BÖLÜM 33: EV HAZIRLIKLARI

9.5K 387 25
                                    

ÇALIŞMAM GEREKEN VİZELER DOLAYISIYLA GEÇ GELEN BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. AZ VAKİTTE OLABİLDİĞİNCE UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM UMARIM BEĞENİRSİNİZ.

ÖPÜLDÜNÜZ.

OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN.

MULTİMEDYADAKİ FOTOĞRAFI EMİNİM OKUYUNCA ANLARSINIZ :D YİNE DE SÖYLEYEYİM BEBİŞİMİZİN ODASI :D

Hastaneden çıkış yaptığımızda saat sekizi biraz geçiyordu. Oradan çıkmama memnun olmama rağmen bebeğimi orada bırakmak bu memnuniyetimi gölgede bırakıyordu. Oğlumun şu anda kucağımda olması için nelerimi vermezdim... Ama bazen bir şeyleri oluruna bırakmak gerekiyordu.

Hastaneden çıkmadan önce Yaprak yanımıza uğramıştı. Ona bebeğimi sordum. Durumunun aynı olduğunu söylenenlerde bir değişiklik olmadığını söyledi. Onu görüp göremeyeceğimi sorduğumda ise istersem görebileceğimi ama bunun benim için iyi olmayacağını söylemişti. Doğruydu. Eğer onu bir kere görseydim onu orada asla bırakamazdım.

Arka koltuktan önde direksiyonu iki eliyle kavramış yolu dikkatle izleyen Rüzgâr'a baktım. Dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla bakışlarında sanki dünyanın en karmaşık en zor işini yapıyormuş gibi bir hava vardı. Kırmızı ışıkta durduğu bir sırada gözlerimiz buluştu. Gülümsedi.

"Beni mi izliyorsun sen" Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada kırmızı ışık yeşile döndü ve sabırsız bir şoför korna çaldı. Rüzgâr söylendi.

"İki saniye beklese ölür sanki... p*ç..."

"Çok konuşma" diyerek onu susturdum. "Hadi işine bak sen" Kaşlarını çattı. Cevap vereceğini düşündüm ama o, söylediğime itaat edip arabayı sürmeye devam etti. Yolculuğumuz sessizce sürerken başımı cama yasladım ve dışarıyı izledim. Hastaneden beri aklıma takılan ve merak ettiğim bir konu vardı. Ve kime sorsam cevap alamıyordum. Bunu defalarca Rüzgâr'a Yaprak'a hatta arada beni kontrole gelen hemşirelere sorsam da cevap alamamıştım. Ve ben artık endişelenmeye başlıyordum. Abimin nerede olduğunu öğrenemezsem de bu endişem giderek artacaktı.

Hastanede bir kere gözüktükten sonra ortadan kaybolmuştu. O hengâmenin arasında pek fark edilmese de özellikle gece yokluğunu en derinimde hissetmiştim. Onun yokluğu hiçbir şekilde geçmiyordu. Rüzgâr, Yaprak hatta dünyanın tüm insanları yanımda benimle olsa da onun yeri ayrıydı.

Ondan haber alamadıkça, sorduğum sorularda cevapsız kalınca aklım türlü türlü senaryolarla dolmuştu. Belki hepsi boş kuruntudan ibaretti ama merak ediyordu işte. Beni en çok korkutan da beni tamamen silmeye kararlı olması düşüncesiydi. En son hiç iyi bir yerde kalmamıştı hikâyemiz ve nedense hastanedeki son sahnemizde hikâyenin finaliymiş gibi hissediyordum. Derin bir iç çektim.

"Umarım yazar bize farklı bir son yazmıştır" diye fısıldadım. "İyi veya kötü. Ama birlikte olduğumuz bir son" Beni ne Rüzgâr duydu ne de bir başkası. Kendimi bile zor duymuştum. Buna rağmen mesaj gideceği yere ulaşmıştı. Bu da benim için yeterliydi.

***

Araba yavaşladığında sokağımıza geldiğimizi fark ettim. Buraya neden geldiğimize bir anlam veremezken Rüzgâr arabayı durdurdu, kapısını açıp aşağı indi. Hemen sürücü kapısının hizasında olan arka kapıyı açtı. Elimi tutup inmeme yardımcı oldu. Sorgulayıcı bakışlarla ona baktım. Rüzgâr elimi bırakmadan kapıyı kapattı ve elinde tuttuğu anahtardaki düğmeye basarak arabayı kilitledi. Aylarca kaldığım abimin eviyle Rüzgârların evinin arasında bir yerde durmuştuk. Bu durum nereye gideceğime dair bir fikrimin oluşmasını engelliyordu.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin