|18|Hermes

3.4K 229 46
                                    

Bir ölümsüzün uykusu kesinlikle ölü gibi oluyordu. Aiden uyuyabildiğini bilmiyordu fakat güneşin doğduğunu hissettiği andan itibaren-evet güneşin doğuşunu hissetmişti- uykusu gelmişti. Kasları ağırlaşmış ve gözleri acımaya başlamıştı. Güneşin vampirlerin üzerindeki etkisini artık daha rahat anlıyordu.

Kont'la dün gece yaşadığı aksiyon da onu yormuştu. Ve sonunda kan kırmızı çarşaflarıyla kendisini bekleyen dev yatağa uzanmış ve bir ölü gibi uyumuştu. Aslında zaten ölüydü.

Gerçi bedeni bu kadar derin bir uykudayken zihni yine de çalışıyordu. Vizyonlar ve rüyalar beyninin her yerini esir almış gibiydi. Perinin söyledikleri, Kont'un davranışları, Anna ve diğer her şey zihnini dolduruyor çarpık görüntülerle birbirine karışıyordu.

Önce Anna, annesi uçurumun kenarında belirdi ve sonra kendini aşağı attı. Ardından Kont, Aiden'ın yanında yatağında belirdi ve bir anda gerçek görüntüsüne bürünüp onu öpmeye başladı. Ve en sonunda karanlıkta, gölgelerin arasında bir siluet belirdi. Bir adam silueti. İşte o siluet, Aiden'ın içine bir ürperti salmıştı.

Gözlerini açtığında hava yarı yarıya kararmıştı. Ve gün ışığı etkisini azalttığından kendisini daha dinç hissediyordu.Gördüğü görüntülerin çarpıcılığıyla biraz sarsılmıştı fakat buna da alışmıştı. Artık yaşadığı tüm doğaüstü olaylar ve bunların getirdikleri diğer olay silsileleri ona olağan geliyordu.

Biraz gerindi ve ölümsüz kaslarını açtı. Bulutların toplandığı gökyüzüne ve sürekli biri karıştırıyormuş gibi görünen dalgalı denize açılan pencereyi açtı. Deniz kokusu burnuna dolarken, karnının acıktığını fark etti. Aslında daha çok susamıştı. Kan susuzluğu bu düşüncesiyle biraz daha alevlenirken kendinden iğrendi ama ihtiyacı olan şey buydu.

Peki nasıl ve nereden bulacaktı bu kanı? Herhalde buzdolabında saklamıyorlardı?

Odasından çıkmak üzereydi ki bir ölümsüz klasiği olan ışınlanma gerçekleşti. Ve odadan bir anda şatonun daha önce hiç görmediği bir yerinde belirdi; mutfakta. Önce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırsa da bunu yapabildiği için biraz da memnun olmuştu. Demek böyle oluyordu. Aklından geçiriyordun ve hop, bir saniye sonra o yerdeydin.

Aiden mutfaktaydı mutfakta olmasına ama nereye bakacağını da bilmiyordu. Mutfak en az büyük ziyafet salonu kadar vardı. Ve bununla birlikte sayısız dolap ve çekmece de işin içine dahildi. Acaba kanı nerede tutuyorlardı?

"Bir şey mi aradınız efendim?"

Yaşlı kadın sesi gölgelerin içinde titreştiğinde Aiden ölümsüz reflekslerini kullanmış ve istemsizce dişlerini çıkarmıştı fakat sesin sahibi hizmetli kadındı. Aiden onun sesini daha önce duymamıştı. Gerçi kadının yaşına bakıldığında- Tanrı bilir kaç yaşındaydı- Aiden konuşabilmesinin bir mucize olduğunu düşündü.

"Ben..." dedi biraz utanarak.Dişlerini geri çekmişti.

"Ben acıkmıştım da. Şey arıyordum."

Bu kadar aptal olmaya ne gerek vardı? K-a-n dedi içinden. Bu kadar basitti.

"Kan mı?" diye sormuştu yaşlı kadın ondan önce davranarak. Aiden bir an duraksa da başını onaylarcasına sallamış ve nazikçe devam etmişti.

"Evet, yardımcı olabilirseniz sevinirim."

Yaşlı kadın cevap vermemiş ve yavaş adımlarla yürümeye başlamıştı. Aiden bu durumu daha önce de yaşadığından onu takip etmesi gerektiğini anladı. Yerin altına doğru ilerlediler. Öyle ki gün ışığının hiç ulaşamayacağı katmanlara inmişlerdi ve Aiden itiraf etmek istemese de burada kendini daha rahat ve güçlü hissediyordu.

DRACULA(Tamamlandı)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن