However Long It Takes.

Start from the beginning
                                    

-“Ben su an oradayim. Seni almamı ister mısın?” Bağırarak konuşuyordu.

-“Ah, hayır gerek yok. Oraya gelince seni ararım olur mu?” dedi dediklerini anladığını umarak ve telefonu kapattı.

  Dışarı çıkmıştı; guzel, canlı bir aksamdi. Hava sicakti. Cevresinde birçok kişi kahkahalarla gülüyor, hararetli bir sekilde konuşuyordu. Partinin buradan cok uzak olmadıgını müzik sesinden anlayabiliyordu, cok az bir sure yürüdü. Gece renkli fenerlerle aydinlatilmisti.

  Parti alanına geldiginde tanıdık yüz görme umuduyla cevresine bakındi. Henüz cok kişiyle tanışmamıştı ama o zaten ortam kiziydi, arkadas edinmekte zorluk çekmezdi. Icinde alkol oldugunu tahmin ettigi kırmızı bardakların bulunduğu masaya dogru ilerledi. Cok kalabalıktı ve yürümek zorlasiyordu. Genelde yapılan oldugun yerde dans etmek veya erkeklerin kucağına çıkmakti. “Pardon.” dedi artık kalabalıktan bıkmış bir sekilde ve sarhoş oldugunu düşündüğü bir cocugu boynundan tutup diğer yana koydu. Eline bir bardak aldı. Geldigini haber vermek icin Jesse’ye bir mesaj attı ve bardağı hizlica kafasına dikti.

"Hızlı gidiyorsun."

  Caroline masanın karşı tarafına baktı. Bir sey demeden eline bir bardak daha aldı. “Hızlı gitmeyeceksek partide olmanın ne anlamı var?”

  Cocuk güldü. Kıvırcık sacları, guzel bir yüzü vardı, şapka takmişti. "Ben Thierry." dedi yanına ilerleyerek. Caroline rahatsız olmuştu, nedenini bilmiyordu. "Caroline." dedi kısaca ve ikinci bardağı da kafasına dikti. Kanı alkolle daha hızlı akıyordu ve duygularının yoğunlaştığını hissediyordu. Kırgınlık ve kızgınlık bir aradaydı. Gözü birbirine sarılmış bir çifte takıldı.

  "Erkek arkadasın seni partide tek basına bırakmamalı." Caroline ters bir bakış attı. Kendi hakkında bir seyler öğrenmeye çalışıyordu ve kendisi gibi meraklı tiplerden hoşlanmadığına karar verdi. "Odanın yolunu bulamayacak gibisin." dedi Thierry, masaya yaslanarak.

  Caroline bir yudum alırken kaslarını kaldırdı, sonra ağzının icinde konuştu. “Evet, seninkini bana göstereceğine eminim.” dedi baska yone bakarak. Cocuk güldü.

  "Benim bir kiz arkadasım var, Katie. Beni yanlış anlamış olmalısın. Ayrıca sarisinlar pek.. Benim tipim degil." Caroline sasirarak gözlerini actı ve ona döndü. Duymuş olamazdı. Mümkün degildi. Ona baktı ve bir sey dememek icin telefonunu çıkarıp Jesse mesaj atmış mı diye baktı. Mesaj yoktu. Arama yoktu. Lanet olsun ki kimse onu merak etmiyordu. Burada yeni tanıştığı ve tuhaf olduguna karar verdigi bir çocukla takiliyordu. Gecen partide oda arkadaşlarının ‘hayvan saldirisi’ndan ölmesinden sonra bu da bir gelismeydi.

  Çocukla konuşmamak icin rehberde gezinmeye başladı. Bonnie.. Kimbilir dunyanın neresinde dolaşıyordu. İlgilenemeyecek kadar meşguldu. Su an o ve Elena’yla beraber dagitabilirlerdi. Aslında Caroline bu partide de bir ortam edinebilir ve elinde tutabilirdi ama terk edilmekten olsa gerek canı hicbir sey yapmak istemiyordu. Rehberde gezinmeye devam etti. Ta ki bir ismin üstünde parmağı durana kadar.

Klaus.

  Pekala, muhtemelen telefonu kapatmalı ve partide eğlenmeye bakmalıydı. Ama daha ne oldugunu anlamadan yeşil tuşa bastı ve kendini kontrol edemeden telefonu kulağına götürdü. Alkol duygularını ve isteklerini kontrolsüz dışarı vuruyordu.

  Evet, su an ilgiye ihtiyacı vardı ve kendini en iyi hissettiği zaman oldugu soylenemezdi. Klaus’un onu sevdiğini biliyordu. O kendisinin son askı olmayı planlıyordu.

  Telefon bir kere çaldı, nabzını kulağında hissediyordu. Klaus’un yaptıgı onca kötülüğe rağmen kendisi icin yaptıklarını biliyordu. Bunu kabul etmek istemese de o karanlığın icinden kendisini umursayan birinin olmasına hissettiği çekimi cok engellemeye çalışmıştı. Su an bir sey olacağından degil, hayır bunu yapamazdi, yalnızca arkadas oldukları icin arıyordu. Arkadaslar birbirini arardi, oyle değil mı?

Bir defa daha çaldı.

  Peki arkadaslar birbirlerini son görüşmelerinden sonra surekli düşünür muydu? Derin bir nefes aldı. Neden o bileziği ve notları bas ucunda tutuyordu? Neden onun son askı olacağı fikriyle ona bu denli güveniyordu? Ne kadar zaman alırsa alsın.

  Hayır, su an alkol yüzünden mantıklı düşünemiyordu. Hem o sesi duymaya hazır oldugunu hissetmiyordu. O hayatına devam ediyordu ve kendisi de oyle, buna izin vermeliydi. Tam telefonu kapatmaya karar vermisken şaşkın sesini duydu.

-“Caroline?”

Lanet olsun.

-“Hey.” dedi yavaşça.

-“Bir sorun mu var, iyi mısın?”

Caroline gülümsedi. Sesindeki endişeyi gorebiliyordu, kendisi icin hissedilen endişe.

-“Ben iyiyim.” dedi dudaklarını islatarak, karşı tarafın gerginliği azalmisti. “Ben.. Gönderdiğin mini buzdolabı icin teşekkür ederim.”

  Klaus güldü. Caroline gülüşüne gülümsedi. Sanki onu su an görmüş gibiydi. Ondan mezuniyet icin elbise isterken veya baloda onu Tokyo’ya götürmeyi teklif ederken güldüğü gibi.

-“Mezuniyet hediyesi olarak bunu istediğini hatırlıyorum, yoksa yanıldım mı askım?”

Askım. Klaus ona kaç defa bu kelimeyi kullanmıştı? Aksaniyla bu kelimeyi demesini seviyordu. Caroline güldü. Ne diyeceğini bilemiyordu. “Evet, tekrar tesekkurler.”

-“Üniversite hayatın nasıl geçiyor?”

 -“Imm..” Cevresine bakındi. Bir cocuk az ötesinde kusuyordu, biraz yanına dönünce Thierra’nin hala orada oldugunu ve kendisine kulak kabarttigini gördü, masanın öbür tarafına gecti. “Biraz once bi cocuk ayakkabıma kusana kadar iyiydi.”

  Hareketli müzik biraz yavaşladı. (Şarkı linki)

Klaus tekrar güldü. “Beni aramanı tam olarak neye borçluyum Caroline?”

-“Ben..” Bu kendisine de güç bir itiraf olacaktı. “Yalnızca sesini duymak istedim.”

  Klaus’un yutkundugunu duydu ve gülümsüyor oldugunu hissetti. “Buna cok sevindim. Ben..” Arkadan baska bir ses duydu. “Lanet olsun Nik. Kıza bir grup vampir saldırmış. Kurtbogan almaya gidiyormuş.” Rebekah. Bir dakika.. Kurtadamlar mı?

 -“Telefonda konuşuyorum kız kardeşim.” dedi Klaus bıkkın bir halde. “Caroline ben seni sonra arayacağım olur mu?” Sesinde tuhaf bir duygu vardı.

 -“Elbette, islerini hallet.” dedi Caroline bluzunu duzelterek.

-“Unutma ki ben..” Bir sey söyleyecekken vazgeçti. “Bir sey olursa beni ara, olur mu?” Telefonu kapadı.

  Caroline telefonu yavaşça cebine koydu. Lanet olsun, onu özlediğini hissetmemeliydi, Tyler’i kafasından atarak onu özlemek cok acimasizcaydi. Arkasını döndü, Thierry gözlerini kısmış onu izliyordu. Caroline sahte bir gülümseme gönderdi ve su anki duygu ve düşünce yoğunluğuna dayanamayarak parti alanından cikti.

Thierry cep telefonunu çıkarıp numara tuşladı. “Marcel. Hakliymissin. Klaus’un sarışın zayıf noktasını bulduk.”

However Long It Takes.Where stories live. Discover now