Bölüm 10.

3.3K 152 27
                                    

Caroline gözüne vuran gunes isigiyla uyandı. Cevresine birkaç saniye anlamsizca baktıktan sonra yavaşça doğrularak elini boynuna koydu. Yan tarafında bozulmuş yastıklar vardi, ki bu da Klaus'un gercekten onun yanında yatmış oldugunu gösteriyordu. Simdi neredeydi peki?

Yorganını actı ve ayağa kalktı. Yerde duran elbisesini almak icin eğildi, hala biraz nemliydi. Gözü aynadaki yansımasına takıldı: acık mavi, beyaz çizgili, dizlerinin biraz üstünde bir pijama takımı. Sacları da hala nemliydi ve oldugundan daha kıvırcık sekilde omuzlarına dökülüyordu. Ilerleyip bütün duvarı kaplayan dolabı actı.

Vay canına. Dolap ağzına kadar doluydu, elbiseler uzun ve kısa olmak üzere iki yandaydi, bluz ve kazaklar düzgunce katlanmış ve bir ust rafa yerleştirilmişti. Altta sayamayacagi kadar ayakkabı çifti vardı. Caroline'in gözü bir elbiseye kitlendi. Abiye birkaç elbisenin arasında mavi, üstü taşlı bir elbise. Mikaelson balosunda Klaus'un eşi olarak giydiği. Onu eline alıp gülümsedi.

-"Gunaydin askım."

Caroline hizlica o tarafa döndü ve sanki gizli bir sey yapıyor gibi elindeki elbiseyi hizlica yerine astı, elbette bu Klaus'tan kaçmamıştı, gülümsedi. "Bu elbiseyi sevdiğini düşünmüştüm."

Caroline basını salladı ve ister istemez gülümsedi. "Bu kadar elbiseyi ne zaman aldın?"

-"Buraya gelecegini en bastan beri biliyordum. Gelince hazır olsun istedim."

Ah. Peki Marcel onu kaçırmasaydı gelir miydi? Galiba evet, eninde sonunda icinde bir yerde bunun olacağını biliyordu.

-"Klaus.. Dün gece icin ozur dilerim."

Klaus kollarını kavuşturdu ve kapıya yaslandı. "Beni korkuttun."

-"Biliyorum ve dediğim laflar.."

-"Onemli degil askım. Beraber uyurken adımı sayıkladıgında seni affettim zaten." Gülümsüyordu.

Caroline kızardi, hem de kulaklarına kadar. "Ne dedim?" dedi yeniden dolaba dönerek.

-"Tam çıkaramadım ama 'Klaus' kelimesi cok netti."

Caroline elbiselere bakıyor gibi yapıyordu, gozlerini sımsıkı kapattı ama istemsiz güldü.

-"Klaus!" Biri ona sesleniyordu, Caroline da Klaus'la birlikte kapıya baktı. Hayley içeri girdi. "Sophie geldi. Aşağıda seni bekliyor." Klaus basını salladi ve bir kez daha ona baktıktan sonra odadan çıkıp merdivenlere yöneldi.

Hayley ve Caroline arasında tuhaf bir sessizlik vardı, Caroline rahatsız olarak dolabı kapattı. "Dün gece Klaus'la beraber uyudun."

Caroline ona döndü, Hayley kollarını kavuşturmustu. Cevap vermedi, cunku bu bir soru degildi, arkasından ne gelecegini merak etti.

-"Tyler bu duruma ne diyor?"

Caroline omuz silkti. "Bir sey demeye hakkı oldugunu düşünmüyorum. Biz.. Ayrıldık."

Hayley kaslarını kaldırdı. "Üzüldüm." Caroline güldü. "Gercekten mı? Onu kandırıp melez arkadaşlarını öldürtünce üzüldüğün gibi mı?"

Hayley ifadesini bozmadı. "Hayir. Onun annesini öldüren biriyle uyumanın vereceği gibi." Caroline'in gözleri kısıldı ve çenesi gerildi. "En azından ergen draması istemeyip bir melezden bebek yapmiyorum."

Hayley ona dogru yurudu, Caroline hafifçe öne dogru eğildi. "Korkuyorsun." Caroline sasirdi. "Klaus'un senden cok birine deger vermesi seni korkutuyor." Caroline doğrularak duruşunu bozdu. "Ne sacmaliyorsun sen?"

Hayley dudaklarını bastırıp basını salladı. "Sarışın olabilirsin ama aptal degilsin. Neden bahsettiğimi biliyorsun."

Caroline'in boğazı dugumlendi. Haklıydı. Klaus'un deger vermesi tuhaf bir sekilde canını acitiyordu, Hayley ile aile olması fikri de mine dolu suda nefes almaya çalışır gibi hissettiriyordu.

Bunu reddetemeli ve ağzının payını vermeliydi.

"Kes sesini."

Harika cok guzel bir cevapti gercekten. Hayley de güldü.

-"Klaus'un duygusuz bir canavar oldugunu biliyorum ve açıkcası favori kökenim degil. Yalnızca bebeğim oldugunda onu korumaktan cok seninle ilgilenme ihtimali olmamalı. Beni ilgilendiren kısım bu."

Caroline ona baktı. "Cok yazık." Yavaşça ilerledi. "Klaus'un duygularının yoğunluğunu gördüğünde ona canavar demenin buyuk yazık oldugunu sen de göreceksin." Bunu dediğine inanamıyordu. Sözleri kendisini satmıştı. Bir anda sustu.

-"Devam edersen senin de ona karsi hislerin oldugunu düşüneceğim." Caroline bisi demedi ve onu arkasında bırakarak hızla odadan cikti. Merdivenlere yöneldi. Inmeye başladı.

-"Siz ve o küçük öngörüleriniz umrumda degil." diye bağırıyordu Klaus. "Ne çeşit sacmaladiginiz da. Bebeğe bir kez daha dokunursanız sizi son damlanıza kadar kuruturum."

Caroline asagi inip salonun kapısında durdu. Klaus'un ona arkası dönüktü. Onun karşısında küçük yapılı bir kız oturuyordu. Kahkulleri vardı ve sacını toplamıştı. "Bu isin pesini birakmayacaklardir cunku.. Aman tanrım." Gözü Caroline'a takılmıştı. Caroline kendisine mı bakıyor diye cevresine bakındi ama direkt yuzune bakıyordu. Klaus baktığı yere döndü. "Aman Tanrım." diye yineledi kız.

-"Ne?" dedi Klaus basitce. "Ne oldu cadı?"

-"Bu.. Tipatip aynısı. Bu mümkün degil." Ayağa kalkıp Caroline'in önüne dogru hizlica yürüdü, Caroline ne oldugunu anlamadığı icin birkaç adim geri çekildi. "Ne oluyor?" dedi ellerini kaldırarak. Klaus kalkıp aralarında durdu. "Sophie. Noluyor?"

-"Bu.." Caroline'in yuzune dokundu. "Aynısı. Hasat olayını başlatan ve geri dönüp cadılara ayrı bir güç kazandıracağına inanılan cadı. Marianne Forbes.."

However Long It Takes.Where stories live. Discover now