34.

1K 105 41
                                    

☔️☔️☔️

Genç kadın hastaneyi inleten bir çığlık daha koyverdi. Şuan bunların hiçbir önemi yoktu, çünkü şu lanet olası bebeğin bir an önce çıkmasını istiyordu. Canı yanıyordu. Tanrı ondan, bebeği istemediği öc mü alıyordu? Hiç adil değildi.

"Biraz daha," dedi hemşire başını uzatarak. "Biraz daha ıkının." Dudaklarını kanatacak şekilde dişlerini dudaklarına geçirdi. Tarif edemeyeceği kadar değişik bir acısı vardı. Bıçak batırılıyormuş gibi desen değildi, dayak yiyormuş gibi desen değildi, kemikleri kırılıyor gibiydi. İstemediği bir bebek için bu kadar eziyet çektiğine inanamıyordu. Hem istemeyip hem de onca zahmete katlanmak da neyin nesiydi?

Parmaklarını sımsıkı yatağın kenarlarına geçirdi. Boğazından yükselen hırıltı ardından büyük bir çığlığın daha meydana gelmesine neden oldu.

Neden doğuruyordu ki zaten? Acı çekmeye çok mu meraklıydı yoksa asla kabul edemeyeceğinden gerçek hislerini saklıyor muydu? Aylar süresince, onlarca defa aldırma girişimi için hastanelere gitmiş ardından içeri dahi girmeden geri evine dönmüştü.

Bebek belirli bir erişime gelene kadar her şey normaldi. Çünkü hamile olduğundan kocasına bahsetmemişti. Bunun için bir sebebi vardı: eğer söylemeden bebeği aldırırsa bu günahtan kimsenin haberi olmadan kurtulmuş olurdu lakin hiçbir şey plandığı gibi gitmedi. Giriştiği onlarca başarısız deneme, ona zaman kaybettirmiş ve karnının belirgin hale gelmesine neden olmuştu. İstese de kaçışı yoktu artık. Bebek büyümüş, bütün aile hamile olduğunu öğrenmişti.

Alnından süzülen terlerin haddi hesabı yoktu. Yardımcı hemşire saniyeler geçmeden alnını silse de yenileri geliyordu. Kısır döngüden sıkılıp başını kaldırdığında kendinden farkı olmayan ebeyi gördü. Parmaklarını daha da derine bastırırken, başını geriye atarak bir kez daha çığlık attı.

Bebeği neden aldıramamıştı?
Çünkü ona bağlanmıştı.
Çünkü onu benimsemişti.
Çünkü o kendi çocuğuydu.

İhanet etmemiş bir anne bunları düşünürdü ama unutulan bir şey vardı. Kendisi masum olmadığından düşünceleri de masum değildi.

Onu istemiyordu çünkü hayatını zindana çevirmişti.
Onu istemiyordu çünkü oğlu saydığı çocuktan ayırmıştı.
Onu istemiyordu çünkü aylarca acı çektirdiği yetmemiş gibi şimdi de aynısını sürdürüyordu.

Başı derin bir nefes eşliğinde geriye düşerken, parmakları da orantılı olarak izlerini bıraktığı yataktan ayrıldı. Gözleri kayıyordu, rahatlamış hissediyordu. Saatlerdir çektiği acı son bulmuştu. Alnından süzülen tere dahi aldırmadan başını uyuşukça ebeye çevirdi.

"Bebeğinizin cinsiyetini öğrenmemiştiniz değil mi?" Başını olumsuzca iki yana salladı bilincini kaybetmek üzere olan.

"Bir erkek çocuğunuz oldu." Yüzündeki gülümseme neyin nesi, diye düşünmeden edemedi genç kadın. Ebe bu kadar mutluydu, kendisi ise iki katı mutsuz.

Gözleri kapanmaya yakın bilinci bir anda açıldı. Bebeğin ince sesi ameliyathaneyi sallarken, ebe yavaşça pışpışladı. Genç kadın normalde olsa kulaklarını kapatırdı ve duymamaya uğraşırdı. Ama bu hissettiği neydi? Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki... Sevmediği bir bebek için nasıl böyle tarif edilemez duygular yaşabilirdi.

Benim. diye düşündü kısa süreliğine. Benim bebeğim.

Ebe yeşil örtüye sardığı bebeği yavaşça kadına uzattı. "Onu kucaklamak ister misin?" Elleri havalanmak için hazırken, beyni neden bu kadar asi davranıyordu? Aniden başını iki yana sallayıp redderek, başını diğer tarafa çevirdi. Saçmalıyor olmalıydı, daha az önceye kadar bebeğe lanet olası sözcüklerini sıralıyordu. Alamazdı ki...

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin