"İlk seferde olması imkânsız olurdu. Şimdi tekrar dene."

Bir kaç defa daha yapmayı denedim ama artık yorulmuştum. Vücudum deneme yapmaktan yanıyordu. "Galiba gücüm senden utandı ve çıkmak istemiyor. Bugünlük burada bıraksak olur mu?"

"Tabi ama bunu yalnız kaldığın her an çalışmanı istiyorum. Hadi gidelim." Dedikten sonra arkasını döndü ve yürümeye başladı.

"Nereye?" Peşinden yürümeye başladım.

"Bize gidelim. Bizimkilerle yemek yeriz sonra ben seni eve bırakırım."

Onu arabaya kadar takip ettim ve arabaya binip eve doğru yol aldık. Yol boyunca hiç konuşmadım, çok yorulduğum için gözlerimi kapatıp dinlenmeyi tercih ettim.

Eve vardığımızda kapıyı Mason açtı ve beni gördüğüne hiç sevinmediği surat ifadesinden belliydi.

Yemek gayet sıradandı, herkes genel olarak sohbet ediyordu benim dışımda. Yemeğimiz bittiğinde John birden bire "Mason ile çalışabilirsiniz, sana yardımcı olacaktır." Dedi.

Bunu söyleyince Mason homurdanarak "Ben biraz dışarı çıkıyorum." Deyip kaçtı.

Claire "Ben yardımcı olurum." Diyerek yerinden kalktı ve beni bahçeye çıkardı. Claire ile çalışmaya çalıştık ancak şimdilik sadece işaret parmağımda benim görebileceğim kadar küçük bir kıvılcım çıkmıştı. Bir ara John ve Mason yanımıza gelip bizi izlemeye başladılar. Mason her denememde ya bıyık altından gülüyor ya da cesaret kırıcı laflar söylüyordu. Bulunduğumuz ortam son derece gerginleşmişti. Bu John'unda canını sıkmıştı. En sonunda dayanamayıp Mason'a döndüm

"Senin sorunun ne?"

"Benim sorunum sensin, bu bariz değil mi? Sen ortaya çıktığından beri üzerimizdeki var olan tehlike arttı. Eğer senin yüzünden birimize zarar gelirse haddini çok kötü bildireceğim. Burada sana John için katlanıyorum."

Ne yani bütün sorun ben miydim? Sinirden ne diyeceğimi bilemiyordum. Ayağa kalktım: "Öyle mi? Keşke bunu daha önceden söyleseydin. Ama biliyor musun, bence senin sorunun başka; sen ilginin şu an benim üzerimde olmasından hoşnut değilsin."

"Ah güldürme beni lütfen Alan" Diyerek dalga geçince iyice sinirlenmiştim.

"Sence kim normal bir hayatı varken çevresindekilerinin zarar görebileceği bir hayat ister. Böyle olmasını ben mi istedim sanıyorsun? Rahatımdan vazgeçip aksiyona atılmak isteyebileceğim en son şeydi Mason ve sen en bunu göremiyorsan salağın teki olduğunu açıkça belli etmiş oluyorsun."

Mason aniden ayağa kalkıp üstüme yürümeye başladı. Yumruğunu sıkıp tam bana vuracak iken John onu bileğinden yakaladı.

"Sakın!" Dedi John.

Bunun üzerine Mason "Bırak beni John! Bu yeni yetme fazlasıyla haddini aştı, yeter artık!"

Claire de öbür tarafından gelip önüne geçerek "Mason ne yapıyorsun sen? Kendine gel" dedi.

"Beni korumanızı istememiştim buna ihtiyacım da yok zaten. Rahatınızı bozduğum için kusura bakmayın." Deyip arkamı döndüm ve bahçe kapısını çarparak çıktım. Sinirden gözüm dönmüştü. Ne sanıyordu bu kendini? Sanki dünya da bulunamayan tek element oydu.

Arkamdan bahçe kapısının sesini duydum ve hızımı arttım. Kimsenin lafını çekemezdim.

"Hey Alan, lütfen bekle. Benim Franklin." Arkama bile bakmaya tenezzül etmeden aynı tempoda yürümeye devam ettim. Ama bana yetişip yanımda benimle aynı tempoda yürümeye başladı.

"Asıl sen onun kusura bakma Alan. Mason hep böyledir. Ben de onunla az tartışmadım."

"Benim için bu ilk ve sondu. Beni istemediğinizi Mason yerine siz tekrarlasaydınız daha iyi olabilirdi ve belki bu tartışma yaşanmazdı."

"Biz öyle bir şey düşünmüyoruz. Mason sadece kendi düşündüklerini dile getirdi. Dedim ya hep böyledir, fazla gergin. Seni eve kadar bırakayım. Tek başına gitme-" Lafını yarıda kesti ve durdu.

Arkamı dönüp baktığımda yerimde donup kaldım. Franklin dizlerinin üzerine yığılmış bir yandan zangır zangır titriyordu. Burnundan oluk oluk kanlar atıyordu. Bir anda çığlık atmaya başladı. O anlık şoku üzerimden atar atmaz hemen yanına gittim.

"Franklin bana bak, neler oluyor?"

Yere yığılıp acıdan kıvranmaya başladı. Bir şeyler yapmalıydım. Telefonumu çıkartıp John'u aradım. İlk çalışta açtı.

"Evet?"

"John, Franklin'e bir şey oldu, hemen gelin?" Deyip telefonu kapattım

Ellerim titriyordu, ne yapacağımı bilemiyordum. Ağzından da kan gelmeye başlamıştı. Acıdan olduğu yerde çığlık çığlığa kıvranıyordu ve bir anda durdu.

"Franklin?"

Cılız bir sesle "Peter!" Dedi.

Peter? O da kimdi? Diğerlerinin geldiğini duydum ve ayağa kalkıp Franklin'e bakmaları için geri durdum. Claire hiç birşey sormadan direk yanına eğildi, elini tuttu ve tuttuğu yerde mavi ışık çıkmaya başladı, acısını rahatlamaya çalışıyor olmalıydı.

John yanıma gelip beni omzumdan tutup kendine çevirdi. Benim gözüm hala Franklin'deydi. "Ne oldu? Bir şey söyledi mi?"

"Peter da kim?"

Mason, Peter lafını duyunca çöp tenekesini tekmeleyeme başladı. Ellie'nin yüzü bembeyazdı, endişeli şekilde Franklin'e bakıyordu. John ise alnını sıvalayarak bir ileri bir geri gidip gelmeye başlamıştı. Neden kimse bana açıklama yapmıyordu?

Cılız bir sesle "John neler oluyor?" diye sordum.

John yanıma gelip beni tekrar omuzlarımdan tuttu. "Franklin'in koruyucusu...ona bir şey oldu." Yutkundu. "Ölmüş olabilir."

Element Varisleri (Tamamlandı)Where stories live. Discover now