-Vera?

-Hıh?

Sigarasından bir nefes alıp dışarı verdi.

-Ona da bana baktığın gibi bakıyor musun?

Bir soru ne denli acıtabilirdi bir insanın yüreğini? Bir soru bin yara açar mıydı kalpte? Bir soru kaç kere tüketirdi bir insanı? Kaç kere çaresizliğe sürüklerdi adım adım? Yutkunmaktan, cevabı net olsa da bir süre cevaplayamadım. Derin bir nefes alıp öptüm ıslak saçlarından, ''Asla'' dedim. ''Ben tek sana öyle baktım, hep sana. Canımı yaktığında bile kendini suçlu hissetme diye ağlamamak adına kaç kere çenemi sıktığımı hatırlamıyorum Karan. Koşa koşa gelmek istediğim senden bir adım uzaklaşıyorum her gün. Ben bakamam kimseye öyle.''

Omuzumu başına yer yaptı, iyice sokuldu. Sigarasını banka bastırıp söndürdü ve sanki ben yokmuşum, başını koyduğu evdeki yastığıymış gibi rahattı. Bugünü telafi etmesi gereken bendim. Onun için ben konuşmaya başladım.

-Biliyor musun? Ben hep ağlayayım da babam silsin gözyaşlarımı isterdim. Küçükken istediğim bir şey olmadığın da hemen odama koşar ağlardım. Belki babam gelir, ellerini yanaklarımla birleştirir o lanet ıslaklığı kurutur diye. Mesela annem bana bir şeker almıştı böyle kocaman bir lolipop ama normallerinden büyük, tadı da berbattı şansımdan. Yani biraz daha yesem kusacağım o derece. Mutfağın tezgahına bırakmıştım annem çöpe atsın diye. Sonra gelip abim yemiş, bende bunu görünce ağlayarak odama koştum. Aslında derdim abimin yemesi değil, belki babam ağladığımı görür de gelir umuduyla. Sonra abim gidip o şekerlerden bir kutu almıştı sırf susayım diye ama daha çok ağlamıştım ''ben bunları sevmiyorum neden aldın'' diye.  

Hafiften dudaklarının kıvrıldığını hissedebiliyordum. Başını kaldırdı ve ''Gözlerini kapat'' dedi. Bir an ne olacağını anlamayıp gözlerine baktım, ''Hadi Vera, kapat gözlerini.''

Dediğini yapıp gözlerimi kapattım. Ellerini yanaklarımda gezdirdi ve akan gözyaşlarımı baş parmağıyla sildi, ''Bugün gözyaşlarını silenin ben değilde, baban olduğunu düşün olur mu?'' dedi. O an içimde köpüren ağlama hissini tarif edemem. Böyle bir şey düşüneceği aklıma bile gelmemişti. Ellerini yanağımda gezdirmeyi bıraktığında gözlerimi açmaya cesaretim yoktu. 

-Aç gözlerini.

-Açamam, cesaretim yok.

-Neden?

-Açarsam babam gider. 

Bu cümleyi söyledikten sonra ellerimi tuttu. ''O zaman gözlerini açmadan şuan karşında baban varmış ve ellerini tutan oymuş gibi konuş'' dedi. Bu benim için çok değişik ve zordu. ''Karan ben yapamam'' dedim ama ''Karşında Karan yok, baban var.'' diye beni ikna etmeye çalışıyordu. ''Peki'' diyip öksürdüm.

-Merhaba baba, ben kızın. Şu doğumuna geldiğini sandığın ama aslında kendi ölümüne geldiğin varya hani, ona sebep olan benim. Oysa olmasaydı o kaza, sen yanımda olacaktın. Sığınağım ikiyken üçe çıkacaktı. Ne güzel olurdu değil mi? Sığındığım en büyük ve en güvenilir limanı kaybettim, şimdi bir tane kaldı. Bir de sen olsaydın daha güvende olurdum. En azından ağlamazdım kolay kolay. Bu kadar güçsüz olmazdım. ''Annen ölmüş başın sağ olsun'' diyenlere, ''Sağ olun ama benim bir de babam var. O güçlü, dev gibi. Öyle bırakıp da gitmez, annem ona bıraktı bizi'' derdim. Annem hep ''Ben ölürsem'' diye başlayan cümleler kurduğunda kalbim sıkışır, nefes alamazdım. O korkuyu sende yaşayamadım. Küçükken bu kızın en çok devlerden korkardı. Sen yoksun diye çok ağlardım annemde artık ağlamayayım, sana olan ilgim azalsın diye ''Baban bir devdi'' derdi. Ben o zaman devleri sevmeye başlamıştım biliyor musun? Hatta her önüme gelene ''Benim babam kocaman bir dev'' derdim. Keşke şimdi yanımda olsan da o dev gibi kollarınla beni sarsan. Biliyorum, ikinizde beni gökyüzünden izliyorsunuz. Seni hiç görmeden dev kadar sevdiğimi unutma baba..

Gözleri kapalıyken ne kadar çok ağlayabilirdi bir insan? Gözümden çıkan yaşlar çeneme doğru akarken normal akışını bırakmış sanki bir çeşmeden su akıyor gibi hızlı ve çok akıyordu. Karan bana sarılıp ''Koca dev adamın, dev kadar kalbi olan minik kızı, ağlama'' dedi.. Bu cümle ne kadar da hoşuma gitmişti. ''Koca dev adamın, dev kadar kalbi olan minik kızı..''

Başımı Karan'ın boynundan çektiğimde ''Sıra sende'' dedim. Gözlerini kocaman açıp ''Bunu benden isteme sakın'' dedi. Gözlerimi kısıp ''Hadi ama Karan, ben seni kırmadım lütfen.'' dedim. Başını ''hayır'' anlamında salladı. Önüme dönüp parmaklarımla uğraşmaya başladığımda ''Tamam'' diye bir ses işittim, ''Üzülme tamam, yapacağım.''.. Hemen yüzüme kocaman bir gülümseme yayıp Karan'a döndüm, ellerimi uzattım. O yeşil gözlerini yumduğunda sigaranın bile arasında sanat eseri gibi durduğu ellerini sıkıca tuttum. Derin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı. 

-Selam anne! Ben de işte tanıdığın, yüzünü bildiğin, doğurduğun ama bakmak yerine kendi rahatlığın için terk ettiğin oğlun. Normalde sana içimi açmayı bırak ''anne'' bile demezdim ama karşımda her şeyimi kaybetmişken her şeyim olan bir kız var, kıramadım. Herkes dışarıdan berbat bir insan olduğumu düşünüyor senin yüzünden! Kimse beni incitmesin diye duvarlar ördüm kendime. Kimse bir daha terk edemesin diye hayatıma da almadım birini. Bir bedene iki terk ediliş fazlaydı üçüncüyü kaldıramam diye düşündüm. Belki burada, yanımda olsaydın daha duygu yüklü biri olabilirdim. En azından hislerimi belli ederdim değil mi? Senin köreltip, yok ettiğin duyguları bir daha gün yüzüne çıkaramamıştım ben. En ufak şeyde kanayan ilk yara senin açtığın oluyor, insanlar bunu kullanıyor. Ne kadar iğrenç ve sıçılası bir durum ''Annesi bunu başka bir herif için terk etti'' damgası. ''Annem beni başka bir herif için terk etmedi'' diyemiyorsun mesela. Keşke gidiş sebebin daha geçerli olsaydı. Senin boktan sebeplerin benim kendimi savunmamı engelliyor ve biri beni bununla vurduğunda inkar etmek yerine öfkelenip, ağzını burnunu kırıyorum karşıdakinin. Senden nefret ediyorum! Ama sana koşmak istiyorum. Bir kere karşında hıçkıra hıçkıra ağlayıp bir daha karşıma çıkma istiyorum. Artık sana ''Senden nefret ediyorum'' demeyi seviyorum çünkü seni önemsediğimi hissediyorum bu cümleyi söylerken. İnsan önemsemediği birinden nefret bile edemez değil mi? 

Allahım sanki Karan'ın kirpiklerini teker teker dizmişsin gibi, diğerlerinden çok daha farklı, çok daha başka..
Uzun kirpiklerinin arasında bir su damlası belirdi birden. Karşımda ağlayamaz belki diye sarıldım, bakışlarımı arkadaki yosunlara diksem de Karan'ın içini çekişi ağladığını saklayamıyordu işte. 

Kalktı yerinden, kapüşonunu kafasına geçirdi, ''Artık gitsek iyi olacak'' dedi. Acısını belli edince savunmasız olduğunu düşünüp kaçıyordu benden. 

Gözlerine bakıp ''Üzülme, terk edip giden annenin terk etmeyi beceremeyen oğlu'' dedim.

Yere eğip kafasını ''Ağlama, koca dev adamın, dev kadar kalbi olan minik kızı'' dedi.

Hoşça kal, buzları bir günde kaynar suya dönüşen güzel adam..

Hoşça kal, duvarını aşmama izin veren sıcak yürekli buz adam..

Buz AdamWhere stories live. Discover now