önemli değil Sassy. Akşam ben Dünya'ya gideceğim için Kalede bir parti düzenleyecekler. Biraz dinlendikten sonra hazırlan." başını tamam anlamında sallayınca gülümseyip odadan çıktım.

Olivia'nın odasına geldiğimde kapısını çalıp içeri girdim.
Gardıroptan kıyafet seçiyordu.
"Ne yapıyorsun?"
"En yakın arkadaşım gideceği için yapılan partiye katılacağım kıyafeti seçiyorum." sırıtıyordu.
"Tamam." gülümseyerek yatağın üzerine oturdum.
"Mell'i kimin öldürdüğünü biliyorsun değil mi?"
"Evet."
"Sence neden?"
"Nerden bilebilirim Olivia."
"Sonuçta Jason'la aranız çok iyiydi. Anlatmıştır diye düşünmüştüm."
"Biz Jason'la öpüştük." Olivia başını kıyafetlerden kaldırıp koşarak yanıma oturdu.
"Oha kızım ne zaman oldu, nasıl oldu anlatsana."

Bize yalan söylediğini başından beri Voya olduğunu bildiğini ama bize söylemediğini, benimle öpüşmesinin hata olduğunu söylemesini, gölün oradaki konuşmayı herşeyi anlatmıştım. Beni ağzı açık dinleyen Olivia sonunda konuştu.
"Kesin seni seviyor."
"Öpüşmemize hata dediğini unuttun sanırım."
"Hayır unutmadım ama senin tepkinden korktuğu için öyle söyledi bence."
"Bilmiyorum Olivia, açıkçası artık umurumda değil."
"Bir dakika yoksa sen onu mu seviyorsun!?" bağırdığı için ağzını elimle kapattım.
"Şştt, sus kızım yok öyle birşey." elimi ısırınca elimi çekmek zorunda kalmıştım.
"Bana yalan söyleme, hemen kulakların kızardı." otuz iki diş sırıtan Olivia'nın kolunu cimcikledim.
"Canımı acıttın yaa. Hem bari bana yalan söyleme insafsız."
"Tamam itiraf ediyorum. Belki biraz seviyor olabilirim. Ama gerekirse sevgimi kalbime gömmesini de bilirim."
"Sus felsefe yapma bana. Madem seviyorsun neden gidiyorsun?"
"Kafamı dinlemek istiyorum."
"Bende gelmek isterdim ama babam hayatta izin vermez." suratını sıkıntıyla buruşturdu. Olivia'nın guruldayan karnından sonra Şatoya doğru yola çıktık. Yemek saati gelmişti.

Şatonun kalabalık açık büfesinin önünde bekledik. Sıranın bize gelmesine daha çok vardı. Olivia'yayla sohbet ettikten sonra sıra bize geldi.
Tepsime biraz rus salatası, mercimek çorbası ve siyah kola aldıktan sonra yerimize geçtik. Masada Olivia, ben, Sue ve Mark vardı.

Biraz konuştuktan sonra tepsilerimizi bırakıp saraya doğru yürüdük.
"Ne yani gidiyor musun gri kuşum?" bu saçma soruyu soran Mark'tı.
"Gidiyorum Mark. Arkamdan çok ağlama." bunu söylediğimde Mark hariç hepimiz gülmüştük.
"Hahaha çok komik." suratını asınca elimi omzuna attım.
"Seni çok özleyeceğim şapşal." o da elini belime atıp cevap verdi.
"Bende seni sezar salatam." bunu söylemesiyle benden tokat yemesi bir oldu. Kızlar bize gülerken biz kavga ediyorduk. O sırada birisi Mark'ı arkasından tutup kendine çevirdi ve yumruk attı. Bu Jason'dı.

"Hey ne yaptığını sanıyorsun sen?!" sinirlenmiştim.
"Sana kimse dokunamaz Hilary!" artık ikimizde bağırıyorduk.
"Sanane Jason sen kimsin çabuk bırak Mark'ı!"
"Ben kimim?" gözleri dolmuştu. Mark'ı sertçe yere bıraktı.
"Sen hatasın Jason!" bunu söylediğimde irkildi.
"Ben... "
Söyleyeceklerini merak etmiyordum. Mark'a yürümesi için yardım ederken arkama bile bakmadım.

Herkese merhaba. Valiz hazırlıkları başladı asi kızımız Hilary kesin gidecek mi yoksa birşey onu vazgeçirecek mi? Mark'ı sevdiniz mi?  :)
Çünkü ben Mark'ı çok sevdim. :)
Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Vote ve yorum yapmayı unutmayın.

Bölüm ithafı lightofgod_n :)

Yarın bayram olduğu için bölümü erken yayınladım. Yarının bölümünü bugün paylaştım yani. Hepinizin bayramı simdiden mübarek olsun :)

En güzele emanetsiniz. 🙏

Voya 1- Kraliçe TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now