Derin düşünceler içinde olan gözlerini bana çevrildi. Kızgınlığı güçlüydü. Bunu hissediyordum. Bana çok kızmıştı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ayağa kalktı ve önüme geldi. Bir şey demeden bana bakıyordu. Gözlerinde kızgın bir ifade vardı. Her an patlayacak bir volkan gibiydi. Bir şeyler demeliydim.

" Eve dönmene sevindim, babacığım." dedim sakince ve babam yüzüme tokat attı.

Hayatımda ilk kez babamdan tokat yemiştim. Sertti ve canımı acıtmıştı. Bu tokat, aynı zamanda kalbime atılmıştı. Gözlerim anında dolmuştu.

Babam " Eve dönmeme sevinmişsin, öyle mi? Ben eve dönmemeyi, onurumla ölmeyi dilerken sen eve dönmemi seviniyorsun! " dedi öfkeyle.

" Baba, eve dönmene üzüldüm diyemem ki !" dedim titreyerek.

" Beni eve, iftiralarla yalanlarla döndürdün. Ben masum olduğumu bile bile ölmeye hazırdım. Fakat sen onurumuzu ayaklar altına alarak, suçsuz insanları ölüme gönderdin. O insanların ailelerinin geleceklerini kararttın !"

" Ben sadece gerçekleri söyledim."

" Gerçeklermiş! Gerçeklerine tüküreyim! O, hain Kyran seni nasıl kandırdı? Belki de onunla planladın. Benim kızım nasıl ihanet denilen şeye bulaşır ?"

" Baba, beni dinlemelisin."

" Seni dinlersem ne olacak? Bana da, bugün yaptığın gibi yalanlar söyleyeceksin. Beni utandırdın, dürüstlüğü sana öğretememişim. Onuru sana öğretememişim. Gururu sana öğretememişim. Masum insanlar ölecek. Masum bir prens, krallığın geleceği olan bir prens, sürgünde çürüyecek. Rahat uyuyacak mısın, Deitra? Değecek mi bu yaptıkların? "

" Baba, yalvarırım sus. Hiçbir şey göründüğü gibi değil." dedim ağlayarak.

" Keşke bende yarın ölseydim. "

" Hayır, ben gerçekleri söyledim." dedim ve ikinci tokadımı yedim.

" Nasıl hala gerçek diyebilirsin? Deitra, sen Adrian'ı ölüme gönderdin. Bir fahişe gibi kendini sattın."

" Ben bir fahişe değilim! " diye bağırdım.

" Evet, fahişesin kızım. Krallığın göreceği gelmiş geçmiş en büyük fahişesi, benim kızım! Kendini Kyran'a sattın sonra Adrian'ın sonunu getirdiniz. Şimdi defol bu evden. Bundan sonra burası senin evin değil. Çok sevdiğin prens Kyran'ın yanında ol. Artık benim senin gibi bir kızım yok."

" Hayır! " dedim şaşkınlıkla.

" Onurunu satan, yalanlarla sarmaş dolaş birisi benim kızım olamaz. Şimdi, defol ! Senin ne yüzünü görmek istiyorum, ne de sesini duymak istiyorum. Şunu unutma, herkes bir gün yaptıklarının bedelini öder."

" Yalvarırım beni kovma. Ben senin kızınım. Ne yaptı isem, yaşamanız içindi !" dedim ve diz çöktüm ağlayarak.

" Defol! Benim evimde bir fahişe olamaz. Bundan sonra benim iki kızım var."

" Babacığım, lütfen beni kovma. Pişman olursun. "

" Yeter! Askerler, alın şu sürtüğü ve bahçe kapısından dışarı atın. Ne hali varsa, görsün. " dedi ve askerler geldi.

Askerler iki kolumdan girdi ve beni sürükleyerek dışarı çıkardı. Kız kardeşlerim ağlayarak bana bakıyorlardı. Ardından dışarı bir köpek gibi atıldım. Bahçe kapıları kilitlenmişti. Ağlıyordum. Babam haklıydı. Ben büyük bir fahişeydim. Yalanlarımla birçok insanın hayatını elinden almıştım. Kyran kadar, belki de daha fazlası, rezildim. Utanç verici bir yalanlar söylemiştim.

Fırtına ÇiçeğiWhere stories live. Discover now