18

7.5K 630 129
                                    

Eliot'un dediği yonden saatlerce, sessizce ve ağaçların arasında ilerlemeye devam ediyorduk. Yorulup ara verdik. Suzy Angela ile ilgileniyordu. Küçuk sarışın kızin ona karşı bi hayranlığı olduğu her halinden belliydi ama sanki ona yaklaşamiyordu. Bir çekimserligi vardı. Ama ona parlak gözlerle ve umutla bakıyordu. Lisa dizlerini ovalıyordu. Alex ve dean ayrılmaz ikili birliklte konusuyorlardı. Gelenelde hep ikisi beraber takılirlardı. Anna benim dizime uzanmış gök yüzüne bakiyordu. Rose ise hemen yanımda bana biseyler anlatiyordu. Diğerleri ise haritayı inceliyor. Eliot onlara gideceğimiz yönü anlatıyordu.
Ben
- Anna dizimden kalk. Su içip digerlerinede su uzatayım. Herkes çok susuz.
Rose
- Yardım edeyim mi?
- Gerek yok!
Çantam çıkardığım. Şiseden biraz su içtim. Ve harıtanın başındakilere gittim. Hepsine teker teker su uzattım. Eliot'a gelince gözünu hic haritadan ayırmadan ciddiyetle suyu aldı icti. Hala ellerini çozmemişlerdi. Mantıklı olanda buydu. Insana guven veren bi durumda değildi. Suyu tekrar uzattı.
Dean ve Alex e de uzattım. Istemediler. Angelanın yanina çöktüm. Suzy saclarini topluyordu.
Ben espirisine
- Senin kücük versyonun gibi.
Suzy cevap vermedi sadece göz teması kurdu. Gozleri 'Ne konuda benim küçük versyonum?' Der gibiydi.
- Sima olarak kasdettim. Yani gözler saclar sana cok benziyor.
Suzy angela 'yı kendine çevirerek
- Bakayım!
Onun yüzünü inceliyordu. Sonra devam etti.
- Kardeşim olsa anca bu kadar bezerlik olurdu.
Gülümsedi. Angela'nın gozleri dahada bi parladı.
Suzy, Angela'ya bakarak
- Karnını doyurdun değil mi?
Angela evet anlamında kafasını salladı. Ikisinede su uzattım. İçtiler.

Koca sişenin icinde cok az su kalmıştı. Son suyuda Rose, Anna ve ben içtim. Su dolduracak bi yer yoktu. Şişeyi cantama koydum. Bulduğm ilk fırsatta doldurmaya karar verdim.

Gideceğimiz yol hakkinda konuşmaları bitince yola devam etmeye başladık. Eric yanımda ilerliyordu. Dalgındı. Benim onu izlediğimi farkedince bana bakarak
- Ne var?
- Hiç!
Inanmayan bir bakış attı.
Ben
- Sadece neden bu kadar dalgınsın merak ettim.
- Yoo sadece yorgunum.

Hava kararmak üzereydi. Herkes yürümekten yorulmuştu. Gun boyunca önümuze çıkan bir kaç ölü yaşayanla uğraşmıştık ama hiç yaralan bilr olmamıstı. Zaten bu sehre girdigimzden beri yürümekten başka birşey yapmıyorduk.

Bir binaya girdik. Geceyi gecirmek icin gayet iyiydi. Kapıyi kitledik. Zaten bizden önce yaşayan kimse camları tahtalarla kapatmıştı. Sanırım dışardaki cehennemden korunmak istiyordu. Ama anlaşılan ev sahibi onlara yenik düşmüştü. Etrafta yoktu.
Iki yatak odası ve bir salonu vardı. Hadi ama bu evin oturma odası yokmu cidden? Diye gecirdim içimden. Tabikide yoktu. Su durumda çokta önemli değildi yani. Bir odaya kızlar digerinede erkekler yerkeşti. Dısarısıda iceriside feci soğuktu. Üstümüze bulduğumuz tüm battaniyeleri aldık. Bu soğukta daha ne kadar ilerleyebilirdik ki? Sanırım ölümümüz ya soğuktan ya da şu canavarların elinden olcaktı. Çok acı bi durum.

Soğuğu hiç sevmem. Zaten çok zayıf ve kansiz bi insandım. El ve ayak parmaklarım donmuştu. Burnum uyuşmuştu. Digerleri uykuya dalsa da ben uyuyamadım. Ve hareket etmessemde donacağımı biliyordum. Bana sarılmakta olan anna'nın elini yavaşça çektim ve kalktım. Batteniyelerden birini ustume alarak mutfağa ilerledim. Sandalyelerden birinde biri oturuyordu. Etraf karanlık olduğundan azıcık daha ilerleyince kim olduğunu fark edebildim. Bu Eric'ti. Sandalyede dirsekleri dizlerinin üstünde ve kafasi avuçlarinin arasında bir şekilde oturuyordu. Beni fark edince kafasını kaldırdı.
- Neden ayaktasın?
Ben
- Soğuktan uyuyamadım. Donuyorum. Hareket etmessem gebereceğimi düsündüm. Ama sen üşümüyor musun? Üstünde sadece bir tişört var.
Elimi yüzüne değdirince buz gibi olduğunu fark ettim.
- Sen buz gibisin!
Ayağa kalktı.
- Ben iyiyim. Sen git yat. Annanın sana sarılmasıni falan söyle. O seni ısıtır. Yerde duran minderlerden birine geçti ve oturdu.
Bende onun ordan ayrılmayacağından emindim. Ve orda durmaya devam ederse donacağındanda emindim. Ama bu durumda nasıl uyumaya gidebilirdim ki!

Bende battaniyeyi omzundan arkaya attım yanına oturdum. Battaniyenin ikimizide kapatması icin çabaliyordum. Elimi omuzunun arkasından attım. Açık kalan kolunu kapatmaya çalışıyordum. O ise bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Ben hala omzunun arkasindan sırtini ve kollarını örtmeye calısırken kolumu tuttu. Gozlerini benden hiç ayırmıyordu. Bende ayıramiyordum tabi. Beni kendine dahada yaklaştırdı. Hem üşüyordum hem de sıcak hissediyordum. Avucuyla yüzümün bir tarafını tuttu. Ve kendi yüzüne iyice yaklaştırdı. Dudakları benimkilere tam degmisti ki kapilardan birinden gıcırtı geldi. Yüzümü ve elimi onun ellerinden kurtardım ve uzaklaştım. Dean mutfağa girdi. Bize tuhaf tuhaf baktı. Pis pis sırıtarak
- Napiyorsunuz burada?
Biz cevap vermedik. Eric ise sinirli bir sekilde bakıyordu. Bense utanmıstım.
Dean
- Biseyleri böldüğüme eminim. Ama uyku tutmadı. Siz ben yokmusum gibi devam edin.
Eric
- Dean senin o gırtlağıni yerinden sökerim. Cidden sinirlerimi bozuyorsun.
Bunu soylerken ayağa kalkmıstı.
Dean
- Yalniz Elena bende üsüyorum. Benide ısıtsana!
Eric dayananadi ve yüzünün ortasina yumruğu çaktı. Ikisi kavgaya tutuştu. Ayirmaya çalısırken diğerleride mutfağa geldiler. Ikisini ayırdılar.
Josh
- Napiyosunz siz burda?
Cok sinirli duruyordu. Eric sinirle ona bakıyordu.
Dean
- Arkadaşın kuduz aşısı var mı?
Eliot
- Kuduz aşısı falan bilmem ama sinir kontrolu yok. Genetik! Ondan biliyorum. Sen fazla bulaşıyomussun gibi hissettim de.
Dean
- Daha dün bu salaktan nefretcediyodun. Bu gün noldu? Savunasın geldi.
Eliot ayni eric gibi sinirli bir sekilde dean'a bakiyordu.
- O bizim kardes meselemiz. Ve sen daha ne onu ne beni taniyorsun ona fazla bulaşma bence seni uyarıyorum. Kimse seni onun elinden alamaz.
Tom
- Bu konuda haklılar ikiside sinirlendiklerinde birbirinden delidir .
Dean ofkeyle mutfaktan çıktı. Diğerleride ne olduğunu sormadan sessizce odalarına çekildiler. Ben ve Eric mutfakta tek kalınca
- Bende gidip yatsam iyi olur sanırım.
Eric tam gidiyordum ki bilegimden tuttu ve
- Gitme cidden üşüyorum.

Gözlerinde cidden bi bosluk vardı. Bir dersi vardı. Ama ne ise anlatmak istemiyordu.
Bilegimi halatutuyordu. Ben peşinden çekerek minderin uzerine oturdu. Bende yanına oturdum. Battaniyeyi ikimizede sardım. Ve bana sıkıca sarılarak ısıtmaya çalışıyordu.
Ben
- Üşüdüğünü soyledin. Benim seni ısıtmam gerekir.
- Ben böylede ısıniyorum. Uyumaya çalış.
Gülüsedi. Bende omzuna kafami koydum. Hemen uykuya daldım. Cidden cabucak ısınmıştım.

Sabah uyandığımda minderin üzerinde yatiyordum. Üstümde ise iki tane battaniye vardı. Etrafima bakındım Eric yoktu. Ayağa kalktım. Gözlerimi bıraz ovaladım. Ardindan kizların olduğu odaya girdim. Hala uyuyorlardı. Angela sayıklıyordu. Terlemisti. Hemen yanında yatan suzy uyandi ve Angelayı sakinlestirmek icin ona sarıldı. Ikiside tekrar uykuya daldılar. Ama cidden çok benziyorlardı. Ve son zamanlarda Ancela ve Suzy arasinda çözemedigim bir bağ vardı. Ben mutfağa geri gectim. Eric ordaydı.
Eric
- Neredeydin?
- Kizların olduğu odaya gittim. Sen neredeydin?
- Ben Tomla konuşuyordum.
O sırada herkes yavaş yavaş uyanmaya başladı.

Fazla zaman gecmeden yola devam ettik. Sonunda bir marketin önune geldik.
Eliot
- İşte bahsettiğim yer burasıydı.
Alex
- Burda insan göremiyorum.
Eliot
- Birini buraya kadar takip etmiştim. Icerden bir kapidan geçtiğini gördüm. Ama bi türlü o kapıyı bulamadım. Gelip giden farkli insanlar gördüm. Yaşamlarıni sürdürmeyi becermisler anladığım kadarıyla.
Daniel
- Neden girmedin şimdiye kadar peki. Seni iceri almalarıni isteseydin.
Eliot
- Açıkcası tereddüt ettim. Yani ne tur insanlar olduklarından emin olamadım.
Jack
- Ne tur insanalar olduklarına emin drgilsin ve bizi buraya getirdin.
Eliot
- Buradan çıkmanızın baska yolu yok. Onların diğer tarafla bir bağı olduğu hissindeyim. Yiyecek aramak icin asla çıkmiyorlar. Sadece arada iki nöbetci etrafı aramak için çıkiyor.
Eric
- Hadi girelim.
Sessizce ve tetiktecmarketin icine girdik. Etrafta küf kokusu coktu. Ve kan çürümüs et kokusu (Yerde yatan cesetleri kastediyorum.) Insanin burnunun kaldıramayacağı derecede. Midemiz bulanarak ilerliyorduk. Arka taraftaki depo odasına doğru ilerledik. Kapıyı açıp hepimiz içeri girdik. Depo hepimizin sığacağı kadar genisti. Etrafı inceledik. Burada başka kapı göremiyorduk.
Josh
- Bizi kandırdı. Burada hiç birsey yok.
O sırada Angela suzy e bakarak
- Elini şu aynaya bastırmalısın!
Dean aynaya yaklaştı ve elini oraya bastırdı. Hiç birsey olmadı.
Dean alay ederek
- Kücücük bir çocuğu dinlediğime inanamıyorum.
Angela
- Hayır o değil sen basmalısın!
Suzy 'i işaret ediyordu.
Suzy angela'nın dedigi yere bastırdı. Birdrn bir kırmızı ışık onun elini taradı. Ve yeşile döndü.
O anda uzerimizdeki zemin hareket etmeye başladı. Ve yavaşça aşağıya doğru iniyorduk.

♤●♤●♤●♤●♤●♤

Y.b diyip duruyosunuz. Birazda nasil olmus yorum yapın! Gidişat nasıl sizce iyi mi? 😆😆😀😀😊😊

ÖLÜLERİN DÜNYASINDA!Where stories live. Discover now