Durdurulmaz Güç

Start from the beginning
                                    

Benden uzağa savrulmuştu. Bende öksürerek dizlerimin üstüne çökmüştüm. Ellerim, acıyan boğazımdaydı ve öksürük krizine girmiştim. Kral'a baktığımda yere düşmüş olduğunu gördüm. Homurdanarak kalktı ve bana tiksintiyle baktı. Sihir kullandığımı anlamamışa benziyordu. Duygularındaki öfke daha çok artmıştı. Belini yokladı ve elinde bir hançer ortaya çıktı. Kral, zalimce bana gülümsedi. Beni öldürmeye kararlı gözüküyordu.

Kral " O minik bedenin beni ittirecek kadar güçlüymüş! Fakat ölümden kaçamayacaksın. O güzel kafanı keseceğim. Sana layık olan ölüm budur! " dedi ve yavaş yavaş üzerime doğru geldi.

Öksürmekten kendimi toparlayamıyordum. Ellerim, acıyan boğazımdaydı. Ah, lütfen birisi gelsin. Beni kurtaracak birisi gelsin. Bu zorbanın elinde can vermek istemiyordum. Birden kapı kırıldı ve içeri General Zyaun geldi. Hemen kılıcını çıkarttı ve Kral'ın boğazına doğru doğrulttu. Kral, durmuştu. Öfkeli bakışlarını benden, General'e yöneltmişti. Hareket ederse, öleceğini anlamıştı. General sert bir şekilde kılıcını tutuyordu ve korkusuz bakışları Kral'a meydan okuyordu.

Kral " General! Çek şu kılıcını." dedi bağırarak.

General " Askerliğe başlarken, şuna yemin ettim. Bu kılıç masumları koruyacak ve masumları öldürmeye çalışanları ikiye ayıracak diye. Emrinizi uygulamam için, yeminimi bozmam gerekir." dedi sertçe.

" Ben senin kralınım ve hiçbir yemin benden üstün olamaz. Benim gücümü biliyorsun."

" Doğru olan bu ama ben artık kral tanımıyorsam, ne olur? Ayrıca gücünüz annesi olmayan, babası ise sahip çıkmayan bir kız çocuğuna mı yetiyor ?" dedi beni işaret ederek.

" Seni bunak herif! Seni tutuklatacağım."

" Beni tutuklatırsanız, bu sarayı başınıza yıkacak özel ordum harekete geçer. Böyle olmasını istemezsiniz, değil mi? Şimdi o hançeri indirin ve burayı terk edin." dedi ve Kral öfkeyle hançerini yerine koydu.

" Burada olanları unutmayacağım. Seni ve şu yerdeki orusbuyu öldüreceğim ve kafalarınızı saklayacağım."

" Keşke hep çocuk olarak kalsaydınız, en azından zalimliğinizi göstermezdiniz."

" Beni asla küçümseme, bunak! Seni basitçe öldüreceğim ama şu sürtük daha fazlasını yaşayacak. Bana bak, Deitra! Senin ölümün bu kadar basit olmayacak. Sen bundan daha beterini hak ediyorsun. Önce seni beni koruyan askerlerin önüne tecavüz etmeleri için atacağım. Belki bende bu tecavüze katılırım. Çünkü yüzün güzel. Sonra da seni küçük bir odaya hapsedeceğim ve yanına bir bıçak bırakacağım. Günlerce aç kalacaksın ve kaldığın gün boyunca taciz! Ya açlıktan ölürsün, ya da canına kıyarsın." dedi ve gitti.

General tiksinti ile baktı sonrada beni yatağa oturtmuştu. General hizmetçilere öfkeyle bağırmıştı. Hizmetçilerde bana hemen su getirmişlerdi ve suyu doya doya içtim. Kendime daha yeni yeni gelmiştim. General, benimle bir baba gibi ilgileniyordu. Baba şefkatini öyle özlemiştim ki! Hala küçük bir kız çocuğuydum ve bir babanın şefkatine ihtiyacım vardı. Bir anda ağlamaya başladım ve General'e babammış gibi sarıldım. Babamın omzuymuş gibi gözyaşlarımı döktüm. O da, saçlarımı aynı şefkatle okşamıştı. Sakinleşince sarılmayı bıraktım. Minnetle General'e baktım. Hayatımı kurtarmıştı ve bir baba gibi benimle ilgileniyordu.

General " İyi misiniz, leydim ?"

" Evet, iyiyim. Kendime geldim. Siz neden gelmiştiniz ?" dedim ve elim acıyan boğazıma gitti.

" Eşinizi başarıyla kurtardığımı söylemek için gelmiştim. Güneş doğduğu anda, özgür kaldı ve kendisi şu an evimde. Akşamüstü baskınında, bana eşlik edecek."

Fırtına ÇiçeğiWhere stories live. Discover now