BÖLÜM 41:BÜYÜK SORUMLULUKLAR

5.4K 266 46
                                    

BİR GÜN GECİKMELİ GELİYOR... BU YÜZDEN ÜZGÜNÜM EVDE DEĞİLDİM VE BÖLÜMÜ TAMAMLAYAMADIM. İNANIN SICAĞI SICAĞINA BİTİRDİM VE DAHA FAZLA BEKLETMEMEK İÇİN PAYLAŞIYORUM.

SEVİLİYORSUNUZ UNUTMAYIN.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ.

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN.

Asya'nın bakış açısından;

"Nasıl bilmiyorum?" Elimi başıma koydum. Bu gidişle bayılacaktım. Böyle bir olay nasıl olabiliyordu? Hayır, madem oluyordu neden bize sormuyordu bize? Olabilir miyim diye? Bizim bünyemiz nasıl kaldırırdı böyle bir olayı iki kere? Bu hayat gerçekten çok insafsızdı. "Ya insan bebeğinin babası kim bilmez mi?"

"Bilmem Asya" dedi Yaprak. İki elini beline koydu. Hareketlerinden ve sözlerinden alaycılık akıyordu. "Sen nasıl bilemedin Asya" İşaret parmağımı tehditkâr bir edayla ona salladım. Bir adım atarak onun iyice kapıya sinmesini sağladım.

"Bak, bak, bak! Elindeki en iyi örneği kullanıp, üstüne bir de üste çıkıp, kendini haklı çıkarmaya falan çalışayım deme."

"Ne yapayım o zaman" dedi bağırarak. Sesinin beklediğinden fazla çıktığını fark ettiğinde yüzünü buruşturdu. Eliyle ağzını kapadı. Ellerim söylemek istediklerimi açıkça gösteriyordu. Allah seni kahretmesin! Telaş anımız sonlanınca sorusuna cevap verdim.

"Bir çare bul. Eğer bu ikileme son verebiliyorsan hemen yap. Emin ol hoş bir durum değil. Olayın kahraman bakış açısına sahip olan bireylerinden biri olarak konuşuyorum."

"Biliyorum. Bunu uzatıp senin gibi sıkıntı çekmeye niyetim. Üstüne alınma da."

"Hiç almadım" dedim hiç kelimesini uzatarak. Yaprak beni umursamayarak devam etti.

"Biliyorum ama... En zoru gidip Koray'a söylemek. Nasıl derim ki? Yıkılır. Hepsi de benim aptallığım yüzünden" Derin bir nefes aldım. Durum bir o kadar basit bir o kadar da karışıktı. Bilinen bir şey vardı ki o da bu zaman dilimi içerisinde bir çözüm bulamayacağımızdı.

"Hadi çıkalım" dedim. "Biraz daha burada kalırsak biri tarafından basılacağız" Başını salladı.

"Haklısın." dedi. Yaslandığı kapıdan ayrıldı. Arkasını döndü. Kulpa uzanıp kapıyı açtı. Dışarı çıktık. O önde ben arkada koridorda yürüdük. İçeri geçtik. Masadakiler bizim geldiğimizi fark ettiklerinde başlarını kaldırdılar.

"Bir durum mu var kızlar" diye sordu abim.

"Yok" dedi Yaprak. Konuşmama izin vermemişti. Umarım saçmalamazdı. "İlerideki Avm de indirim varmış da Asya'ya onu söyledim" Ve saçmalamıştı.

"Apar topar" dedi Emel Hanım kaşlarını kaldırarak. Söylediği her kelimeyi teker teker, tane tane, üzerine basa basa söylüyor, inanmadığını belli ediyordu. "Asya'yı önüne katıp, hızla kızı odaya kapattın ve indirimi söyledin."

"Çok mantıksız" dedi Koray. "Hem" Başını eğdi. "Siz uzun kaldınız içeride. Nasıl indirimmiş bu?"

"Sezon sonu" dedim. Elimi Yaprak'ın karnına koydum. Bu ona geri çekil deme şeklimdi ama aynı zamanda ikimizi de bebeği yeniden hatırlatmıştım. Yaprak bana baktı gülümsedi. Ben de öyle. Teyze oluyordum. Öyle ya da böyle. Barış'a bir arkadaş, bir kardeş geliyordu. Tabi bebek kız olup ileri de kardeş, kanka ayağı yapmazlarsa. Bu düşünceyle gülümsemem daha da genişledi. Elimi çektim.

"Eh öyle olsun" dedi Emel Hanım. Pek ikna olmuşa benzemese de üstelememeyi tercih etmişti. Diğerleri de bu karara uyum gösterdi. Konu kapandı. Yaprak ile masaya geçerken Koray bir kez daha Yaprak'a tabak, bardak, çatal getirmek üzere sofradan kalktı. Sandalyeme yeniden oturduğumda ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi bırakıvermiştim.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin