|21|Eğitim

2.9K 204 34
                                    

"Kollarını biraz sert tut, hanım evladı!"

İkinci darbeyi aldığında Aiden yere yıkılmak üzereydi. Elinde tuttuğu kılıç, çok ama çok ama çok ağırdı! Zero ise oldukça eğlenir bir şekilde, neredeyse Aiden'ın kafası kadar görünen kaslı kollarıyla ardı ardına darbeleri indiriyordu.

"Bana laf atmayı kes!" diye tısladı Aiden. Kılıcını savurduğunda Zero bir adım gerileyerek kolayca bu hamleyi savurmuştu. Ve tabi ki hayvani bir kahkaha atmayı da ihmal etmemişti.

"Eğitmenin ben olduğuma göre," dedi Zero kılıcıyla saldırgan bir pozisyon alırken ve Aiden biraz ürkerek hamleyi karşılamayı beklediğinde ekledi "Sana istediğimi yapabilirim!"

Tam Aiden'ın üstüne atılmıştı ki, "Süreniz doldu." diyerek ikiliyi böldü bir ses. Ve Aiden bu güzel sesin sahibini elbette ki tanımıştı. Kılıç tutmaktan ağrıyan kollarını indirdiğinde Rafael, tüm çekiciliği ve meleklere has olduğunu düşündüğü aurasıyla karşısındaydı.

"Ah, teşekkürler az kalsın ölüyordum!" dedi Aiden Rafael'e gülümseyip, Zero'ya pis pis bakarken. Zero ise zerre onu takmamış bir şekilde huysuzca konuştu.

"Daha yeni ısınıyorduk! Ayrıca kılıç tutmayı öğrenemedi bile." diyerek, sanki Aiden'ı Rafael'den saklamak istermiş gibi aralarına girdi. Bu durum nedense Aiden'ı gülümsetmişti. Zero  bazen steroitle şişmiş gibi görünen kaslı bir ergenden başka bir şey olmuyordu. Rafael kollarını birleştirip Zero'ya altın gözlerindeki kararlılıkla bakıp, meleksi sesiyle "Şu zamana kadar kılıç bile görmemiş birinden çok şey istemiyor musun?" demiş ve Aiden'ın iç sesini dillendirmişken nazikçe devam etmişti.

"Hem süre konusunda kurallar sabit. Ve ben zamanımı boşa harcamayı sevmem."

Zero'nun omuzları düştüğünde Aiden kurtulduğundan emindi. Sonunda şekil-değiştiren steroitli ergen, aralarından çekildiğinde Rafael'e doğru yürüdü. Ona her yaklaştığında bayılacak gibi oluyordu ama kendini kontrol etmeyi öğrenmişti. Hem, kusursuzluklara karşı kendini dizginlemeyi Kont sayesinde daha kolay başarabiliyordu. Rafael ona gülümserken, tüm bu eğitim olayına nasıl girdiklerini hatırladı.

Maske Suratın yeşil sisiyle kaplandıktan sonra, içinde bir şeyler değişmişti. Hayatının amacını, gerçek adını hatırlamıştı. Şu anki alfabelerle yazılamayan, dillerin hiçbiriyle telaffuz edilemeyen bir kelime, bir ses içinde çınlamış ve onu aydınlığa sevk etmişti.

O andan sonra Maske Surat sislerin içinden kaybolmuş ve geriye kalan küçük ordu, Aiden'ı asıl ordunun bulunduğu ana kampa getirmişti. Ve alınan kararların ardından her gün Seçilmiş Olan'ın eğitilmesine karar verilmişti. Bugün eğitimin ilk günüydü ve Aiden, Zero'dan aldığı eğitimden bir gram olsun zevk almamış hatta bundan nefret etmişti. Rafael'in ise ona neyin eğitimini vereceğini bilemiyordu.

"Bir şey mi oldu?"

Rafael'in altın gözlerinin içinde daldığı düşüncelerden kurtulurken hızla başını salladı. Evet, ne olursa olsun hala lanet olası bir ergen gibi davranıyordu.

"Hayır, her şey yolunda." dedi yapmacık bir gülümsemeyle. Rafael başını salladı ve yürümeye başladı. Aiden da annesini takip eden bir ördek gibi onun peşine takıldı.

"Söyle bakalım Aiden, bu Seçilmiş Olan meselesi, savaş, eğitim... Bunların hepsinden korkuyor musun?"

Rafael'in sorusu oldukça ani gelmişti. Aiden kaşlarını çatmış cevabı düşünürken cevap kendiliğinden dudaklarından döküldü.

"Eskiden olsa korktuğumu söylerdim fakat şimdi... Sadece hazırlıksız olduğumu düşünüyorum." diyerek cevapladı.Rafael ona yan gözle bakıp gülümsemişti. Aiden bu gülümseme karşısında ürperdi.

"Peki, kalbin bu konuda ne diyor?"

Aiden yine soru karşısında afallarken, Rafael durmuş ve ona dönmüştü. Ormanın ortasındaki açıklık bir alandaydılar ve kampın gürültüsü uzaklarda kalmıştı.

"Ben..." dedi kaşlarını çatıp, göğsüne sıkışan nefesle. Sanki göğsü yanıyor, ciğerleri havasızlıkla kıvranıyordu.

"İşte ben," dedi Rafael gülümseyerek ve altın gözlerini Aiden'ın gözlerinden ayırmayarak.

"Bu cevabı bulmanı sağlayacak kişiyim."

Öncelikle her şey çok tuhaftı. Rafael alnına sağ elinin baş ve işaret parmağını dayamış ve sol elini de Aiden'ın kalbinin olduğu yere, göğsünün ortasına koymuştu. Gözleri kapalı bir şekilde başını hafifçe aşağı eğmiş, Aiden'ın anlayamadığı bir dilden bir şeyler mırıldanıyordu. Tabi bu sırada, Aiden, Rafael'in kendisine bu kadar yakın olmasıyla ve ellerinden yayılan sıcaklığın ne kadar iyi hissettirdiğiyle ilgili biraz ahlaksız ve utanç verici şeyler düşünüyor bir yandan da Rafael'in sırtından çıkan ve şimdi ikisinin etrafına bir kalkan gibi kapanmış beyaz kanatlardan gözlerini alamıyordu.

"Zihnini bulandırma." diye onu uyardı Rafael.Aiden hızlıca gözlerini kanatlardan kaçırırken devam etti.

"Zihnini serbest bırak. Bırak, kalbin ve zihnin bir olsun. Gerçekliğe, aydınlığa kavuşmanın tek yolu kalbin ve zihnin bir olmasıdır. Doğuş Ayini sadece zihnini aydınlattı. Kalbini değil."

Aiden derin bir nefes alırken, gözlerini kapadı. Eğer zihnini serbest bırakmak istiyorsa başlangıç olarak Rafael'in yakışıklı yüzünü ve dev kanatlarını görmemesi işini kolaylaştırırdı. Gözlerini kapadıktan sonra biraz fısıldarcasına sordu.

"Şimdi ne yapmalıyım?"

Rafael'in sesi kanatlarındaki beyaz tüylerin yumuşaklığı kadar yumuşaktı.

"Kalbinin sesini dinle."

Aiden kulağa biraz saçma gelen bu talimattan sonra ne yapabileceğini düşünüyordu ki, en sonunda düşünmeye kesin bir son verdi. Duygularına odaklanmaya çalıştı. Kalbin sesi, duygulardı değil mi?

Şu an hissettiklerine odaklandı. Rafael'den dolayı bir miktar şevhete düşmüştü, eğitim olayından dolayısıysa stresliydi, savaş kelimesi kalbinde tuhaf bir burkulmaya sebep oluyor ve Kont'un karanlık gözleri kalbinde iki duyguyu birbiriyle çarpıştırıyordu.

Aşk ve nefret.

"Aşk ve nefret!" diyerek içindeki duyguları dile getirdi Rafael. Aiden gözlerini açtığında Rafael'in altın gözlerinin büyük bir şaşkınlıkla kendisine baktığını gördü. Ve oradan koşarak uzaklaşmak istedi. Fakat böyle bir şeyi elbette yapamayacaktı.

"Bunu kimseye söylemezsin değil mi?" diye sorabildi korkarak. Kont'a aşık olduğunun duyulmasını istemiyordu. Hele ki çevresi onu öldürmekte istekli yüzlerce kişiyle çevriliyken.

"Sırrın, sırrımdır." dedi Rafael ve elini göğsüne koydu. "Melekler adına, söz veririm!"diye de ekledi. Bu tavrı Aiden'ı bir miktar rahatlatmıştı ki Rafael kanatlarını toplayıp ayağa kalkarken ve Aiden'a yardım ederken, büyük bir ciddiyetle konuşmayı sürdürdü.

"Fakat ikisi de güçlü duygulardır, Aiden. Seni zorlu bir sınav bekliyor olacak. Eğer ikisinden birini seçmezsen, seçimlerinin sonucunda pişman olabilirsin."

Aiden ayağa kalktığında ve Rafael'in sıcak elinden elini hızla çektiğinde, gökyüzüne baktı. Yeşil gözleri gökyüzündeyken, Anna'yı hatırlamış ve burukça gülümsemişti.

"Hayır, pişman olmayacağım." dedi kendinden emin bir şekilde. Ve sonra kampa dönüp yürümeye başladı. Seçimi ne olursa olsun bundan pişmanlık duymayacaktı.

Pişşt! Hemen geldim bakın!:D Kendime inanamıyorum ya ahahahashshs:D Umarım iyi gidiyorumdur. Lütfen yorum ve beğenilerinizle bana biraz fikir verin!:Sizleri seviyorum, hoşçakalın. :)


DRACULA(Tamamlandı)Where stories live. Discover now