21

6.7K 570 89
                                    

Multimedya : jack & Rose
(Loek hennipman & Emma Watson)

♤●♤●♤●♤●♤

Sabah olmuştu. Dün geceki olanlar aklımdaydı. Yatakta dönüp duruyordum. Dünü hatırladıkca iyice tuhaf olmuştum. Üstumdeki battaniyeyi kafama kadar çektim. Diğer herkes kalkmış ve hazırlanmıştı. Benim kalkmak gibi bir niyetim yoktu. Rose başıma geldi. Battaniyeyi açmak için çabaliyordu. Bende açmasıni engelliyordum. Sonunda o kazandı. Bogazima kadar açmayı başarabilmişti.
Rose
- Noluyo sana? Hadi kalk!
- Ben gelmiyorum. Rahatsızım biraz.
- Gayet iyi görünüyosun. Bir kere sen artık. Hastalanmazsın! Hastalansanda yaralansanda hemen iyileşirsin.
- Lütfen ama gelmiyorum.
Anna ve rose kollarımdan tuttuğu gibi beni yataktan kaldırdılar. Kıyafetlerimi zorla giydirdiler. Beraber toplantı odasına gittik. Eric in gözleri üzerimden ayrmıyordu. O koca masanın diğer ucundaydı. By. Billy girene kadar gözlerini benden ayırmamıştı.
By. Billy
- Merhaba gençler. GDP nin içine girebilmek için öncelikle burdan çıkmalıyız. Ama dikkatleriniz dağılmamalı. Burdan GDP ye kadar araçla gircez. En alt katından giriş yapcaz. Araclar o raya kadar götürebilir sizi. Ondan sonra sivilsiniz. Zaten aramızda GDP nin içini iyi bilenler var. Profesöre ulaşmak daha kolay olacak. Onu sağlam istiyorum. Ölüsü hiç bir işimize yaramaz. Ve şimdi bizimlemisiniz değil misiniz?

Herkes onaylıyor gibiydi. O değilde dun Eric'in dedikleri kafamı çok karıştırmıştı. Tarafını seç! Ne tarafı? Ortada taraf mı var? Eliot ve kendini kastediyor olamazdı. Bu işte bir tuhaflık vardı.

Toplantı sona ermisti. Herkes dağılmıştı. Tam Eric'in yanına gidiyordum ki beni gördüğü halde yön değiştirdi ve Tom'un yanına gitti. O sırada Eliot arkamdan geldi ve
- Tarafını seçtin mi?
-Ne?
Tam ona dönmüştüm ki arkasını döndü ve gitti. Bu ikizler kafamın içine ettiklerinin farkındalar mı acaba? Ne demek oluyor bu? Bunda bir tuhaflık var? Eliot ve Eric konuşmuyorlar. Ayrıca bu olaydardan Eliot'un haberi nasıl oldu?
Neden herkes benden uzaklaşıyordu. Anna da dahil herkes birileriyle konuşarak dağılıyordu. Acaba Eliot'un peşinden gidip ne demek istediğini sorsam mı? Ama etrafta yoktu. Nereye gitmişti bu ahmak? Ahh kısa devre yapmak üzere olan beynim beni dinlemiyordu.
Ayrıca By. Billy'nin planı tutarsa bu kabus kesinlikle bitecekti. By. Billy kesinlikle bizim kurtuluşumuz olacaktı.

Dar koridorda sessizce ilerlemeye başladım. Eric çalışma odasındaydı. Tom ile karşılıklı çalışıyorlardı. Içeri girdim. Ikiside bana bakıyordu.
Tom
- Elena!
Ben
- Neler oluyor?
- Ne demek neler oluyor?
- Sana değil Eric'e soruyorum!
Eric bana bakmayı kesmişti.
Tom
- Elena! Çalışma yapıyoruz. Çalışmayacaksan çıkar mısın?
Inanamiyorum! Tom bebimle asla böyle konuşmazdı. Neler oluyor? Tom hep kıbardır.
- Bu da ne şimdi?
Eric
- Elena cidden çalışmamız lazım. Sonra konuşuruz.
Sinirle kapıyız açtım. Ve hızla kapattım. Ne yapmaya çalışıyorlardı?
By. Billy koridorun başından bana doğru yürüyordu.
- Elena! Biraz konuşabilirmiyiz?
Sessizce onu takip ettim. Odasına girince bana döndü ve
- Oturabilirsin!
Dediğini yaptım.
- Elena seni anlamaya çalışıyorum. Ama sende beni anla. O panzehir sendd değil mi?
- Hayır dediği mi hatırlıyorum.
- Bak duvarı yıkmak üzereler o şeyler. Ve profesör engelleyecek hiç birşey yapmıyor. Biz Jones'ler kimseye güvenmeyiz ama size güvenmeyi seçtik. Sizde bize güvenmelisiniz. Arkadaşların zarar görmedende bu işi bitirebiliriz.
- Arkadaşlarıma hiç bişey olmaz. Çunki bende değil!
- Pekala seni anlıyorum. Yinede bizim tarafımızda olduğun için memnunuz.

Taraf! Yine mi? Devam edin bakalım ne olcak? Kaç taraf var? Taraflar ne için? Ne oluyor? Ne... ne demek oluyor bunlar?

Akşam olmuştu. Yola çıkmak için hazırlanmıştık. Eric yanıma geldi ve
- Hazır mısın?
Oyun içinde oyun gibi. Neye hazır mıyım? Profesörü devirmeye mi yoksa altında başka planlarda mı yatıyor? Şüpelenmiyor değilim hani. Yani bi plan olsa ben neden dışında tutulayım ki?
Her neyse kafa yormayı bırak kızım! Herşeyi akışına bırak.
Gözlerimi kapatıp bunları tekrar etmiştim. O anda dudağıma değen bişeyler hissettim. Gözlerimi açınca Eric'in benim dudaklarıma tekrardan bir öpücük kondurduğunu gördüm. Bu çocuk kötü alışmıştı ama yani.
Ben
- Neden kafamı karıştırıyorsun?
- Bunu sen kendin yapıyorsun? Olaylara her açıdan değilde bir açıdan bakmayı denesen basıtleşecek!
- Anlamıyorum!
Gülümsedi. Ve çantasını alıp çıktı. Bende diğerlerine katıldım. Dikkatimi çeken başka birşey daha oldu. Bizim kadronun birbirlerine tuhaf bir bakışmasını fark ettim. Ama artık sormak bile gelmiyordu içimden.
Bizi öncelikle bir trene bindirdiler. Ardından tren hizla harekete geçti. By. Billy planı hızla gozdrn geçirdi. Tren yolculuğu bitmişti. Artık o kabusumuz olan dünyada değildik kendi dünyamizdaydık. Duvarın diger tarafındaydık. Ormanda bizi indirmişlerdi. Yarımsaat ormanın içinde ilerledikten sonra bizi bir helikopter bekliyordu. Bizim kadro ve onun dışında bir kaç asker görünümlu kişiyle varış noktasina ilerledik. Helikopter inince by. Billy
- Pekala biz nuraya kadar geliyorz. Gerisi sizde! Hadi göreyim sizi!

Ve sessizce ormanda varış noktasina kadar sessizce yürüdük. Yanımizdaki asker sayısıda bizim kadardı. Sanırım bizi tekrardan bir tren yolculuğu bekliyordu. Tom ve Eric 'in fısıltıyla konuştuğunu fark ettim. Ne yapıyordu bunlar şimdi! Tekrar tren yolculuğu başlamıştı. Ayakta bir ileri bir geri gidip duruyordum. O sırada Eliotun ellerimi arkadan kenetleyip beni duvara yapıştırmasıyla şok oldum. O anda ne olduysa oldu. Ortalık birbirine karıstı. Ama ben hiç birşey göremiyordum. Yanımdaki kapının açıldığını hissettim.
Bir asker dışarı fırlamıştı. Bu da ne şimdi?
Eliot kulağima eğilerek
- Hazır mısın?
- Neye hazır mıyım?
- Sana tarafını seçtiriyorum.
-Ne?
O anda beni hızla çevirdi ve kendimi Eric'in kollarında buldum. Ve ayni saniyeler içinde Eric ve kendimi kilometrelerce yükseklikte ve denizin üzerinde ilerlemekte olan trenden atlarkan buldum. Evet bu doğru rüya falanda değil. Trenden atladık. Çığlık atıyordum. Ve sonunda suyun diine doğru gömülüyorduk. Yüzme bilmiyorum. Yuzme bilmiyorum. Boğulmak üzereyim. Boğuluyorum...
Eric hala beni tutuyordu. Ve yukarıya çekiyordu. Sonunda su yüzeyine çıkmıstık. Resmen ona yapışmıstım. Nefesimin düzene girmesini bekliyordum. Soluk doluğaydım. Kollarım Eric'in boynunu boğacak kadar sıkıyordu.
Eric kahkaha atıyordu. O sırada suyun yüzeyine çıkan başka bedenlerde gordüm. Anna, Eliot, Dean, Alex, Rose, Suzy, Tom, Daniel, lisa, Josh ve Jack.
Jack
- Bu hayatımda yaptığım en çılgınca şeylerden biriydi.
Çığlık ve kahkaha karısım bir sekilde bağırdı. Herkes kıkırdamaya başladı. Ben hariç. Hala nefes almaya çalışıyordum.
Eric
- Iyi misin?
- Hiç iyi değilim. Sen gerizekalı olmek üzereydim. Ne yapmaya çalısıyorsun?
- Hepsi planin bir parçasıydı.
- Ne planı?
- Önce burdan kurtulalım sana herşeyi anlatıcam.
O sırada uzerimize doğru bir balıkci teknesi geliyordu.
Rose
- Tam zamanında geldi!

♤●♤●♤●♤●♤●♤

Valla yazarken benim bile kafam karıştı. Çok farkli bir bölüm oldu galiba! Sizce?
Bu arada Kusursuz Plan yeni kitabım. Bakmanızı tavsiye ederim. Hikayeyi profilimde bulabilirsiniz 😊😊

ÖLÜLERİN DÜNYASINDA!Where stories live. Discover now