Kırk Sekizinci Bölüm

33K 2.7K 1.6K
                                    

Karanlığa gömülmüştü gün. Tek bir çıkar yolum bile yoktu, kaderime boyun eğmiştim o an...

''Sen kimsin de bizimle boy ölçüşüyorsun.  Hangi bacağına sokayım lan bıçağı söyle.''

''Sizi tanımıyorum bile ne istiyorsunuz?''

''Biz seni tanıyoruz ama ufaklık. Yarın sınavın da varmış. Bakalım girebilecek misin?''

Dilim tutulmuştu aptal aptal yüzüne bakıyordum ama karanlıktan yüzü bile belli değildi. 

''Beyler sakin'' diye bir ses duydum. Uzaktan geliyordu...

Karahan ve yanında adamları vardı. 

''Kalk çocuğun üstünden lan it'' dedi Karahan...

''Hepiniz kaybolun it sürüleri!!! Ben sizin sahibinize soracağım bunun hesabını...''

''Abi kızı getirin.'' 

Seval gelmişti. 

''Söyle lan kaşar. Eray karşında ona neden yaptın bunu söyle.''

Seval ağlamaya başlamıştı. Karahan saçından tutup başını yukarı kaldırdı. ''Gökyüzüne bak'' dedi. 

''O gördüğün gökyüzü kadar çok seviyor bu adam seni ama senin ona yaptıklarına bak''

''Bırakın beni.''

''Karahan bırak gitsin. Kimin ne olduğu anlaşıldı.''

''Peki kardeşim. Defol git Seval. Bir daha karşımıza çıkarsan bacaklarını kırarım.''


Karahan'ın yanında adamları vardı. Çok güçlüydü ama bu gücünü hiç kullanmıyordu. O akşam uzun uzun konuştuk...

''Hadi ben yalnızım çünkü güçsüzüm sen neden böylesin Karahan?''

''En büyük yalnızlıklar güçlü olduğunda başlar der babam, işte ben de yalnızlığımı buna borçluyum.''

''Desene yolumuz farklı ama kaderimiz aynı.''

''Onu bunu bırak kardeşim. Bundan sonra bana güvenecek misin?''

''Güveneceğim kardeşim. Kusura bakma ama sevdim işte hep ondan oldu tüm bunlar.''

''Sorun değil kardeşim. Hadi seni evine bırakalım.Sınava uykusuz girmeyelim...''

''Tamam kardeşim.''


Eve gittiğimde kapıda ev sahibini gördüm.

''Akşam da sabah da gelirim efendim. Ev benim, siz kiracısınız ödeyemiyorsunuz çıkacaksınız.''

''Efendim bazı sıkıntılar oldu. Biraz süre verin. Bir hal yolunu bulacağım.''

''Biraz daha mühlet vereyim ama bu son Kemal efendi.''

''Sağolun efendim halledeceğim Allah'ın izniyle...''

''Allah'ı falan bırakın efendim ben para mı isterim.''

''O nasıl kelam öyle. Rabbim verdi size bu evi, öyle söylemeyin.''

''Sana mı soracağım adam nasıl konuşacağımızı paramı isterim o kadar.''

''Peki birkaç güne ödeyeceğim.''

Babam kırılmıştı onun o durumunu gördüğümü bilmesini istemedim. Bekledim biraz sokağın başında ev sahibi beni gördü. 

''Sen de baban gibi işe yaramaz bir adam olacaksın. Git çalış velet.''

''Babam gibi bir adam olabilsem yeter bana.''

''Olursun olursun. Cebinden beş kuruş olmayandan adam olmaz, senin de ne olacağın belli.''


Parasızlığın nasıl bir şey olduğunu anlatmam mümkün değil ama yazabilirim bunun üzerine bir şeyler... Parasızlık, parası olan insanların sizin üzerinde bir haklarının olduğunu düşünmesidir. Oysa herkes eşit gelmiştir dünyaya. Çıplak. Ama bazıları benim gibi çırılçıplak gelmiştir. 

Eve girdiğimde ne annem ne babam bana bir şey hissettirmediler... Annem hastalığına rağmen dimdik duruyordu, babam da öyle tabii... Yarın sınavımın olduğunu biliyorlardı ve moralimin iyi olmasını istiyorlardı. 

Sınav sabahı kapımızın önünde son model bir araç gördük. Aracı gönderen Seyhan beydi. Sınava gitmemiz için göndermiş. Annem, babam ve ben araca binip sınava gireceğim okula gittik. Her şey o kadar güzeldi ve sınavım o kadar harika geçmişti ki dünyanın en mutlu insanı olmuştum. 

Başarmak güzel şeydir. Başardığını herkesten önce bilmek ise en güzeli...

''Oğlum sınavın nasıldı?''

''Kazandım baba.''

''Aslan oğlum dile benden ne dilersen.''

''Hiç baba. Hiçbir şey istemem. Birlikte olalım hep bana yeter...''

''Hep birlikte olacağız oğlum.''

''İnşallah baba...''

Anneme ve babama sarıldım. Biz çok güzel bir aileydik. 

Şimdi ise üniversite telaşı başlamıştı...

Peki şimdi ne olacaktı?


^^ Yorumlarınızı bekliyorum buluttan arkadaşlarım... ^^




Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Where stories live. Discover now