|25| Katil

2.4K 167 34
                                    

Bu bölüm hatırlamayanlar için 17. bölüm Blackbone'la bağlantılıdır.

Gecenin içinden çıkıp gelen adam uzun ve yorucu yolculuğun getirdiği sersemlikle sendeledi. Gölgelerden oluşan bu boyut onu yormuş ve yıpratmıştı. Belindeki silahı yokladı. Hala yerinde  olduğunu anladığından rahatladı ve adımlamaya devam etti. Kampın içine sızdığında bulması gereken çadırı nasıl bulacağını pek bilmiyordu. Fakat duydukları doğruysa en ihtişamlı çadırda olmalıydı. Aradığı orada olmalıydı.

Gece tüm bedenini kaplarken ışıklardan kaçındı, gölgelerden biri oldu. Seslerden kaçındı ve sessizlik oldu.Çadırı bulduğunda kalbi hızlandı. Sadece bir an hızlanıp normal haline dönen kalp ritmiyle birlikte adımladı. Kapıdaki muhafızları görebileceği rahat bir konuma yerleşti.Belindeki silahı alıp susturucusunu taktı.Silahının üzerindeki mühürler parlıyor ve onu mükemmel bir doğaüstü yaratık katili haline getiriyordu. Metalin üstündeki mühürlerden mermilerde de vardı. Bu mühürler Avcı'ların vazgeçilmeziydi. Mühürler mistik enerjiyle beslenirdi ve mermi hangi fantastik yaratığın bedenine saplanırsa saplansın onun hayatına mal olurdu.

Tek gözünü kapatıp nişan aldı. Kampın diğer sakinleri uykularında rüyalara dalarken bekçilerin de pek dikkatli olduğu söylenemezdi. Şekil değiştirene ve melez meleğe acıyarak baktı. Ve sonra sefil hayatlarına hızlıca son verdi. Tek bir çıt ve tek bir inleme bile çıkarmadan yere düşen cansız bedenlerin arasından bir gece hayvanı gibi süzüldü. Parmağını tetikten çekmeden yatağa doğru ilerledi. Adımları yumuşak ve telaşsızdı. Donuk mavi gözleri soğukkanlılıkla parlıyordu. Asıl avını nihayet gördüğünde durdu. Gencin inip kalkan göğsüne ve teninin rengine baktı.Bir an ikileme düştü. Bir iblisten olma dölünü öldürecek olmasından değildi endişesi. Tek derdi prensipleriydi. Oğlan iblis gibi görünmüyordu. Fakat en son aldığı bilgilerde tamamen kan içen bir canavara dönüşmüştü ve John bu kara lekeyi temizlemeye ve kıyametin gelmesini önlemek için onu öldüreceğine ant içmişti. Gözlerini tekrar baştan aşağıya oğlanda gezdirdi. İşini riske atamazdı. Çocuk hep tehlikeli olmuştu. Onu bir yetimhaneye bıraktığında belki de normal bir insan gibi yaşayabilir diye düşünmüştü fakat kader onları buraya getirmişti. Silahı doğrulttu. 

Tam göğsün ortasına kalbe hedef aldı. Parmağı her zamanki gibi tetikteydi. Tam basacaktı ki bir ses duydu.

"Sakın bunu yapma yoksa seni Cehennem'e gönderirim!"

***

Aiden sabah uyandığında yatağının tam karşısında ayaklarından tavana bir çadır bayrağıyla asılmış ve ağzına bir bez tıkılmış orta yaşlı bir adamı görmeyi beklemiyordu. Bu yüzden adamı gördüğünde gözleri fal taşı gibi açıldı. İkinci şaşkınlığıysa adamın göğsündeki  büyük ihtimalle kanla yazılmış olan yazıyı okuduğunda yaşadı. "Katil." Kelimeyi sesli okumuştu. Yatağından derhal fırlarken hemen kapısının önünde olması gereken muhafızlara seslendi fakat onlardan bir cevap alamayınca mavi gözleri fır dönen ve debelenip duran adamın yanından hızla geçip kapıya ulaştı. Tabi ufak bir dehşet bağırtısı da kopartmıştı çünkü muhafızlarının ikisi de ölüydü. Ellerini başının iki yanına koyup dehşet dolu yeşil gözlerle ölülere baktı ve sonra da çevresine, ona yardım edebilecek birileri var mı bunu öğrenmek istiyordu. Uzun süre sonra ilk kez bu kadar korkmuş ve kendini savunmasız hissetmişti. Bunu kim yapmış olabilirdi? Tavandan sallanan adam da kimdi?

"Biri yardım etsin! Muhafızlarım saldırıya uğramış! Aramızda bir katil var!" 

Bağırtısı kamp boyunca yankılanırken daha yeni ışınlarını göstermeye başlayan güneş gözünü aldı. Ve sonra görüşüne iri bir gölge girdi. Güneşi kapatan gölgeye minnettar bir şekilde elini yüzünden çekti ve ona kararmış hayvani gözleriyle bakan Zero'yu görünce rahatladı. 

DRACULA(Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang