However Long It Takes.

26.5K 248 25
                                    

"Peki Tyler senin icin tamamen bitti mı?"

  Üniversitedeki odalarında pencerenin önünde oturmuşlar kan torbalarını emiyorlardı. Elena tek kasini kaldırdı. “Yani demek istedigim ‘hislerimin gercek olmadıgını fark ettim.’ ne demek?”

  Caroline cevap vermeden kan torbasını bitirip parmagiyla dudağının kenarını temizledi. “Cok fazla yasanmislik vardı Elena. Ben vampirlik sürecime alisirken, o dönüşürken hep yan yanaydik.” Daha fazla konuşmadı. Dışarıda ağaçların altında oturan kişilerle bakıyordu.

  "Caroline, telefon konuşmasından sonra kendini toparlamaya calışmanı anlıyorum.." Elena uzanip Caroline’in elini sıktı. "Ama içindeki kızgınlığı, üzüntüyü ve askı geri plana itmek sonradan daha buyuk sorunlar oluşturacaktır."

  Caroline düşündü. Evet kizgindi. O bütün istek ve tekliflere geri plana çekildiyse de -aklına Klaus’un onu Paris, Roma veya Tokyo’ya götürme teklifi geliyordu. Belki bir gun..- Basını salladı. O çekilse bile belli ki kendisinden cok daha onemli isler vardı.

  En sonunda gülümsedi ve her-sey-benim-kontrolümde bakışıyla basını eğdi. “Hadi ama, universitedeyiz! Saçma sapan kararlar verip yakışıklı çocuklarla partilere gitme planımıza noldu?” Elena da onunla beraber güldü. “Ah bunu cok isterdim ama erkek arkadasım deşmeyi fazla seviyor, burada kimse hayvan saldırısından ölsün istemem.” Ciddilesti ve boğazını temizledi. “Ayrıca bugun yine birkaç günlüğüne ayrılmam gerekiyor. Stefan’in hafızasını geri getirmek icin uğraşmalıyız.”

  "Belki ben de gelmeliyim?" dedi Caroline soru sorar gibi kaslarını kaldırarak.

  "Ah hayır, buna hic gerek yok. Damon ve ben onu göl evine götüreceğiz." Caroline basını salladı ve basını pencereye çevirdi. Aksam üstüydü, güneş batmak uzereydi. Elena ona baktı. "Buralarda bir parti oldugunu duydum." dedi. "Senin tarzın, belki gitmek istersin. Jesse’nin seni götüreceğine eminim."

  "Aslında bu iyi bir fikir." dedi Caroline gülümseyerek. "Kafamın dağılması gerekiyor."

  Elena gülüşüne katıldı ve çalan telefonuna bakmak icin çıkardı. “Alo, Damon. Evet. Hazırım.” Caroline’a el salladı ve telefonu kulağının altına sıkıştırarak çantasını eline aldı. “Nerede? Tamam o halde ben…” Kapıyı arkasından kapattı.

  Elena odadan çıkınca sessizlik gözle görülür boyuta ulaştı ki Caroline pek sessiz kalmayı becerecek biri degildi. Su an yalnız kalmak ve Elena’nin bahsettigi gibi acisini yasamak icin iyi bir zaman da olsa bunu istemediğini, daha dogrusu su an umrunda olmadıgını fark etti. Aslında bu kadar kolay atlatmasına kendi de şaşırıyordu. Dediği gibi cok fazla yasanmislik vardı, ama ne yalan söylemeli mezuniyetten beri kafası dağınıkti zaten.

  Ayağa kalktı ve üzerine acık mavi bir kot şort ve göğüslerinin altına kadar dar, sonrası bol beyaz bir bluz giydi. Göz makyajı akmış mı diye kontrol etti ve gözü masanın üstündeki kutuya takıldı. Dudağının kenarındaki gülümsemeyi engelleyemeyerek kadife kutuyu actı. Parmağının ucuyla parlak bilekliğe dokundu ve kutunun altındaki yazıya bakti. “Klaus’tan.”

  Bir an sonra kendini toparladı ve gülümsedigi icin neredeyse utanarak cevresine baktı. Dudaklarını birbirine bastırarak kutuyu kapattı ve basini diklestirerek ve odadan cikti. Telefonundan Jesse’nin numarasını tuşladı. “Hey. Ben Caroline. Mikrobiyoloji dersinden.”

-“Hey Caroline, naber? Bir sey mı oldu?”

-“Oh hayır, yalnızca partiye hala gidiyor musun diye soracaktım.” Caroline arkadaki müzik sesleriyle orada oldugunu anlayabiliyordu zaten.

However Long It Takes.Kde žijí příběhy. Začni objevovat