Otuz Sekizinci Bölüm

24.7K 2.9K 1.3K
                                    


Her şey yolunda  gidiyor ve herkesi üninversite telaşı sarmaya başladı. Bir çocğu özel üniversitelere gidecek. Belki ben de öyle yaparım tabii burslu kısımları tercih ederim... Vakıf üniversitelerinin bazılarında ücretsiz okuyabildiğiniz gibi bir deaylık belli bir ücret alabildiğimizi öğrendim. Her ne kadar Galatasaray Hukuk istesem de bunu özel bir üniversitede okuyabilirim. Oradan gelecek paraya ihtiyacım olacak.

Babam istediğim üniversiteye gidebileceğimi söylüyor. 

''Masraflardan korkması gereken kişi benim Eray. Sen değilsin evladım.''

''Aynı evin içinde yaşıyoruz baba, bırak ben de düşüneyim. Büyüdüm artık.'''

''Oğlum büyüdün ama ben varım. Ben ölene dek arkanda olacağım. Ne gerekiyorsa yapacağım.''

''Sen ölme sakın baba. Sakın ölme. Daha seninle 2014 dünya kupasına gideceğiz.''

''İnşallah oğlum.''

Kaç çocuğun böyle saçma hayalleri olur bilmiyorum. Babam futbolu çok seviyor ve benim tek hayalim onu bir dünya kupasına maçına götürebilmek ve bunu yapacağım çünkü ben istediğim her şeyin üstesinden geldim. 

Bugün dershaneye gittiğimde muhasebe bölümüne geçmemi istediler. Geçen ayın taksidini ödeyememiştik. Eğer buradan atılırsam benim için çok kötü olacaktı. 

''Eraycığım babana ulaşamadık.''

''Hocam biraz durumumuz sıkışık ama ben de biraz para var. Bugün haftalığımı aldım bir kısmını ödesem ve siz babamı aramasanız.... Çünkü o üzülür şimdi ben her hafta getirsem olur mu?''

''Hayır oğlum...''

Konuşmasına fırsat vermeden ikna etmeye çalışıyordum.

''Efendim lütfen. Söz veriyorum hepsini ödeyeceğim. Sınava zaten dört ay kaldı en azından ödemeyei yapana kadar etüdlere katılmama izin verin.''

''Babanla konuşmamız lazım Eray. Lütfen sözümü kesme. Çıkardığın netler dershanemizin adının duyrulması konusunda çok önemli bir yer teşkil ediyor ve sen buranın en başarılı öğrencisisin. O yüzden senden ücret talep edilmeyecek. Hatta yapmış olduğun ödemeleri de baban iade etmek için seni buraya çağırdık.''

''Gerçekten mi? Çok teşekkür ederim efendim çok sağolun...''

''Biz teşekkür ederiz oğlum. Sen bize lazımsın çok çalışacağız tamam mı?''

''Tamam efendim. tekrar teşekkür ederim.''

''Dur oğlum şu zarfı al, babana teşekkürlerimizi ilet''

''Çok sağolun, iletirim.''


Akşam eve gittiğimde yemeğin ardından babama konuyu açacakken o benimle konuştu.''

''Oğlum dershanede canını sıkıyorlar mı?''

''Neden baba?''

''Bu ay taksiti geciktirdim, kusura bakma oğlum yarın gelip ödeyeceğim, bir arkadaşımdan borç aldım.''

''Baba artık para ödemeyeceğiz.''

''Neden oğlum kaydını mı sildiler yoksa?''

''Hayır baba. Netlerim yüksek olduğu için ücret talep etmeyeceklermiş. Seni de bu zaman kadar ödediklerini iade etmek için aramışlar.''

Babamın yüzündeki mutluluğu hiçbir kelime anlatamazdı. Rahatlamıştı. Tabii ben de... Allah bir yandan dert verirken bir yandan da dermanı veriyordu. Ve bize düşen tek şey sabretmek ve şükretmek oluyordu. 

Her şey yolunda gibiydi. Sadece gönül işleri berbat gidiyordu. Demir ile Seval gözümün önünde aşk yaşıyorlardı. Biz de Karahan ile arka sırada isim şehir oynuyorduk. Karahan'ın böyle saçma çocuk yanları vardı. Test çözmemiz gerekirken isim şehir oynuyorduk.  Sınıf öğretmenimiz bir etkinlik düzenlemişti. Hep birlikte film izleyecektik.

Son dersin ardından konferans salonuna inip film zilemeye başladık. Demir ve Seval'in iki sıra arkasında oturuyorduk. El eleydiler ve sarılmışlardı. Karanlıktan tek görebildiğim buydu. Bir ara Karahan kafama vurup:

''Filmi izlesene oğlum. Çok canın çektiyse sen de bana sarıl'' deyip kendi kendine gülmekten yarıldı. Böyle saçma espriler de yapardı ve ben gülmezdim.

Konferans salonundan çıkarken Seval'in Demir'e bir kitap verdiğini gördüm...

İşte bu bana yapılmış en büyük hakaretti...


''Yorumlarınız çok önemli, bekliyorum arkadaşlar...''

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin