8.

1.9K 181 65
                                    

☔️☔️☔️

Seni seviyorum ama garip gururum "seni seviyorum" sözlerini söylememe izin vermiyor.- Sing For You.

☔️☔️☔️

"Sehun sen ne zaman akıllanacaksın?"

Herkes birbirine bakmayı reddediyormuş gibi salonun ayrı köşelerinde oturuyordu. Gerginlik resmen hat safhadaydı. Kyungsoo ise en başta tedirgin iken şuan sinirden kuduruyordu. Kollarını birbirlerine çaprazlamış bir şekilde, sinirle bacaklarını sallayarak Sehun'a baktı. Başka biri olsa bu bakışlardan sonra korkudan altına edebilirdi. Sehun da etmiyor değildi. Bu yüzden Soo'nun yüzüne bir kez bile dönüp bakmamıştı. Göz göze geldiklerinde kül olmaktan korkuyordu.

"Artık üstüne gitme," dedi Jongdae yavaşça koluna vurarak. "Yeterince pişman duruyor." diye mırıldanarak en azından biraz da olsa Kyungsoo'nun sinirinin azalmasını umdu. Bozuk bir ortamı en iyi düzeltebilecek kişi Jongdae olmasına rağmen o bile etkili sayılmazdı. Kyungsoo kolunu Jongdae'den ters bir şekilde kurtardı. En azından az da olsa Sehun'un pişmanlık belirtisi göstermesini bekliyordu ama bu Sehun'du. Huyundan asla vazgeçmeyen Sehun'dan bahsediyoruz. Ne zaman yaptığı bir şeyden pişman olmuştu ki?

"Yine olsa yine yüzünü paramparça ederim."

Kyungsoo anlık bir sinirle ayağa kalkıp Sehun'un üstüne yürüdü. Kolundan tutulup geriye çekilirken "Lanet olsun Sehun! Şu saldırganlığından ne zaman vazgeçeceksin? Ya da inadından?!" diye bağırdı. Neden bu kadar sinirlendiğini bilmiyordu. Ya da biliyordu. Sehun'un başka birine zarar vermesinin düşüncesi onu deli ediyordu. Eğer onu Jongdae kolundan tutmasaydı, Sehun'un sağ gözüne de bir morluk o ekleyecekti ve tablo tamamlanacaktı.

Sehun şaşkınlıkla üstüne doğru gelirken son anda tutulmuş arkadaşına bakarak alayla gülümsedi. "Üstüme mi yürüyorsun?" Gözlerini kısarak ellerine baktı ve ortamın havasına ters bir şekilde kahkaha patlattı. Herkes şaşkınlıkla onu izlerken, birkaç dakika öylece güldü. Kyungsoo, onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken delirdiğini düşündü. Eğer Jongdae onu tutmasaydı ne yapacaktı?

Başını kaldırıp, kahkasını bir anda kesti ve Kyungsoo'ya döndü."Tanrım, kardeşim piçin teki yüzünden üstüme yürüyor!"

"Sehun!" Kyungsoo öfkeyle bir kez daha bağırarak onu ikaz etmeye çalıştı. İkisi de çığrından çıkmıştı. Ne onu kolundan tutup oturtan ve sakinleştirmeye çalışan Jongdae etkili oluyordu ne de derin derin alıp verdiği nefesleri...

"Vuracak mısın?" İnatla dostunun yüzüne baktı ve altına kıvırdığı bacağını çözüp normal bir pozisyon aldı. "Gel vur! Hadi!"

"Onu kışkırtmayı kes Sehun!" diye söylendi Jongdae. Tanrım! Şu ortamı görmek onun içini öylesine acıtıyordu ki! Bir anlığına Kyungsoo'yu aceleyle buraya çağırdığı için pişman oldu, belki de çağırmamalı ve her şeyi akışına bırakmalıydı. O zaman ise Kris, morga giden yolda emin adımlar atmış olacaktı. Jongdae gerginlikten ve ikilemden dolayı kafasını yiyecek gibiydi.

"Sen Han Seul'u korumak için onlarca erkeğin yüzünü dağıtırken iyi, ben ise arkadaşımı korumaya çalışırken kötü oluyorum öyle mi?" Derin bir nefes vererek öfkeyle Kyungsoo'ya döndü. "Neden her zaman iyi olan sen, kötü olan ben oluyorum?" diye sordu.

"Meselemiz bu değil Sehun. Emin ol sende biliyorsun; burada kötü olan bir insan varsa o da benim, sen değil."

"Meselemiz ne o zaman?" Derin derin nefesler alarak üstünden hala atamadığı enerjisini dizginlemeye çalıştı. Uzun süredir bu kadar enerji dolu ve öfkeli hissetmiyordu. Göz ucuyla koltuğun kenarına kıvrılarak ağlayan Yixing'e baktı. O kadar kötü görünüyordu ki, gözleri kıpkırmızı olsa bile hala ağlamaya devam ediyordu. Sanki ortamdan sıyrılabilecekmiş gibi bacaklarını gövdesine kadar çekmiş, anne karnındaki bir bebek misali kıvrılmıştı. Canı acıyordu. Sevdiği adamın bu kadar hırslı olması onu korkutuyordu. Tanrım! Sevdiği adam... Kris... Onu korkutmaktan başka bir şey yapmıyordu. Uzun süredir kalbini attırmıyor, öpücüklerine istekle karşılık vermiyordu. Adamın eski sevgisini hissedemiyor sadece acı hissediyordu.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin