Buz Adam -50-

3K 140 5
                                    

Anıl bizi eve bırakana kadar söylendi durdu. Kafamızı dağıtmak için çıkmıştık ama gene dert alıp gelmiştik. Hep böyle oluyordu zaten. 

Nur bir yandan ''Bıraksaydınız ben onun ağzını burnunu kırardım, hödük ne olacak!'' diye söylenirken Anıl ona destek vererek ''Ah bir tane daha vursaydım ne olurdu'' diyordu. 

Belki aptallık şuan düşündüğüm ama ben Karan'ın elini ve kanayan kaşını düşünüyordum. Öfkelenince kendini kaybettiğini biliyordum. Onun en normal halleriydi bu. Kimse bilmez ki, onu en iyi ben bilirdim. 

Anıl bizi eve bırakıp giderken Nur hala sinirinin kurbanı gibi oraya gidip söyleniyor buraya gidip söyleniyordu.

-Bak Vera! Eğer bir daha gelip seninle konuşmak isterse indiriyorsun yumruğu suratına anladın mı!? Kardeşinin yediği bok senin üzerine kalmış ve azarı sen işitiyorsun, adama bak ya!

-Nur tamam. Artık kapatalım konuyu. Hastaneye aramam lazım, teyzemle konuşmam gereken bir konu var. 

-Ne konuşacaksın?

-Kaydımı alsın, gitmeyeceğim o okula. 

-Nasıl yani? Ciddi ciddi gitmeyeceksin yani?

-Evet. 

-Aferin be kızım! 

Hastaneyi arayıp dedemin odasına bağlamalarını rica ettim. Önce dedemin hal ve hatırını sorup bir an önce konuya girmeliydim.

-Alo teyze?

-Canım nasılsınız?

-İyiyiz, siz?

-Bizde iyiyiz. Deden maşallah benden de iyi. 18'lik delikanlı gibi oldu.

-Hay maşallah.

-Ee istediğiniz bir şey mi var kızım?

-Teyze yok biz iyiyiz de, ben senin hemen bir dilekçe yazıp okuldan kaydımı hızlı bir şekilde almanı istiyorum.

Teyzem şaşırmıştı çünkü ilk bu teklifi yaptığında sert çıkmıştım.

-Tabi kızım da bir sorun mu var?

-Oldu işte teyze önemsiz bir şey. Yapar mısın?

-Tabi ki sabaha hallolur. 

-Sabah gidecek miyim?

-Evet canım, sabah git. Muhtemelen dersin sonlarına doğru hocan bilgilendirir. 

-Tamam teşekkürler.

-Dikkat edin öptüm.

Telefonu kapattım. Yarından sonra ne o okula gitmek zorunda kalacaktım, ne de Karan'ın yüzünü görmek!

-Tamam değil mi kuzen?

-Tamam olacak canım. 

Nur'la ikimiz de elimize en sevdiğimiz kitapları aldık. Saatlerce okuyacaktık. Zaten yapmaktan en çok hoşlandığımız şey buydu. 

O karşı koltukta, ben bir diğer koltukta uzanarak kitabımızı okuyorduk yani benim durumuma okumak denirse. Aklım Karan'daydı! O öfkelenip kendine zarar verince benim canım yanıyordu. Ya aptallıktı bu, ya da aptal olacak kadar sevmek.. 

Acaba üzülür müydü gidecek olmama? Belki de hiç umursamazdı. Artık o yanlışı kendine kimin yaptığını öğrendiğine göre hala bana nefret besliyor muydu? Pişman mıydı?
Sanırım bu sorular arasında boğulup gidecektim. 

Nur baya baya kitaba kendini vermiş, hatta gözleri yavaştan kapanmaya başlamıştı bile. Telefonumu elime alıp bir şeyler gelmiş mi diye baktım. Keşke şuan Karan'ın durumu hakkında bir haber alsaydım. Sadece istediğim buydu. Onunla konuşmak veya yakınlaşmak değildi amacım. Sadece şuan elinin iyi olduğunu duysam, canının acımadığını bilsem içim rahat ederdi.

Buz AdamWhere stories live. Discover now