12

1.2K 86 4
                                    

Dediğim gibi olmuştu işte. Yemekte herşey konuşulmuş, ben ise kafese konmuştum. Sesimi çıkarmadım. İtiraz da etmedim. Bu hallerim dedemin gözüne batsada üzerine fazla düşmemişti. Beklemiyordu tabi sessiz sedasız kabulleneceğimi. Yemek faslı çabuk geçmişti. Sofrayı anneme yardımcı olmak için toplamaya başladım. Dedem salona geçmiş, babam dışarı çıkmış, ikizler ise odamdalardı. Tabi birde minik ceylanı unutmamak gerek. O küçücük yaşına rağmen masanın altına geçmiş elimi destek olurcasına sıkıyordu. Kafese konulduğum anlarda. Bu yüzden bu kızın yeri hep ayrı benim için. Emir'e gelicek olursak o işi ise babamla dedem üstlenmişti. Ben ise birdaha o adamla karşılaşmicaktım. Belki bu kanadımı kırmaları iyi olurdu. Belkide kuş yerine bu sefer kozasından çıkmayı bekleyen bir kelebek olurdum. Daha güzel. Daha ihtişamlı. Daha asaletli. Yalnız ömrü kısa. Masa toplanmıştı. Şimdi ise dolabın kapağını açmış içine boş boş bakıyordum. Sahi ben neden açtım dolabı? Ne alacaktım? Annem dolabın kapağına iki kere vurması ile kendime geldim. Anlamsız gözlerle anneme baktım. O ise bana kızgın kızgın bakıyordu.

- Anne ne oldu?

- Karadenizde gemin batdı da bunu mu düşünüyorsun?

- Ne?

- Zıt eren köy. Ay kızım inan insanı iflas ettirirsin! Kapasana kızım dolabın kapağını!

- Özür dilerim.

Buzdolanın kapağını kapatıp mutfaktan çıkmaya adım atdım. Annemin söylenmeleri gine başladı. Neymiş efendim ben evde kalacakmışım. Heheyt be! Beni almayan adam ya delidir yada erkek değildir! İşte o kadar! Gül gibi kızım, hangi aklından zoru olmayan beni almıyacakmış şaşarım!

Çok coştu içim. Kızlara bu evde kaldın lafı denilince nasıl hissediyolar bilemem. Fakat ben tam da bu şekilde düşünüyorum. Damarlarımdaki kanlar fokur fokur oluyor.

Kafamı sallayıp boş düşünmeyi bıraktım. Anneme laf demez isem ölürüm. Kapı aralığında geri dönüp anneme baktım.

- Demek ben evde kaldım öyle mi anne?

- Evet çatlak kızım evet.

- Peki anne birşey sorucam sana göre bir kızın çeyizi olmaz ise evde kalır değil mi?

- Evet niye sordun?

- Anne sen benim çeyizimi hazırlamadın değil mi hala?

- Evet niye? Bu konuşmanın sonu nereye varıcak?

- Anne kusura bakma ama sende biliyosun ki gül gibi kızım ben kendim olduğum yada çatlak olduğum için evde kalmam. Sen benim çeyizimi daha hazırlamdığın için evde kalırım. Hani bil istedim.

Ayağını havaya doğru futbolcu edasıyla bir kaldırışı var annemin Ronaldo  bile kıskanır.
Bir asalet ile ayağındaki terliği havaya fırlatışı var Messi bile böyle top sektiremez.
Ama o terliği tutuşu varya Volkan bile kalede böyle top tutmamıştır.

İşte o an terliğin bana geliş anı var ki sormayın. Fatih Terim bile benim gibi adrenalin yapmamıştır.

Çığlık atıp içeri kaçtım hemen. Terlik ise kapı aralığına çarpıp düştü. Çarptığı yer ise tam kafa hizam. Yok böyle bir nişan alışı.

Tam isabet ediyordu az kalsın.

Bağırtılar gelince keyiflene keyiflene salona geçtim. Siz beni kafese tıkarsınız öyle mi?
Bakın bakalım bende size hayatı dar etmiyor muyum! Bu laf sokmam anneme bir yıl yeter de artar bile.

Dedem bana sinsi sinsi bakınca kaşlarımı kaldırdım.

- Bir yerden arıza vericeğini biliyordum torunum.

Gülümseyip odama çıktım. Yataklar hazırlanmış kızlar çoktan uyumuştu bile. Yatağıma girmeden önce dolabın önüne geçip daha da rahat edeceğim birşeyler aramaya başladım. Bulduğum da ise hızla giyinip yatağa yatdım. Ceylan bana sıkıca sarılınca ağladığını fark etdim. Göz yaşlarını silerken şaşkınlığımı dizginliyemedim.

- Ne oldu kuzucum?

- Sen üzülüyorsun ya bende üzüldüm.

Gülümseyip göz yaşlarını öptüm canımın içi.

- Tamam papatyam benim minik ceylanım sen üzme hem ben üzgün değilim. Haydi uyuyalım.

Bana sıkıca sarılıp uyumaya başladı. Bende gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Sabah gözlerimi camımın önünde öten karga ile açtım. Sabah sabah bu hiç iyi değildi. Yataktan kalkıp camın önüne gelip onu kovaladım. Camı açıp perdeyi kenara çektim. İçeri temiz hava girerken gözlerim bahçedeki ağaca takıldı. Ağacın her tarafında kargalar dolmuştu. Boş bir dal bile yok. Gözlerimi ovalayıp iyice baktım ağaca. Gövdesinden bir sıvını aktığını gördüm.

- O ney la !?
İyice bağıcağım sıra dengemi kaybedip camdan aşağı düştüm.

Gözlerimi açarak yataktan sıçradım. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. İyiydim. Sadece bir rüyaydı. Bir rüya. Yataktan kalkıp camı açtım ve o ağaca baktım hiç bir şey yoktu. Dibinde ise çöp kutusu vardı. Bir dakika ya bizim sokağın başında olur oda iki tane bunun burda ne işi var!

Cam hızla ayrılıp altımdaki şorta aldırmadan dış kapıya koştum. Salondaki Esat ise bu acelemi görüp peşimden gelmeye başladı. Dışarı çıkıp çöp kutusuna koştum. Esat beni durdurup kızdı.

- Ya kızım bir sakin ol ne bu acele!

- Esat birşey gördüm.

- Dışarı şu halde çıkacak ne gördün  merak ediyorum!

Kolumu ondan kurtarıp çöp kovasına gitdim. Etrafta tuhaf bir koku vardı.

- Esat şu kokuyu alıyor musun?

- İğrenç kokuyor Nehir. Sanki birşey çürüyor.

Kapağı kaldırıp hemen kendimi geri çektim. Kokunun nedeni burdan geliyordu. Esat kafasını geri çekip burnunu tıkadı. Bende burnumu tıkayıp elimle bir kaç poşeti kenara çektim.

Esat bana anlamsız anlamsız baksada kenara çekmeye devam etdim. Taki bir insan yüzü görene kadar. Çığlık atıp geriye doğru giderken ayağım dolandı  ve  kendimi alsfatda buldum. Esat ise bir bana bir çöpe bakınca gidip kafasını uzatdı. Geriye doğru sıçrayıp bağırdı.

- O ney la!

Esat'a anlamsız anlamsız baktım. Bugün daha fazla tuhaf olamazdı.

Polislerin sesleri bütün mahallede yankılanıyordu. Esat ve benim ifademizi almışlardı. Şimdi ise evin kapısının önünde onları izliyorduk. Esat kalkıp eve girdi. Ben ise oturup onları izlemeye devam etdim. İfademde rüyamda gördüklerimi de anlatdım. Onlar ise pek inanmadı ama ailemin beni eve  tıkadıklarını öğrenince üstelemediler. Ginede şüpheliler listesinde vardım. Benim yüzümden Esat'ın da başı yandı. Şüpheliler listesinde o da vardı. Bunun üzerine haberler bütün sülaleye yayıldı. Üç amcam var. Üç yemgemde buraya geliyor. Birde tabi iki amcam. Birisi Esat ve Kumsal'ın babası. Rıfat amcam tabi birde yengem var Hatice. Tabi Ecrin ve Evrim'in babası olan Süleyman amcam Canan yengem. Son olarakta Yücel amcam var ve tabi Sultan yengem. Onlar da Berat ve Ceylan'ın anne-babası. Tabi sadece Sultan yengem gelicek. Berat eve döndü tabi Kumsal'da onunla beraber. Amcam ise orada kalıp işleri halletmesi için onlara yardımcı olacakmış. Ben ise şu an tamamiyle sıkıntı içindeyim. Bütün sülalenin burada olması demek evde yatıcak yerin olmaması demek. Buda eşitdir benim ondamda iki yengemin kalması demek. Sultan yengem heriç diğer iki yengemde sıkıntı var. İğneleyici konuşurlar hep. Çocukları öyle değildir. Aman neyse kafamı sallayıp düşüncelerden kurtuldum. O sırada cesedi çöpten çıkarıyolardı. Gidip yakından bakmak istedim. Bu bir kızdı ama görmek istemediğim bir kızdı. En yakın arkadaşımdı. Bu Nazlıy'dı!

Göz yaşlarım gözlarimden süzülürken ağzımdan tek bir isim çıkmıştı.
- Nazlı!

Sarışınlar AşkınaWhere stories live. Discover now