Chapter 45

341 33 21
                                    

Monte Carlo'ya geldiğimizde saat iki buçuktu. Hava oldukça güneşliydi ve uçaktan indiğimiz anda yüzüme çarpan sıcak hava, uçağın klimalı, buz gibi havasından sonra iyi gelmişti. Normalde asla uçakta uyuyabilen bir insan olmamama rağmen, Zayn beni göğsüne doğru çekip,
"Uyu bebeğim," diye fısıldadıktan çok kısa bir süre sonra uykuya dalmıştım. Fazla yorgun hissetmiyordum, çok mutlu ve enerjiktim.

Zayn'le bir taksiye bindik. Zayn taksiciye oteli tarif ettikten sonra arkasına yaslandı ve bana kolunu attı.

"Burada Maserati yok." Dedi üzülmüş gibi yaparak. Sırıtarak ona baktım.

"Hmm... Belki de ilişkimizi gözden geçirmeliyiz. Maserati yoksa ben de yokum."

Bir kahkaha attı ve eğilip dudaklarımdan kısaca öptü. Ensesindeki saçlarda parmaklarımı gezdirdiğimde boğazından kısık bir mırıltı kaçtı. İleri gitmemek için, takside olduğumuzu hatırlayarak, yavaşça dudaklarımızı ayırdık.

Otele el ele girdik. Daha önce yaz tatillerinde annemle birlikte otele giderdik, ama hiç bu kadar lüks olanını görmemiştim. Resepsiyonun bulunduğu zemin kat oldukça geniş ve tavanı yüksekti; büyük bir süs havuz ve havuzun ortasında büyük bir balina heykeli vardı.

Oda anahtarımızı aldıktan sonra görevli adamdan spa, masaj ve spor alanlarının yerini öğrenmiştik. Ya da öğrenmiştim; Zayn çoktan biliyor gibi görünüyordu. Odamız VIP odalardan biriydi. Gördüğü manzara, içerideki lüks mobilyalar ve inanılmaz genişliğiyle, benim ancak rüyalarımda rastlayabileceğim bir yerdi.

Tüm bu güzel şeyler karşısında gülümsüyor ve şükrediyordum, günler sanki Monte Carlo'da daha hızlı geçiyordu. Zayn'le birlikte yüzüyor, geziyor, geceleri birlikte oluyor ve yaz-gençlik festivallerine katılıyorduk. O kadar eğleniyordum ki, sanki Tanrı bana son bir kaç gündür cennetten bir parça gösteriyordu.

"Zayn.." Diye fısıldadım. Gece sahildeydik ve kumsalda yatıyorduk. Dalgalar ahenkli bir şekilde kıyıya çarparken, hafif bir rüzgar tüm vücudumu gıdıklıyordu. Zayn ve ben birbirimize sıkıca sarılıyorduk, gözleri kapalı ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı.

"Efendim aşkım?" Dedi, gözlerini açmadan. Ay ışığı hafifçe yüzüne vuruyordu ve o bu şekilde, sanki mümkünmüş gibi, daha da mükemmel görünüyordu.

"Ne zaman evleneceğiz?" Diye sordum.

"Çok yakında." Fısıldadı.

"Tam olarak ne zaman? Ve yaptığın işi bırakacak mısın, dediğin gibi? Yatla dünyayı gezecek miyiz Zayn?"

Sesimdeki heves ve heyecanı gizleyememiştim. Son iki haftadır her şey gerçek olamayacak kadar güzeldi ve tüm hayatımızın böyle olabileceği düşüncesi beni aşırı sevindiriyordu.

"Gezeceğiz sevgilim... İşi bırakacağım, tüm pislik şeylerden kurtulacağım. Çok az kaldı, söz veriyorum, çok az."

Yine fısıltıyla konuştu ve kolları bedenimde sıkılaştı. İçimde nedensizce oluşan huzursuzluğu atmak için, ben de onu saran kollarımı sıkılaştırdım.

Gece gökyüzü tam karşımızdaki Mediterraenan Denizine yansırken ve kıyının biraz ilerisinde bulunan ağaçlardaki yapraklar, hafif bir sesle hışırdarken; tüm kalbimle, Zayn'in doğru söylüyor olmasını diledim. Doğru söylüyor olmasını, çok mutlu olacak olmamızı.

Çünkü herşey çok güzeldi. Gerçek olamayacak kadar güzel.

UNKNOWN (ZIALL/ TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin