Ona yardım etmemeliydi.

Rein "Dha!!" diye bağırarak aniden doğrulduğunda Remah hala onun ateşi olup olmadığı konusunu düşünüyordu. Rein'in beklenmedik uyanışı onu irkiltmişti. Rein ona baktı.

"Su alabilir miyim?"

Remah onun davranışlarının rahatlığına şaşırmıştı.

"Buraya seni öldürmeye getirdim, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum.." dedi Rein. "Çok susadım, su alabilir miyim?"

Remah onun kendisinden korkmamasına şaşırdı ve ona karşı pes ederek mutfağa doğru yürüdü. Öldürmeden önce biraz su vermekte bir zarar görememişti. Ölmeden önce kişilerin son dileğini kim olsa gerçekleştirirdi.

"Al."

"Teşekkür ederim" dedi Rein ve Remah'ın getirdiği suyu hızlıca içti. Remah yakınına gelince onun terlemiş olduğunu fark etti. Bu da ateşi olduğu hakkındaki düşüncesini destekliyordu. Remah Rein'in tuhaf bulduğu davranışlarını ateşinin yükselmesine bağladı. Aksi takdirde Rein ona böyle.. sanki arkadaşıymış gibi davranmazdı.

Kimse 'seni öldüreceğim' diyen birine öyle davranmazdı. Rein'in şimdiye elinden kaçmaya çalışması gerekiyordu. Rein'se kaçırılmamış da kendi isteğiyle gelmiş gibi yatağa yayılmıştı.

"Yemek yiyebilir miyiz?" diye sordu Rein. "Çok acıktım, başım dönmeye başladı."

"Senin derdin ne!?" diye bağırdı Remah dayanamayıp. Çevresindeki herkes Remah'ın çok soğukkanlı bir insan olduğunu söylerdi. Her şeye karşı tepkisiz olduğundan şikayet ederlerdi. Şimdiyse Remah bütün soğukkanlılığını kaybetmişti.

"Ben seni buraya öl-"

"Evet, evet biliyorum. Sen beni buraya öldürmek için getirdin. Sürekli söyleyip durmana gerek yok" diyerek yastığını düzeltti ve arkasına yaslandı Rein. "Ama bu benim acıktığım gerçeğini değiştirmiyor. Yemek yememiz gerekiyor."

Remah onun parlak yeşil gözleriyle kendisine bakmasından rahatsız oldu. Bir süre sessiz kalarak düşündü.

"Yemek yedikten sonra seni öldüreceğim" diyebildi sonunda. Rein sanki çok mutlu olacağı bir şey söylemiş gibi gülümseyince Remah omuzlarını düşürdü ve Rein'in kendisinde yarattığı garip -alışık olmadığı- duygularla savaşmaya çalışarak mutfağa doğru yürüdü.

Mutfaktan içeri girmek üzereyken durdu. Remah yemek pişirmesini bilmiyordu ki! Dışarıda olduğu zamanlar da sadece ekmek ve peynir yerdi.

"Ne yiyeceğiz?"

Rein sessiz adımlarla kendisine yaklaşıp sorduğunda Remah onun nasıl bu kadar sessiz olabildiğine şaşırmıştı. O kendisine yaklaşırken hiçbir şey duymamıştı.

"Ekmek ve peynir."

"Ben çorba yapmasını biliyorum" dedi Rein kendisini geçip mutfağa girerek. O hiç çekinmeden mutfağı karıştırıp malzeme aramaya başladığında Remah gözlerini devirdi.

Onun davranışlarını açıklayamıyordu. Diyecek bir söz bile bulamıyordu. Sanki ne yaparsa yapsın onu durduramayacakmış gibi hissediyordu. Bu yüzden onu kendi haline bıraktı ve pencerenin dibindeki sandalyeye oturdu. Hava kararmaya başlamıştı.

Çoktan Rein'i arıyor olmalılardı. Ama bulmaları çok zordu. Remah bütün izleri -büyülü, büyüsüz- silmişti. Evin etrafında onları diğer herkesten gizleyen bir bariyer vardı. Bariyer onları tamamen görünmez yapıyordu. Bu bariyeri yapmak yıllarını almıştı.

KIZIL EJDERİN UYANIŞIWhere stories live. Discover now