Chapter 34

384 38 27
                                    

Bardan sabaha karşı çıkmıştım. Kendimi yatağa atmış ve ne kadar zavallı olduğumu düşünmüştüm, sonra da aptal aptal gülmüştüm buna.
Sabah kalktığımda bomboş hissediyordum. Ciddi anlamda karnımdaki bir şey içimi kemiriyordu ve tüm ruhumda kocaman bir boşluk oluşturuyordu. Hayatımda bir düzen, bir denge istiyordum; eski işimde çalışmaya devam edip arkadaş edinmek istiyordum, herhangi biri gibi olmak istiyordum. Fakat tek yaptığım, aynadaki çökmüş yansımama bakmaktı.

Ve o anda bir karar verdim. Belki de çok ani olmuştu, bunun üstünde doğru düzgün düşünmemiştim bile, ancak kararlıydım; gidecektim. Çok, çok uzağa. Her bir köşesi ölmüş annem kokan bu evden; Times Nehri, Lake Distcrit ve lunapark, kısacası her yeri bana Zayn'i hatırlatan bu şehirden gidecektim.

Zayn's POV :

"Yak onu." Dedim Scott'un cesedine bir tekme daha savururken. Edrick başıyla onayladı, depodan çıktım.

Niall'ı bulmalıyım. Hemen, hemen, hemen şimdi.

Arabama bindiğimde telefonuma baktım. Bir mesaj bildirimi vardı, Niall'dan. Kalbim hızla çarparken mesajı açtım, ne yazık ki dün gönderilmişti. Bu bir sesli mesajdı, oynatma tuşuna bastım.

"Seni seviyorum Zayn Malik."

"Siktir!" Yumruğumu direksiyona geçirdim.

"Ben de seni seviyorum! Aptal sarışın!"

Başımı güç almak istercesine direksiyona dayadım. Onu kaybetmiş olamazdım. Onu kaybetmem demek, kendimi de kaybetmem demekti. Gidecek ve onu bulacaktım, tekrar parlatacaktım onun ışığı sönmüş gözlerini. Benden çok farklıydı ama benim kalbime sahipti. Her zamanki gururum yüzünden bunu söylemek zordu, fakat bu kadar bariz bir gerçeği inkâr edemezdim. Ben ona ne kadar sahipsem, o da bana o kadar sahipti.

Arabamı son sürat onun evine sürmeye başladım. Hiçbir engel beni durduramazdı, onsuz bir hayat istemiyordum.

Niall's POV :

Aceleyle valizimi topluyordum. Chicago'ya olan biletimi iki gün sonrasına alabilmiştim, fakat valiz toplama işini hemen hâlletmek istiyordum.
Annemin 14 yaşımdayken aldığı Yankee t-shirtümü katlarken, kapı çaldı. T-shirt'ü elimden bıraktım ve gidip kapıyı açtım.

Sarı güller. Surat olması gereken yere sarı güller kaldırılmıştı. Buketi yavaşça indirdiğinde tahmin ettiğim kişiyle karşılaştım.

"Hey Niall!" Enerjik bir sesle konuştuğunda gözlerimi kıstım.

"Neden buradasın?"

Gülümsemesini bozmadan cevapladı.
"Neden daha önce gelmedin, demen gerekirdi."

Omuz silktim. Onu hâlâ içeri almamıştım.

"Hadi ama Nialler! Konuşmamız gerek." Çiçekleri bana doğru uzattı.

"Hayır Zayn," dedim kararlı bir sesle.
"Hayır, bu kez olmaz."

"Ama..." Dedi ve yüzünü astı, tıpkı üzgün bir çocuk gibi görünüyordu.

"Ama ben seni çok seviyorum?" Soran gözlerle bana bakıyordu. Hayır, benim de onu sevdiğimi söylemeyecektim.

"Üzgünüm, onu beni bırakıp gitmeden önce düşünecektin."

Koyu kahve gözlerini yere dikti ve kısa süren bir sessizlik boyunca ceketinin kol düğmesiyle oynadı. Bu şekilde çok fazla tatlı göründüğünü geçirdim içimden... Ama hayır, böyle şeyler düşünmemeliydim.

"Seçimi sana bırakmayacağım sevgilim." Dedi Zayn, oldukça ciddi bir şekilde. Kalbim çok fazla hızlı atıyordu.

"Birbirimiz için yaratıldığımızın gayet farkındayım, ve istesen de istemesen de artık benden kurtulamayacaksın. Kararın sana ait olduğu tek şey; beni içeri alacak mısın, almayacak mısın?"

Sertçe yutkunarak boğazımdaki düğümü yok etmeye çalıştım.
"Seni içeri almayacağım Zayn, ayrıca, yakında gideceğim buradan. Çok uzağa gidecek ve yeni bir hayat kuracağım, her şeyi plânladım. Bunu bozamayacaksın."

Zayn, nedenini anlayamadığım şekilde güldü ve omuz silkti.
"Mâdem öyle, o zaman ben gideyim?"

Başımı olumlu anlamda salladım, konuşmaya çalışırsam büyük ihtimalle kekeleyecektim.

Zayn arkasını döndü ve elinde sarı gül buketiyle, birkaç adım yürüdü. Gitmesini izlerken kalbim parçalara ayrılıyordu. Nefeslerim daralıyordu ve terli avuç içlerimi pantolonuma sürtmekten başka hiçbir şey yapmıyordum.

Aniden durdu ve hızlı adımlarla yanıma gelip dudaklarıma yapıştı. Sıcak dudaklarını hissettiğimde tüm vücudum kaskatı kesildi, öpüşü o kadar tutkuluydu ki.
Ellerini saçlarıma daldırdı ve vücutlarımızı birbirine bastırdı, boğazından boğuk bir inleme yükseldi.

Sadece donup kalmışken farkındaydım, farkındaydım ki o ilk kez beni aşkla öpüyordu.

Y/ N : Önceki bölüme gelen oldukça az vote sayısına rağmen uzun yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz:D

UNKNOWN (ZIALL/ TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin