" Ciddi misin? Yüzüme bak, kızım. Yüzüme bakarak, Kyran'a âşık olduğunu söyle." dedi ve kafamı kaldırdım.

" Evet, Kyran'a aşığım. Adrian'a karşı davrandıklarım tamamen bir oyundu. Onun kalbini kırmak istemedim." dedim sesimin titrememesine özen göstererek.

" Böyle bir şeyi, yarında mahkemede diyecek misin ?" dedi merakla.

" Evet."

" Bu cümle seni kötü gösterebilir. Kraliçe olmak için, Adrian'ı kullanmışsın gibi olabilir."

" Artık hiçbir şey umurumda değil. Kuralları bundan sonra ben koyacağım." dedim ve kraliçe güldü.

" Bu çok zor bir şey ve hiçbir kadın bunu başaramamıştır."

" Ben, benden öncekilerden farklı olacağım."

" Hayal kırıklığına uğramamanı dilerim." dedi ve ayağa kalktı.

Bende ayağa kalktım. Kapıya kadar beraber yürüdük. Kapıdan çıktı ama sonra arkasına döndü. Beni soğuk bir şekilde süzmüştü. Duyguları karışıktı. Bir yanı bana inanmıştı ama diğer yanı yalan söylediğim için kızgındı.

Kraliçe " Yarınki mahkemede umarım gerçekler konuşulur. Sözlerin, Adrian için çok önemli olacak."

" Biliyorum, majesteleri." Dedim gülümseyerek.

" Ayrıca kraliçe olmak için, asla başkalarını harcama." dedi ve gitti.

Bende tekrardan o rahat koltuklara doğru gittim. Yarın mahkeme vardı ve aynı performansı bir daha sergileyecektim. Hatta daha inandırıcı olmam gerekiyordu. Adrian da orada olacaktım. Gözlerine baka baka yalan söyleyecektim. Bunu yapma sebebim Adrian ve ailemdi. Kraliçe olmak, çocukluk hayalimdi. Bu hayalimi gerçekleşmek istiyordum şimdi ise kararsızdım. Gelecekte sadece evlendiğimi görmüştüm. Şimdi ne olacaktı?

Kapım açıldı ve içeri gardiyanım Kyran geldi. Mükemmel bir gülümseme ile bana bakıyordu. Elinde bordo renginde bir pelerin vardı. Yanıma teklifsizce oturmuştu. Bakışlarımın sert olmasına aldırmadan gülümsüyordu.

Kyran " Anneme, bana âşık olduğunu söylemişsin. Bu kadarını beklemiyordum. Annem bunu söylediğinde şok oldum."

" Rolümün hakkını vermem gerekiyordu." dedim umursamazca.

" İşte bu yüzden ufak bir ödülü hak ediyorsun. Babanı zindanlara görmeye gideceğiz."

" Gerçekten mi ?"

" Elbette."

" Adrian'ı görebilir miyim ?"

" Hayır. Babanı görmekle yetin. Şu pelerini giy. Başlığını da kafana geçir." dedi ve uzattığı pelerini giydim.

Başlığını da kafama geçirdim. Ardından odadan çıkmıştık. Sessizce yürümüştük. Zindanlar, sarayın en alt katlarıydı ve pislik bir yerdi. Burada hem fiziksel, hem de büyücüler sayesinde zihinsel işkenceler yapılırdı. Burada olmaktansa, ölmek dilenirdi. Babam hiçbir zaman buraya düşecek davranışlarda bulunmamıştı ama şimdi benim yüzümden buradaydı. Böyle olmamasını isterdim.

Zindanlara gelmiştik. Kyran, askerler bir kese altın vermişti ve girişimize müsaade etmişlerdi. Koridor uzayıp, gidiyordu. Sıra sıra demir parmaklıkların ardında mahkûmlar vardı. Kimileri horluyorlardı, kimileri ise acı içinde inliyordu. Uğursuz bir yerdi. İnsanların acıları, içime işliyordu. Bu da enerjimi sömürüyordu. İster istemez, Kyran'ın koluna girdim.

Kyran " İyi misin ?" diye fısıldadı.

" Değilim, yine de babam için dayanacağım." dedim.

Fırtına ÇiçeğiWhere stories live. Discover now