19

7.1K 591 76
                                    

Aşağıya dogru yavaşça iniyorduk. Suzy donakalmıstı.
Tom
- Bu nasıl oldu?
Suzy
- Ne bileyim ben?
Dean
- Bu saçmalık. Neden senin elini algiladı da benim elimi algılamiyor.
Eliot elleri hala bağlı duvari inceleyerek
- Angela ne biliyosun?
Angela
-Babamı her zaman izlerim. Labaratuvarda calisirken arkadaşlarindan birinin bebeğinin elini bunun gibi bir aynaya okuttuklarını gördüm. Ne olduğunu sordugumdaysa aynı seyi ilk dogduğum zaman banada yaptığını soyledi.
Suzy
- Benim ne alakam var? Sen benim açabilecegimi nerden bildin? Yada niye kendin acmadın?
- Sadece merktan senin elini uzatmani istedim. Sanada yapıp yapmadıklarini merak etmistim. Anlaşılan yapmıslar.
Eliot
- Bölmek istemem ama ne gibi bir durumda olduğumuzu bilmiyoruz. Ellerimi çozseniz bende kendimi savunabilirim.
Biraz tereddüt edilsede eli açıldı. Ve eline silah verdiler. Zemin sonunda durdu. Koca bir kapı açıldı. Karşımizda 5-6 silahlı afam ve onlarin ortasinda başka bir adam onun yanında sarısın beyaz gomlekli bir adam daha. Silahların bize dogrultulmasi refleks olarak bizim silahlarıda harekete geçirdi. Bizde onlara silah doğrultmustuk.
Angela
- Baba!
Suzynin elini bırakıp hizlıca sarısin profesöre koştu. Suzy hala şaskındı.
Takim elbiseli adam
- Demek kapıyı bir Jones açtı!
Profesör
- Angela sen mi açtın kapıyı?
Angela eliyle suzy i göstererek
- Hayır baba, o açtı.
Profesör kafasını kaldırdı.
Ne suzy ne Profesör kafasını çeviriyordu. Gözleri birbirine kenetlenmiş gibiydi.
Rose araya girerek
- Nasil yani Jones ne alaka?
Takim elbiseli adam
- Herkes silahları indirsin!
Herkes silahları indirdi. Bizde indirdik. Adam devam etti
- Biz Joneslarız. Bu aynayı sadece joneslar acabilir.
Josh
- Yani hepiniz akrabasınız, öyle mi?
Adam
- Evet!
Suzy e bakarak
- Adın nedir, mrs. Jones?
Suzy profesörden gözünü ayırmadan
- Adım Suzy!
Adam
- Suzy jones!
Profesör
- Sen... sen o musun?
- Anlamıyorum!
- Sen osun!
Suzy biseyler anlamış olmalı kı yutkundu ama konuşmadı.
Biz anlamaya calışıyorduk. Suzy göz temasını kesti. Benim hemen yanimda olduğu icin elimi sıkıyordu. Ne olduğünu anlıyormuydum acaba? Angela ve Suzy kardeş mi? Profesör onu daha bir yaşındayken bu adamların eline bırakan kişimiydi? Suzy ne yapacaktı? Hic tanimadığı insana - Babasına - kin besleyere büyümüştü. Bundan sonra ne yapacaktı? Biz ne yapacaktı? Bizim durumumuz da pek iç açıcı değil. Bu adamları ne kadar tanıyorduk ki? Biz ne durumdaydık? Kurtulmuşmuyduk? Ya da kendi kendimizi tuzağamı atmıştık?
Düşüncelerimi takım elbiseli adam kesti.
- Sanırım misafirlerimizi daha fazla ayakta bekletmessek iyi olur.
Hep beraber harekete geçmistik. Uzun koridorda ilerluyorduk. Suzy hala elimi sıkıyordu. Sadece benim duyacağım ses tonuyla
- Nolur elimi bırakma! Bırakırsan düşerim.
Bende onun elini iyice sıktım. Tabikide bırakmayacaktım.
Eric
- Biz neredeyiz tam olarak?
- Burası bizim çalışmamızı gerçekleştirdiğimiz yer.
Tom
- Ne tür çalışmalar?
- Günümüzdeki bu olay üstüne!
- GDP denmisiniz?
- Hayır aslında GDP yi devirmeye çalışan bi topluluğuz.
Jack bize bakarak
- Bu adamı sevdim!
Rose
- GDP gizlı bir çalışma siz bunu nerden biliyorsunuz ve neden devirmeye çalışıyorsunuz?
- GDP nin basinda bulunan adam var ya benim beraber calısma yaptığım kişiydi. Profesör şuanda onu devirmis ve yerini ele gecirmiş. Şuanda herşey berbat durumda. Yıllar once kavga ederek ayrıldım GDP den. Calısmaları istenmeyen safalara gelmisti. Zaten sonunda yaptılar yapacaklarını ve dünaya ya bu virüsü yaydılar. Şimdide üstüne tuz biber olmaya calışıyorlar. Şimdi de sizin gibi küçücük cocukları o cehennemin içine atıyorlar. Asıl sizin burayı bulmanız beni şaşırttı.
Eliot
- Ben getirdim!
- Sen nereden biliyorsun burayı?
- Sizi uzaktan takip ediyordum. Sonunda da geldik işte.
- Pekala sonra konusmaya devam ederiz. Şimdi yıkanmanız için sağ tarafınizdaki odalara girin. Sizi testten geçiricez. Virüs kapıp kapmadığınızı merak ediyoruz. Herkes icin bir dus odasi var. Lütfen girin.
Hepimiz yan yana tek sıra halinde dizildik. Onümuzdeki kapılara giriş yaptık. Suzy zorda olsa elimi bırakmak zorunda kaldı.

İceri girdim. Sadece çok soluk bir beyaz ışık etrafı aydınlatıyordu. Kendimi yıkadım. Tekrar yaşıyormus gibi hissediyordum. Saçlarım temiz kokuyordu. Yüzümse eski ten rengini almıstı. Kir içindeki benden eser yoktu. Biraz ilerledim. Üzerime giymem için yeni kıyafetler beni bekliyordu. Bir kot pantolon, kazak, kalın ve deri bir ceket, birde botlar. Üzerimi giydim. Saçlarım hala ıslaktı. Biraz ilerledim. Bir ışık huznesi baştan aşagı beni taradı. Yesile dönünce kayboldu. Ve ardından bir kapı açıldı. Dışarda bir kac hemşite kılıklı kişi beni bekliyordu. Beni bir sandalyeye oturttular. Gözlerimi, vücudumu incelediler. Ardından beni baska bir kapıdan çıkarttılar. Ortak salona benziyordu. Ve benden başka gelen bir kaç kişi vardı. Suzy gozleri kıp kırmız bir sekilde bana bakıyordu. Yanina oturdum. Tam konuşacaktım ki içeri takım elbiseli o adam girdi.
- Gençler şimdilik gidin ve dinlenin! Daha sonra konuşuruz.
Bize gosterilen odalara geçtik. Kızlar icin bir oda erkekler icin bir oda vardı. Odamızda sayımız kadarda yatak vardı.
Lisa ve rose direk yattılar. Anna etrafı korkuyla inceliyordu. Suzy ağlıyordu.
Yanına gittim.
- Sakin ol!
- Nasıl olabilirim ki! O adam benim babam ve ben ona baba diyip sarılamiyorum. Ya o küçük kız... o benim kardeşim mi? Benim babamsa neden bana sarılmadı. Bir insan çocuğunu bulursa ona sarılmaz mı? Anlamıyorum.
- Bilemiyorum!
- Yıllarca babamla karşılaşmanın hayalini kurdum. Bazen onunla karşılaşırsam ona yumruklarımi savurup tüm nefretimi kusmak istedim. Bazen de sadece boynuna sarılıp 'baba, beni asla bırakma' dedim. Bunu defalarca zihnimde yaşadım. Ama onu canlı görünce hic bişey yapamadım. Ne yumruklarımı yüzüne savurdum. Ne de ona sarılabildim. Sanırım ben o küçük kızı kıskandım.
- Tmm sakin ol! Her şeyin bi yolu vardır. Sadece zamana bırak! Şimdi uyuyalım.
Sessizce yatağımıza girdik.
Sabah uyanınca bizi iki kişi karşıladı. Sarışın profesör ve takım elbiseli adamin bizi beklediğini söylediler.
Oraya ulaştığımızda digerlerinin orada olduğunu gördük. Bize ayrılan yerlere oturduk. Takim elbiseli adam
- Daha tanısma fırsatımız olmadı. Bu (sarışın profesörü gostererek) bizim en yetenekli profesörlerimizden olan George jones. Bana gelince Billy Jones'ım. Bu labaratuvarda sadece akraba olarak calışıyoruz. Artık dışardan kimseye güvenimiz kalmadı. Sizleri de tek tek tanıma fırsatı buldum. Sağlık testlerinizi incelerken dikkatimizi ceken seyler oldu. 1. si Elena ustünde yapılan deneylerle hücrelerinde değişim olmuş. Senin virüs kaptığıni sanmıstık. Ama yaşayan tek bi hücren bile yok. Sana virüs bulasması imkansız. Ilginc bir denysin. Neyse bunun üzerine sonra tartışırız. 2. side Suzy Jones senin sağlık testlerinden George Jones'ın öz kızi olduğun belli oldu.
Herkes birbirine bakıniyordu. Bense Suzy ve bay George'a bakıp duruyordum. Bay George Suzy'den gozlerini ayırmıyordu. Ama suzy ise başını yerden kaldırmıyordu. Bay Billy konuşmayı bitirince bizi yemek yemek için yemekhaneye davet etti. Girdiğimizde o özledigimiz ortamla karşı karşıyaydık. Herkes kahkaha ve neşeyle yemek yiyordu. Bir kural yada düzen yiktu. Herkes kendi halindeydi. Bizim yaşimizdada bizden büyükte çok insan vardı. Güzelce ve neşeyle yemeklerimizi yedik.
Ardından toplanti odasına çağrıldık. Bizimle toplanti yapmak istiyorlardı.
Bay billy
- Şimdi açıkcası sizden yardım isteyeceğimizi belirtmek isteriz. Yani biz GDP çalısmasını yikmaya çalışıyoruz. Ve bunda fazladan gücün ve fazladan bilginin bize zararı olmaz. Yardım edecekmisiniz?
Eric
- GDP yi yok etmeyi bizde yok etmek isteriz. Sanırım sizinleyiz!

♤●♤●♤●♤●♤

BIRAZ FAZLA SADE BİR BÖLUM DÜ AMA BİR SONRAKI BÖLÜMDE TELAFI EDİCEM 😊😊😊

ÖLÜLERİN DÜNYASINDA!Where stories live. Discover now