23. BÖLÜM - HERŞEY DAHA İYİ OLACAK, SÖZ

463 32 1
                                    

Selam! Geri döndüm. Bu bölüm biraz daha dramatik olucak. Yani sanırım. Bana öyle geldi.Umarım yazmayı becerebilmişimdir. Bu bölümü yazarken Aslı Demirer'in Korkak şarkısını dinledim. Sanırım en zor yazdığım bölüm oldu. Yazım hataları olursa özür dilerim, telefonla yazdım. Neyse çok konuştum. İyi okumalar.(Şarkıyı multiye koydum)

Emir'den

"Prensesim. Geldik hadi uyan"
"Prensesim mi?" Hay dilini Eşek arısı soksaydı da onu söylemeseydin.
"Ben şey sen hemen uyanırsın diye şey ettim" al işte düzgün konuşamadım. Prensesim dedim. Dün çok güzelsin falan dedim. Rujunu kokladım. Anlıcak ondan etkilendiğimi.
"Daha sonra bu prensesim işini konuşucaz ama şimdi gidip kuzenlerimize yardım etmemiz gerekiyor."
"Tamam küçük hanım gidelim." Dedim iç Çekerek. İçeri girdiğimizde görevlilere Melis'i sorduk. Odaya almışlar. 3. Kat 267 Numaralı oda. Burçe beni beklemeden çıkmaya başlamıştı. Bende Koşarak çıkıyordum.

3. Kata geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Ama tek nefes nefese kalan ben değildim. Burçe de en az benim kadar nefes nefese kalmıştı. Gördüğüm ilk görevliye 267 Numaralı oda nerde diye sordum. Görevlinin gösterdiği yere doğru koştuk. Kapının önüne geldiğimde beklemeden kapıyı açtım.

Gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Alp'i ilk defa bu kadar kötü, pişman, Çaresiz görüyordum. Daha önce hiç böyle görmemiştim. Sınavdan 10 alsa bile mutlu olan adam Karşımda Çaresiz bakışlarla çok sevdiği nişanlısına bakıyordu.

"Alp, uyanmadı mı?"
"Uyandı. Uyanınca herşeyi hatırladı. Doktorlar gelip sakinleştirici verdiler. Emir. Burçe. Bebeğim öldü. Minicik bebeğim. Kendimi şimdi Melis'e nasıl affettiricem?"

Yandan kaçamak bakışlar ile Burçe'ye bakıyordum. Çok kötü duruyordu. Alp'in halinden de etkilenmiş olacak ki dokunsan ağlayacak şekildeydi. Alp zaten geldiğimizden beri ağlıyordu.

Erkekler ağlamaz derlerdi küçükken. Yalan. Erkeklerde Ağlar. Karşımda en basit Örneği duruyordu. Alp. Sevdiği için belkide hiç dökmediği, yıllardır sakladığı göz yaşını döküyordu.

Ben olsam Ağlar mıydım? Belki. Tabi bunu yaşamadan bilemem ama bilemem işte.  Ama empati kurmam gerekiyordu.

"Alp beni iyi dinle. Melis'e hayatımdaki en güzel zamanını yaşatacaksın! Anladın mı beni? Belki dinlemicek ama sen onu ikna ediceksin! Bizde sana yardım edicez. Pes etmek yok!" Dedim. Melis o anda Gözlerini Açıyor gibi oldu. Hemen o anda Alp'e işaret ettim Çık diye. İsteksiz olsa bile çıktı.

"Melis, kuzum iyi misin?"
"Burçe, bebeğim öldü"
"Biliyorum canım, biliyorum. Bana herşeyi anlatmak ister misin?" Kafasını 'Evet' anlamında salladı.

Çok beklemeden dışarı çıktım. Alp kapıda perişan olmuş bir şekilde bekliyordu. Ne oldu bu çocuğa? Aşık oldu. Evet kendi soruma cevap verdim. Kabul. Saçma bir soru sordum.

"Alp gel . Burçe, Melis ile ilgilenecekmiş. Melis yalnız konuşmak istedi. Gel biz kafeteryaya inelim."

"Tamam" dedi ve asansörün oraya doğru gittik. Anlatırsa neler olduğunu soracaktım.

Kafeteryaya geldiğimizde etrafta neredeyse kimse yoktu. Bence normaldi. Saat 3'tü çünkü. Gece olandan.

Alp'e bir yere oturmasını söyleyip kahve almaya gittim. Genelde klasikleşmiş birşey aslında. Birine birşey olur. Herkes hastanede oluyor. Birkaç kişi kafeteryaya gidiyor, kahve içiyor falan. Klişe!

"Alp. Anlat ne oldu?"
"Ofisteydim. Uzun bir Toplantıdan çıkmıştım. Asistandan su istemiştim. Yorgun Olduğum için kendim almamıştım. Ah biliyordum. O kızda birşey olduğunu. Bana getirdiği suyu içtim. Birden uyku bastırdı. Yüzümü yıkadım falan. Bilgisayarımın başına geçtim. Toplantı ile ilgili dosyaları gözden geçirdim. Ondan Sonrasını hatırlamıyorum. Kalktığımda bardaydım. Asistan da bana Sarılı bir şekilde duruyordu. Ama gözüm sadece orda bana bakan Melis'i görüyordu. Kahretsin. 'Sana inanmıyorum' dedi ve gitti. Onun peşinden koşarken hızını arttırdı. Barın dışına çıktığımızda da kaldırımı fark etmeyip düştü. Kahretsin Emir. Ben ne yapıcam?"
"Sakin ol Alp. Eminim Melis seni dinlediğinde affedicektir."
"Umarım"

3 Hafta Sonra

Burçe'den

"Bence bu güzelmiş bunu alalım." Olayların üzerinden tam tamına 3 hafta geçti. Okulların kapanmasına 1 hafta kalmıştı. Bugün cumartesiydi. Fırsat bulunca direk Melis ile düğün alış-verişine gelmiştik. Annemleri gelmemeleri için zor ikna ettik. 4'ümüz beraber Anneler olmadan alışveriş yapıyorduk. Annemler çeyiz falan halletçeklerini söylediler. Bizde kuzenler olarak düğün alışverişinde.

Birkaç mağazaya girdik. Gerekli Olanları aldık. 3 saat sonunda düğün alışverişini bitirmiştik. Annemler olsa 5-6 saati bulabilirdi.

Erkekleri ikna edince yemek yemek için bir restorana girdik. Herkes Yemeğini sipariş etti.  Çok geciktirmeden garson yemeklerimizi getirdi. Bizde afiyetle yedik.

***

Okulun son haftası canım okulum ders işlediği için gelmek zorundaydık. Öyle ki son sınav Coğrafya sınavı da bugündü. Aslında sınav biz yokken yapılmıştı. Bizde giremediğimiz için bugün girmek zorundaydık.

Sınavdan sonraki ders Tarihti. En Sevdiğim derslerdendi diyebilirim çünkü geçmiş ile ilgili şeyler Öğrenmek Hoşuma gidiyor. Üstüne Coğrafya sınavımda iyi geçmişti.

Hocanın tahtaya yazdığı son notları defterime geçiriyorum. Çoktan teneffüs oldu ama bitmeden çıkamam. Bu bir zorunluluk değil Ama defter düzenime Önem verdiğim için kendimce zorunluluk haline getirdim. Kızlar da benim bu huyumu bildikleri için bana gideceklerini söyleyip kantine gittiler. Tabiki çikolatalar Alın, bol bol alın, demeyi unutmamıştım.

O Sırada sınıfın kapısı Sertçe açıldı.
"Burçe! Buraya gel! Konuşacağız!"
"İşim var Emir. Şu notları Alıp geliyorum"
"Burçe!!"
"Ay ne sabırsız çıktın geliyorum. Iki cümle kaldı"
"Senin ne kadar yazman gereken yer kaldığını sormadım. Çabuk buraya gel!"
"Bana baksana sen! Sen bana istediğinde bağırıp emir veremezsin."
"Kıza neden böyle birşey yaptın?"
"Hangi kıza ne yaptım?"
"Dün gece. Serra beni aradı. Kızı ne hale getirmişsin. Kızın yüzü çok kötüydü. Zor ikna ettim bir yere gidip şikayet etmesin diye"
"Şaka mısın ya? Ben dün evde Coğrafya sınavı için çalışıyordum"
"Videolar öyle demiyor"
"Bana güvenmiyor musun?"
"Güvenmiyorum. Sonuçta sevgilim değilsin ve sana güvenmek zorunda değilim"
"O zaman neden kızı beni şikayet etmesin diye ikna ettin"
"Okul grubu dağılmasın diye"
"Bunu bana güvenmeyen insan mı söylüyor ? Bana baksana sen. Haklısın. Evet ben dövdüm. Kabul ediyorum. Videoları da bile bile çektirttim. Ve bugünden itibaren okul grubundan ayrılıyorum. Sınıf Değiştirme işlemlerini de tatil Dönüşü halledicem. Insan güvenmediği kişi ile her an Yanyana olmak istemez değil mi? Evet Emir Başaran. Artık hayatında yalancı, güvenilmez biri yok." Dedim ve Koşarak sınıftan ayrıldım. Çıktığımda Sınıfa baktım. Sınıfta birkaç kişi vardı. Iyiki kızlar gitmişlerdi. Yoksa bu çok büyürdü.

Yolda giderken gözyaşlarımı tutmayı başardım. Tuvalete geldiğimde Serra ve tayfası vardı.

"Dışarı Çıkın! Şimdi!" Diye bağırdım. Gülüp dışarı çıktılar. Yok ya ben bu okulda sinir hastası olurum. Gerçekten. Şuan onlara yapmak istediğimi anlatıyım mı?

Meyve bıçağı ile sadece kanatıcak şekilde, öldürmeyecek biçimde biryerlerini kesip , ayak parmaklarını ve el parmaklarını doğrayıp, kurt köpeklerinin önüne atıp, canlı canlı yakıp, kalan parçalarına kezzap döküp denize atmak istiyorum. Içimden çıkan psikopatın farkındayım ama işte çok sinirlendim. Niye bu kadar sinirlendiğimi bilmiyorum. Ama beni önce kavgacı, sonra yalancı yerine koydu. Emir'e daha da kötülerini yapmak istiyorum. Kaç aydır arkadaşız bana birazcık bile mi güvenmiyordu. Neyse ama intikam soğuk yenen bir yemektir. Ben ne yapacağımı biliyorum.

Saçmaladıysam özür dilerim. Böyle şeyler yazmak konusunda yetenekli değilim. Aslında bu kitap benim için ilk mizah deneyimi ne kadar çok mizah olmasada. Ben daha çok gerilim, korku gibi şeyler yazmayı seviyorum. Belki yakında benden yeni hikaye görebilirsiniz. Neyse. Yorumlarınızı bekliyorum.

Sahnedeki ÇocukWhere stories live. Discover now