BÖLÜM 12: GİDİŞATA DUR DEMEK

9.8K 444 43
                                    

Benim yorum yapan cici okuyucularım nerede?

oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

Sözde bunun bir komedi olması gerekiyordu. Bol mizah yüklü insanları gülümseten bir hikaye olacaktı tahminimce. Elimdeki listeye bakıyordum da şimdi hiçte öyle değildi.

1. Evden kovuldum. Aslında ayrıldım ama ben her zaman şuçu başkasına atarım.

2.Poyraz denen bir işadamıyla , Rüzgar denen bir serseriyle tanıştım. İkisiyle de yattım. Ve bundaki tek ironik şey ikisinin isimleriydi.

3. Abim Valerienin hayaletiyle karşılaştı. Ama bunda da bir ironi yoktu. Tabi o anda orada olup abimin yüzünü görseydim başka.

Evet iki haftadır olan bitenler üç maddeyle boş bir sayfanın üçte birini kaplıyordu. Normal şartlerda değil üçte biri bu sayfanın dolması benimde ek sayfa arayışına girmem gerekirdi. Düşünüyordum da resmen kendime ara vermiştim. Ne gidip birilerini kızdırmış ne de mahallenin çocuklarına kapıları çalıp kaçmayı öğretmiştim.Evden ayrılırken babama attığım naralarda cabasıydı. İş bulacağım. Abimin evinde kısa bir sürekalıp kendi evime çıkacağım...

Elimdeki listeyi buruşturup basket atar gibi karşımda duran boy aynasına fırlattım. Gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmemişti. Sevgilisinden ayrılıp kendini salan kızlara benziyordum. Saçlarım birbirine girmiş, gözlerim uykusuzluktan kızarmıştı. Ama uykusuz olmamın nedeni başkaydı. Abim gecenin bir köründe glip kapımı çalıp olanları anlatmıştı. En az bende onun kadar şaşırmıştım tabi. Valerie'yi severdim. Ne kadar onu benden ayırdığı için gıcık gitsem de içten içe iyi biri olduğunu bilip ona sempati duyuyordum. Ona ne kadar sempati duyuyorsam o öldüğünde abimin aldığı hali görünce ondan üç misli nefret etmiştim. Duvardaki saate baktığımda saatin yedi olduğunu görüp kalkıp hazırlandım. Gitmem gereken iş randevuları vardı. Bunları bizzat abim gittikten sonra tek tek arayıp almıştım. Tabi uykulu uykulu onlarla anlaşmak kolay olmamıştı ama ben Asya Yetkiner'dim. Benim olayım buydu.

Randevum olan yere vardığımda saat sekiz buçuğa geliyordu.Dakikliğime bir kez daha hayran olup içeri girdim. Beni gören sekreter kalkmak şiçin hazırlanırken onu takmayıp ilerde kapısının yanında görüşme yapacağım adamın ismi yazan odaya ilerledim. Ben odaya ilerlerken sekreter arkamdan bağırıp bana yetişmeye çalışıyordu. Kapıya geldiğinde ben çoktan içeri girmiştim. Ona doğru gülümseyerek kapıyı yüzüne kapattım ve kapıya takılı anahtarı döndürüp işimi sağlama aldım. Kapının arkasındaki sekreter hala pes etmemiş kapıyı açmaya çalışıyor , aynı zamanda kapıya vuruyor patronuna sesleniyordu. Bir elimle saçlarımı geriye atarak masada oturan adama döndüm. kırklarının ortasında tahminen ellilerine merdiven dayamış kır saçlı bir adamdı. Olup bitenden dolayı afallamış göründü. Kendine gelip tam bir şey söyleyeceği esnada ellerimi kaldırıp onu durdurdum.

"Biliyorum hayatınızda böyle terbiyesizlik görmediniz. Siz ünlü bir iş adamısınız bu size yapılmış bir saygısızlıktır. Bir sonraki aşama güvenliği çağırma... Ama her şeyi bir yana bırakırsak cidden çok cırtlak bir sesi yok mu? Siz nasıl katlanıyorsunuz buna?" Dedim elimle kapıyı göstererek. Asıl amacım kapının ardındaki kadını yermekti. Adam bana öyle bir bakıyordu ki bir an bunu ona da söylemeyi düşündüm. Adam ağır hareketlerle gözünden düşecekmiş gibi duran gözlülerini çıkardı ve masaya bıraktı.

"Bunu hep yapar mısın? Gittiğin her iş görüşmesinde sekreterleri yerer misin? " Başımı salladım.

"Genellikle. Çoğu insan iş görüşmelerinde müstakbel iş verenlerini över. Ne bileyim kravatlarının hoşluğundan, onların idolü olduğundan eğer kadınsa ne kadar güzel olduğundan. Ben direkt sekreterlerini yererim. Sonuçta amacım şirketin daha iyi olmasına çalışmak değil mi iş verenlerin daha iyi olmasını sağlamak değil. Ki belirtmek isterim bir önceki iş verenim sekreterini beğenmedim diye işten çıkarmıştı." Adama keyiflenmiş görünüyordu. En azından biraz önceki geçirdiği şoktan yüzünün aldığı afallamış ifade gitmişti.

BİR BEBEK BİN MÜSİBETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin