BÖLÜM 42: BİR KADININ EN HAKLI SALDIRISI

5.6K 251 39
                                    

BEN GELDİM :) BİTER BİTMEZ.. SICAĞI SICAĞINA :)

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN :)

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)

RÜZGÂR'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

Saat gecenin ikisiydi. Yastığa başımı koyduğumdan beri gözümü kırpmamıştım. Yatağa geçmeyi bile düşünmezken Asya'nın ısrarları ile kendimi burada bulmuştum. Yatmadan gitmenin daha kolay olacağını biliyordum. Sarışın kazanmıştı. Kazanıp beni buraya getirmişti ve ben yattığımdan itibaren kıpırdamadan duruyordum. Asya kollarımın arasındaydı. Başını o yaslamayı sevdiği yere -göğsüme- koymuştu. Tam kalbimin attığı yere. Başına bir öpücük kondurdum. Saçlarının kokusunu hafızama kazıdım.

Onu kollarımdan özenle ayırdım. Uyanmamasına özen gösteriyordum. Bütün gün oğlumla uğraşırken yoruluyordu. Uykuyu en çok o hak ediyordu. Üzerimi sessizce değiştirdim ve sandalyeye ağarttığım ceketimi giydim. Parmak uçlarında kapıya ilerliyordum ki elimi kapının kulpuna koyduğumda bir şey oldu.

"Gerçekten mi? Nerenin hırsızısın sen?" Yavaşça arkamı döndüm. Asya yatakta dikelmiş, sırtını başlığa yaslamıştı. Ellerini de göğsünde kavuşturmuştu. Bu tiplemeyi biliyordum. Kavgaya hazır kadın tiplemesiydi bu. "Nereye gidiyorsun." Diye sordu? "Beni bırakıp. Beni yatakta yalnız bırakıp. Yine" Göz ucuyla oğlumu kontrol ettim. Uyuyordu. Rahatladım. Hızla yatağa ilerledim. Yatağın kenarına oturup yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Gitmem gerekiyor" diye fısıldadım. Oğlumun uyanmaması bir numaralı önceliğimdi.

"Gerekmiyor." İç çekti. "Gerçi nereye gittiğini de bilmiyorum ya. Sadece ikinci kez yatakta yalnız bırakıldığımı biliyorum." Diye iğneleyerek bitirdi sözlerini. Gülümsedim. İçindeki küçük kızı seviyordum. Benim de içimde hiçbir zaman uslanmayacak serseri, yaramaz bir oğlan vardı. Bu yönlerimizle birbirimizi mükemmel tamamlıyorduk.

"Bırakmak istemiyorum inan bana" Yüzlerimizi yaklaştırdım. Artık birbirimizin gözlerinden başka bakacak yerimiz yoktu. "Seninle uyumayı çok seviyorum. Dünyadaki yegâne zevkim bu benim. Sence bunu alelade bir şey için harcar mıyım?" Omuzlarını kaldırıp indirdi. Dudakları büzüldü.

"Bilmem" Dudaklarımı onunkilere bastırdım.

"Bil" dedim. "Her zaman bil. Ama şimdi gitmem gerekiyor. Gerçekten gerekiyor."

"Peki" Sözleri beni onayladığını gösterse de içten içe gitmemi istemediğini biliyordum. Üzgündüm çünkü istediğini yerine getiremeyecektim. Yataktan usulca kalktım. Bir iki adım ilerledim. İlerlemem Asya'nın elimi tutup durmasıyla son buldu. Yüzümü ona döndürdüm. Yalvaracak kıvama gelmiştim. Eğer biraz daha gitmemem için bu tarz davranışlarda bulunursa bunu yapabilirdim.

"Bari nereye gittiğini söyle." Dedi. Derin bir nefes aldım. Gözlerimi yumdum. Beni zorluyordu.

"Nereye gittiğimi söyleyemem. Kim için de." Omuzları çöktü. Başını eğdi. Hayır, hayır, hayır! İstediğim bu değildi. Hızla yatağa çöktüm. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Bakması için zorladım onu. Bakıp görmesi için. "Bana güveniyor musun?" diye sordum. Gözlerini kaçırdı. Başımı eğip bakışlarını takip ettim. Cevaplamadığı her dakika ruhen çöküyordum. Umudumun kesildiği sıralarda

"Güveniyorum" dedi. Sesi cılız çıkmıştı. Kendinle bir savaş vermişti. Umarım verdiği bu kararla kazanan taraf olmuştu. Alnından öptüm.

"Bize huzur bulmaya gidiyorum. Aklına başka düşünceler gelmesin."

Daha fazla konuşmadan odadan çıktım. Salonun ışığı yanıyordu. Koray beni orada bekliyor olmalıydı. Kapıyı arkamdan çekip salona ilerledim. Salona girerken aldığım keskin kokuyla yüzümü buruşturdum. İçerisi yedi meyhanenin birleşiminden daha beter kokuyordu. Sinirle koltukta iki büklüm oturan bedenine yürüdüm. Omuzlarından tutup onu sarstım. Onu hareket ettirdiğim gibi kalmıştı. Koltuğa yaslanmış bir paçavradan farkı yoktu.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin