BÖLÜM 43: SEVGİLİLER GÜNÜ

5.9K 258 43
                                    

16 ŞUBATTA GELEN AMA UZUN OLAN BİR SEVGİLİLER GÜNÜ :) YORUMLARINIZ VE OYLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :) HEPSİ MÜKEMMELLER VE BENİ ÇOK MUTLU EDİYORLAR.

YORUM VE OY VERMEYİ UNUTMAYIN.

EĞER HİKAYEYİ BEĞENİYORSANIZ ÖNERİN Kİ DAHA FAZLA İNSAN MAVİŞ İLE SARIŞINI TANIYABİLSİN :)

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)


Rüzgâr'ın bakış açısından;

Merdivenleri teker teker tırmanırken güneş neredeyse tepedeydi. Apartmanın içinde olduğum göz önünde bulundurulunca güneşi görmemin imkânı yoktu ama dakikalar önce dışarıdaydım ve güneşin nerede olduğunu görmüştüm. Asansörü kullanmak daireye varmak için kısa çözümdü. Odaklanmam gerekiyordu. Bu yüzden yukarı çıkmak için onlarca basamağı arşınlamanın daha iyi olacağına karar vermiştim. Son basamağı da geçip kata adımımı bastım. Sola döndüm ve dairenin önüne geldim. Elimi cebime attım. Karıştırdım. Anahtarları arıyordum. Yoklardı. Dün bir yerlerde düşürmüş olmalıydım. Yüzüm buruştu. Anahtarlarımın olmaması kapıyı çalmama manasına geliyordu ve biz oğlum olduğundan beri bu âdeti bir kenara bırakmıştık. Anahtarsız evden ayrılmak parasız ayrılmaktan aha kötüydü. Bunu zor yoldan öğrenmiştik. Derin bir nefes aldım. Kaderime boyun eğip zili çaldım. Ayak sesleri duyuldu. Sert ve hızlıydılar. Biri koşuyordu. Kapıyı açmak için. Biri neden kapıyı açmak için koşsundu ki? Sorularla cebelleşirken kapı açıldı. Kapıyı açan Koraydı. Endişeli gözüküyordu. Aklıma ne olabileceğiyle ilgili sayısız senaryo gelirken Koray öylece ifadesiz karşımda duruyordu. Konuşmak bir kenara dursun yüzünde bir mimik bile oynamıyordu. Bana bakarken yüz ifadesi yavaşça hissizden sinirliye dönüştü. Yumruğunu kaldırıp omzuma indirdi.

"Neredesin lan sen?!" Acıyla yüzüm buruştu. Elimi sanki omzum kanıyormuş da ben de kanı durdurmak için tampon yapıyormuş gibi koydum. Elimi kaldırıp avucuma baktım. Aşağı indirdim. Gerçekten kan falan görmeyi bekliyordum herhalde. Yaptığımın başka açıklaması yoktu çünkü. Bakışlarımı Koraya çevirdiğimde yüzümden bir sinir dalgası geçti, öfke bedenimi ele geçirdi.

"Ne yaptığını zannediyorsun lan sen? Nereden çıktı şimdi yumruk atmak." Histerik bir şekilde güldü.

"Emin ol bu sana yapmak istediklerimin yanında devede kulak kalır. Sabahtan beri ne haldeyiz biliyor musun lan sen? Ortalarda yoksun. Telefonun kapalı. Öldük öldük dirildik. Lan aynasızlara gitmeyi bile düşündüm lan ben. Ben. Aynasızlara. Hah!" diye bağırdı. Ellerini başının üstüne koydu. Vücudunu yarım tur çevirdi. Cevap vermedim. Koray boş yere bağırmazdı. Endişelenmişlerdi. Benim için korkmuşlardı. Asya? İçeri girmeye yeltendiğimde salonun girişinde gözü yaşlı duran Asya'yı gördüm. Bana sanki gerçek değilmişim gibi bakıyordu. Belki de bir rüya bir hayal olduğumu düşünüyordu. Gerçektim. Bunu ona kanıtlamak için hızla yanındaki yerimi aldım. Ve ona sarıldım. Başı göğsüme düştü. Hıçkırıklarla bedeni sarsılıyordu.

"Neredeydin" dedi. Kesilmek bilmeyen hıçkırıklarından dediğini anlamam zor olmuştu.

"Geldim" dedim. Göğsümü yumruklamaya başladı.

"Ama yoktun" dedi. Yumruklamaya devam ediyordu. "Ve ben ne yapacağımı bilemedim. Koray'ın senle gitmediğini senin de hala gelmediğini öğrenince deliye döndüm. Seni aradım ama açmadın. Sonra Koray aradı sonra Yaprak..." Hıçkırıklar... Yumrukları kesildi. Başını göğsüme gömdü. Bacakları artık onu taşımıyordu. Bayılacak gibi olduğunda hızla onu kucakladım ve içeri taşıdım. Koltuğa oturup onu kucağıma çektim. Korkmuştu. Saçlarını okşayıp onu sakinleştirmeye çaba gösterdim. Kısa sürede olmasa da çalışmamın sonucunu uzun vadede almıştım. Artık sakinleşmişti. Bitmeyeceğini düşündüğüm hıçkırıkların yerini iç çekişler aldı. Başım onunkine yaslı sessizce durdum. Koray karşımızdaki koltukta oturuyordu. O da sessizce sırasının gelmesini bekliyordu. Asya düzenli nefes almaya başladığında uyuduğunu anladım. Güzel yüzünü kapatan saçlarını çektim ve düşüncemi doğruladım. Kucağımdaki tutuşunu sıkılaştırarak ayaklandım. Onu kaldığımız odaya taşıdım. Yatağa özenle yatırdım ve üşümemesi için üzerini örttüm. Odadan çıkmadan önce uyuyan oğlumu da görme fırsatı bulmuştum. Alnına bir öpücük bırakıp odadan ayrıldım. Salona Koray'ın yanına döndüm. Kalktığım yere geri oturdum.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin