23

6.7K 549 59
                                    

Çok gecmeden karanlık magarada ilerlemeye başlamıştık. Mağara derinliklerine gittikce havasizlaşmaya baslamıştı. Hepimizi bir uyku yorgunluk sarmıştı. Durmaksızın yürümeye devam ediyorduk. Ardından yol ayrımına gelmiştik.
By. George çantasından kulaklıklar çıkarttı.
- Pekala! Ikiye ayriliyoruz. Çıkış bulan haber verir. Diger grup o tarafa döner.
Ben, Suzy, Eric, Eliot, By. George ve Angela bir grup, Tom, Jack, Rose, Josh ve Anna bir gruptu.
Yürümeye başladık. Birbirimizin sesini bile anlamaz hala gelmiştik. Kulaklıklarla iletişim kuruyorduk. Sonunda bir kapı bulduk. Kapıdan çok havalandırma gibiydi. Digerlerinide bu yöne çağırdık. Ve havlandırma demirlerinin vidasını çözmeye başladık. Ardından sırayla içeri girdik. Çok tuhaf bir yerdeydik. Kocaman bir makina vardı. Etrafinda iplerle yapılmış köprüler. Ve bizim bulunduğumuz yerin kilometrelerce altında bosluk vardı. Hic birşey görünmüyordu. Yukarısıda aynı şekildeydi. Burası bizim bir aralar eğitim görüp, tutsak olarak tutulduğumuz yerdi. Bu kısmını ilk kez görüyorduk. Köprü üzerinden ilerlemeye başlamıştık.
Etrafta Şap, şap... yağmur sesleri dışında pekte ses yoktu. Ardındna iğrenç bir çıglıkla uzerimize koşan bir ölü yaşayan geldi. Üzerimize dogru koşuyordu. Ben ok ve yayımı kullanmaya niyetlenmiştim ki Eric beni kendine çekti. Ve elini düşmeyeyim diye belime doladı. Ama Suzy kurtulamamıştı. Ölü yaşayan onunla birlikte neredeyse sonsuz görünen uçuruma düşüyordu. By. Gorge onu yakalamayı başarmıştı. Ama ne yazıkki ölü yaşayanda Suzy'i tutmayı başarmıştı. Ve bacakalrından üzerine dogru tırmanıyordu. Eric ve bende o tarafa koştuk.
Suzy
- Beni bırakma sakın!
By. George
- Seni bir daha asla bırakmıycam.
Hala onu tutmaya çalısıyordu.
- Elena! Onu vur?
- Ama ya suzy e denk gelirse?
- Başka çare yok vur. Sen yaparsın. Hadi!
Hedef almaya calışıyordum ama bu zordu. Sürekli sallanıyorlardı. Sonunda ok yaydan çıktı ve ölü yaşayanın tam kafatasına denk geldi. Suzy'i tutmayı bıraktı ve aşağıya doğru düşmeye basladı. Sonunda Küt... sesi geldi.
Eric
- Demek bir sonu varmış.
By. George, Suzy'i yukarı cekti. Suzy ona sımsıkı sarılıyordu. Angelada onlara sarılmıştı.
O sırada yenilerinin de geldiğini fark edince onlara döndüm ve
- Sevgi gösterisi bittiyse gitmemiz gerektiğini düşünuyorum.

Onlarda siper almistı. Onlarla savaşmaya karar vermistik. Hepsini köprüden aşşağıya deviriyorduk. Ama çok kalabalıklardı. Tabi o anda grubumuzda tamamlanmıştı. Digerleride gelmişti. Onlarında yardımıyla hepsini yenmiştik.

Ardından fazla oyalanmadan köprüde ilerlemeye başladık. Tekrar bir kapı ve artık tamamiyle içerdeydik. Ardından 4 koridor karşımızdaydı. Nereye gidecegimizi bilmedigimizden bizde 4 e ayrıldık. By. George, Angela, Eliot ve Eric bir yöne, Tom, ben ve Jack bir yöne, Rose, Anna ve Josh bir yöne, Suzy, Dean ve Alex bir yöne gitmişlerdi. Grup tamamiyle dağılmıstı.
Tom
- Elena okların hazır mı?
- Herzaman hazırlar!
- İyi bu adamin neler yapacağı belli olmaz.
Jack
- Bu yolun sonu gelmiyecek galiba.
Tom
- Devam edelim biraz daha.
O sırada korudorun ilerisinde ayak sesleri geliyordu. Kalabalık oldulari kesindi. Tom bir kapıyı açtı ve beni iceri itti. Ardımdan Jack girdi. Tom'da girince kapıyı kapattı.
Ben
- Neden saklanıyoruz ki?
Tom
- Gizlice ilerlememiz şart ancak o şekilde ilerleyebiliriz. Elena araniyosun. Direk iceri atarlar. Bu yüzden görünmeden ilerlememiz daha mantıklı.
- Aslında haklısın. Yakalanırsak oyun biter.
Jack etrafa bakınıyordu. Bize havalandırmayı işaret ederek
- Gidiş yolumuz!

Çok gecmeden havalandırmadan ilerlemeye başlamıştık. Öncelikle kontrol odasına gitmeliydik. Karışıklık çıkartmalıydık. Bu sayede Eric ve By. George rahatlıkla ilerleyebilirlerdi. Ama onu nasil bulacağımızıda pek bilmiyorduk. Sessizce ilerliyorduk. Şansa havalandırmanin sonuna gelmistik. Odalardan birine girmek zorundaydık.
Içeri atladık. Karanlıkti diye bu odayı secmistik. Ama bizi izleyen 6 7 gözle karşı karşıyaydık. 12 13 yaslarında çocuklar bize tuhaf gözlerle bakıyorlardı.
Tom
- Çocuklar size yardıma geldik. Sakın bağırmayın.
Ben
- Bu çocuklar bilge olarak ayrılanlar.
Jack
- Kesinlikle öyleler.
Cocuklar tepki bile vermiyordu. Mal mal suratımıza bakıyorlardı.
Tom
- Çocuklara ne yapmış bu adam.
Ben
- Her ne yaptıysa baya etkili olmuş. Cocuklara baksanıza tepki bile vermediler.
Jack
- Her neyse burası kamerayla izleniyordur. Biran önce gitmemiz gerekir.

Tam kapıdan çıkacaktık ki kapıdan iceri silahli 3 kiş girdi. Bize ellerimizi kaldırmamız için bağırıyorlardı. Yolun sonu dedikleri bu olsa gerekti. Daha başlamadan yakalanmıştık.
O sırada alarm sesleri yankılanmaya başladı. Askerler birbirlerine şaşırmış bakarken hepsini devirmeyi başardık. Eliot kulaklıklarımıza konuşuyordu.
- Kurtarıcınız geldiii! 3 askerle mi baş edemiyorsunuz çok ayip!
Hafiften bir kahkaha sesi geldi.
Jack
- Sen bizi nasıl görüyorsun?
- Kontrol odasındayım. Sanırim hemen yanima gelmeniz gerekiyor.
Ben
- Bizi yönlendir. Acele et!
- Tabi hanım efendi. Simdi sağınızdan ilerlemeye devam edin lütfen. Koridor boş korkmayın.
Dediğini yaptık.
- pekala koridorun sonundaki kapıyı sizin için açıyorum. Oraya girin. Ve soldaki koridora sapın.
Onun dediklerini aynen yapıyorduk.
- Pekala gelmek üzeresiniz. Önünüzdeki kapıdan girin.
Içeri girince Eliot, Eric, Angela ve By. George karşımızdaydı.
By. George
- Acele edelim. Buraya gelmek üzerelerdir.
Eliot
- Merak etmryin onların hepsini köşeye sıkıstirıyorum. Kapilar üzerlerine kitleniyor. Bize 15-20 dakika kazandırır. Acele edersek ulaşabiliriz.
Ben
- Digeleri nerede?
Eric
- Onlar Labaratuvara giriş yaptı. Bizimde By. George'u onlara ulaştırmamız lazım.
By. George
- Pekala Jack ve Tom benimle gelin. Elena sen burda kal. Angela sana emanet. Dikkatli olun!
Onlar çıkınca Eliot ve Eric bilgisayarların başına geçti. Bende Angela'yı bir sandalyeye oturttup onların yanına gittim. Odanın kapısını kitledim. Eliot, By. George ile iletisim halindeydi. Onları yönlendiriyordu. Eric, Digerlerinin beklemesini ve By. George'un yanlarına geldiğini söylüyordu. Bense bize yaklaşmaya calışanları engelliyordu. Kontrolu ele geçirmek yapabilecegimiz en iyi işti. Eric monitörleri Profesörün odasına yönlendirdi. Odasından çıkamıyordu. Bir kaç asker etrafını kuşatmış onu koruyordu. Profesörün betinin benzinin attığını o monitörden rahatlıkla görebiliyorduk. Digerleri bulusunca onları profesörün odasına yönlendirdik. Ve Tom daki tablete harita bilgilerini aktardık. Onlar deva medecekti ve bizde onlarla buluşacaktık. Onlarla isimiz bitince monitörleri kıstırdığımız askerlere yönlttık. Hepsine bayıltıci gaz verdik. Hepsi teker teker yere dökülüyordu. Yerde yatıyorlardı. Aynı seyi profesörün odasınada yaptık. Profesörde dahil hepsi bizi yarım saat idare edecek bir uykuya daldılar. Tek isimiz haritayı elimizdeki tablete aktarmaktaydı. Kontrole o tabletten devam edecektik. Ama o sırada benim yönettigim monitorler kafayı yedi. Calışmıyordu ne kadar uğrasırsam uğraşayım calışmadı. Eric bana yardım etmeye calısıyordu ama bir faydası olmadı. Ve kapı kırılarak açildı. 2 asker içeri dalmıştı. Digerlerine zmaan kazanmak icin üzerine atildım. Ama beni bir çırpıda bilgisayarların üstüne fırlattı. Ağrılarımdan hareket edemiyordum. Eric ve Eliot da saldırmak için uzerine atıldılar ama onlarıda firlattılar. Insana göre biraz fazla güçlülerdi. Sırt ağrısından yerde kıvraniyordum. Ama hemen ayaga kalktım. Tekrar saldırdım. Boğazımdan tuttuğu gibi beni havaya kaldırdı. Duvara yapıştırdı. Nefes alamıyordum. Vurmaya calışsamda gücüm tamamiyle tükenmişti. Eric adam ben ibiraksın diye arkadan saldırdı. Bıçağı boynuna sapladığı gib elleri gevsedi ve ben yere düstüm. Nefes almakta zorlaniyordum. Bogazım cok ağrıyordu.
Eric
- Iyi misin?
Kafami salladım. Ve Gidip Eliot'a yardım etmesini işaret ettim. Beni bırakıp diger askerin üzerine atladı.
Zorlada olsa ayağa kalktım. Bilgisayara yünelip haritayı tablete aktardım. Biraz kendime gelince digerlerini fark ettim. Birlikte çalısıyorlardı. Ama digeride boynundan bıçağı çıkarıp onlara saldırıya gitti.
Ben onlara bağırarak
- Zayıf noktaları kalplari. Onlarda benim gibi profesörün deneyleri unutmayın.
Sesim cok ince cıkmıştı. Bende birinin omzuna atladım. Omzuna çıkmayı başarmıstım. Beni indirmeye calışiyordu. Ama inmemekte ısrarlıydım. Eric onu oyalarken bıçağı cebimden çıkarttım ve kalbine sapladım. O anda beni yine fırlattı. Havada uçmak ve duvara cakılmak ayni saniyeler icinde gerçeklesen olaylardı. Artık takatim kalmamıştı. Eliot da pek iyi durumda değildi. Birini devirmeyi başarmıstık. Yerde hareketsiz yatıyordu. Digeri ise eliot'i yere devirmiş onu yumrukluyordu. Eric ise onu cekmeye calışıyordu.
Eric bana bakarak
- Baltam orda! Bana yolla çabuk.
Zorla ayağa kalktım ve baltayı Eric e yolladım. Ve askerin boynunu kesti. Oda artık yerde hareketsiz yatıyordu.
Eliot ise yerden kalkmadan kahkahalarla gülüyordu.
- Mütişti. WOOWWW!
Eric onu yerden kaldırdı. Bense olduğum yerde herketsiz yatıyordum. Canım cok ağrıyordu. Eric yanima gelerek beni yerden kaldırdı. Beni tutarak
- Sanırım gitmemiz gerek.
Nefes alışverişim cok gecmeden düzeldi. Ve sırt ağrım azaldı. Sanırım. Denek olmarak kullanılmak suanda çok işime yaramıştı. Eliot ve eric'in yüzü kan icindeydi. Iyi dayak yemişlerdi.
Hemen oradan çıkıp diğerlerine ulaşmak icin haritadaki yönden harekete geçtik.

♤●♤●♤●♤●♤●♤

??

ÖLÜLERİN DÜNYASINDA!Where stories live. Discover now