Buz Adam -55-

2.8K 141 10
                                    

Karan gideli yaklaşık 2 saat olmuştu. Kararan gökyüzü ve yanan sokak lambasının altında resmin uçan küllerinin arkasından göz yaşı döküyordum. Teyzemin, Nur'un, Tuna'nın kaç kere aradığını sayamadım. Muhtemelen teyzemle Nur beni merak etmiş ve Nur'da arayıp Tuna'ya sormuştur. Şuan kimseye açıklama yapacak durumda olmadığım için hiç bir telefona bakmadım. Karan'a en azından son bir kez ne hissettiğimi söylemeliydim. Bunu başka biri yapmış olsa ''gurursuzluk'' diyebilirdim ama şuan nitelendirileceğim sıfatlarda benim için önemli değildi. 

Derin bir iç çekip elimin tersiyle gözyaşlarımı silip Karanların evinin yolunu tuttum. Onu bu kadar incitmiş olduğuma inanmak istemiyordum. ''İncinmek'' sözcüğü Karan'a uzak geliyordu. O incinmezdi ki, incitirdi. Yani hep böyle olmuştu. Onu böyle üzmüş olduğum için tuhaf, karmakarışık hissediyordum. 

Kapıyı tıklattığımda nefes alıp almadığımı bilmiyordum. Sanki kan vücudumdan çekilmiş, kalbim durmaya hazırlanıyor ama son bir kez Karan'ı görmek istiyor gibi. Karşıma gelse de ne diyecektim ki? ''Karan az önce yalan söyledim çünkü saçmalamakta üzerime yok'' falan mı? 

Korktuğum olmadı, kapıyı Kumru açtı. Onunla da ilk defa yüz yüze geliyorduk son olaylardan sonra. 

-Vera?

-Karan evde mi?

-Hayır okuldan sonra hiç gelmedi. Büşra bizdeydi, onu buraya yollamış kendininde bir işi varmış.

O sırada o kafedeki kız yani Büşra dedikleri işte, o geldi. Kıza öfkeyle mi baksam, tepkisiz mi kalsam bilemediğim için boş gözlerle onu süzdüm. 

''Gelsene'' dedi, gözlerinin içine iyice bakıp yutkundum. Reddetmek en iyisidir diye düşünerek ''Ben gitsem iyi olacak'' dedim. Arkamı döndüğümde Kumru kolumdan tuttu.

-Vera bana kızgın mısın?

Pişmanlıkla dolu olan gözlerine baktım, elimle yanağını okşayıp ''Değilim ama şimdi gerçekten gitmem gerek'' dedim. 

Arkamı dönüp gidecekken bu sefer beni durduran ses Kumru'dan başkasıydı, Büşra..

Yanıma gelip ''Sizin bankınıza bak, ordadır ve lütfen kuzenimi üzme. O kolay kolay bir kızı anlatmaz kimseye.'' dedi. İki sarsıntıyı aynı anda yaşamıştım. Karan'la Büşra kuzenlerdi ve Karan beni ona anlatmıştı. İşte o an Büşra'ya nasıl bakacağıma karar verip gülümsedim ve koşarak okula gitmek için hızlı hızlı adımladım geldiğim yolu. 

Heyecandan kalbimin ritminin nasıl değiştiğini anlatamam.

Sokak lambaları sanki Karan'a gideyim diye aydınlatıyordu yollarımı. Arabalar daha temkinli geçiyordu yoldan, rüzgar daha güzel esiyordu sıcaklamadan çabucak ona ulaşayım diye ama kalbim? Okula geldiğimde kalbim tüm iyi şeylere zıt gitmek istercesine zorluyordu göğüs kafesimi. Elimi sol yanıma kenetleyip derin bir nefes aldım. ''Allahım lütfen, lütfen bu sefer ağlayarak ayrılmayalım. Lütfen ilk defa yüzüm gülerek döneyim şu uğruna geldiğim yolları.''

Demir kapının üzerinden atlayıp arka bahçeye koşmaya başladım. Kapüşonu kafasına geçirmiş bir beden, elinde ufacık bir ışık.. Muhtemelen sigaranın ateşiydi gözüme gözüken. 

Arkasına gelip öksürdüm. Hiç arkasına bile dönmedi, sanki kimse yokmuş gibi davranmaya devam etti. Karşısına oturmak varken yanına geçtim. Kapüşonunu kafasından sıyırdım ve ıslanmış olan saçlarını elimle karıştırıp kafasını omzuma koydum. 

''Zor değil mi?'' dedim fısıldar sesle. Kafasını iyice omzuma yerleştirip ''Çok zor'' dedi.

Biliyordum, zordu. Sevdiğin halde imkansıza batmak çok zordu. Elimle ıslak olan saçlarını karıştırdım, okşadım. 

Buz AdamWhere stories live. Discover now