25. Mağdurlar

182 16 0
                                    

Tünel kapağı şimdi tam karşılarındaydı. Kapağın üzerinde duran vana benzeri kilidi Mert kolayca çevirdi. Sıra sıra tünele inerken en son inen Dohu'nun gözleri birden Ersa'ya takıldı. Ersa'ya gülümseyerek selam yollamak istesede onun Dohu'ya baktığı yoktu. Dohu gözlerini , bacaklarının karnın dibinde gözüken tünelin zeminine dikerek indi tünele. Dohu kapağı kapattığında karanlıkta kalmışlardı. Sırtına aldığı çantayı indirip feneri aramaya başladı Dohu. İki kitabın üzerinde duran feneri alacakken eline Atatürk'ün solmuş fotoğrafı takıldı. Feneri yakıp fotoğrafa doğru tuttuğundaysa babasının, dedesinin ona anlattığı milli mücadele yılları geldi aklına. Derin bir iç çekip çok küçük bir sesle konuşmaya başladı.

''Eğer.. Eğer atam o zorlu şartlarda yaptıysa biz neden yapamayalım ki?..''

Mert karanlığa alışmak üzere olan gözlerini ovuşturarak Dohu'ya seslendi aniden.

''Hadi Dohu! Aydınlat bizi artık! Zira bu karanlıkta yanımda biri olduğu hissinden kendimi alamıyorum.''

Dohu resmi koyup çantanın ağzını kapatarak ayağa kalkıp feneri önlerine tuttu. Tam o sırada kapağın üstünden konuşma sesleri gelmeye başladı. Birisi kapağı açmaya çalışıyordu.

Kapak açıldığındaysa tepelerinde Ersa'nın yüzü vardı. Kapağı açar açmaz konuşmaya başladı.

''Oh ! Gitmemişsiniz! Neden haber vermeden gittiniz ki? Size yiyecek bir şeyler getirdim. Hadi alın!''dedi kolunu tünele uzatarak.

Dohu kolunu tünelin tepesine uzatmış, içinde kuru ekmekler gözüken sepeti almıştı. Sepetin içini ayrıntılı olarak incelemeden önce masum masum Ersa'nın yüzüne bakarak konuşmaya başladı.

''Çok teşekkürler... Bize yaptığınız bu iyilikleri unutamayız!''

Mert ve Ayso'da hep bir ağızdan teşekkür ettiler. Ersa , Ezo'nun kendisine seslendiğini duyunca tünelin kapağını kapatmaya hazırlanarak söze girdi.

''Tamam , tamam önemli değil. Haydi! Görüşmek üzere! '' dedi ve ağır, küflenmiş kapağı sertçe kapattı.

Dohu sepeti Ayso'nun eline verdikten sonra öne geçip ,fenerle etrafı aydınlatarak yürümeye başladı. Mertler de onun arkasından geliyorlardı.

Ayso gözlerini elindeki sepette bulunan kuru ekmeklerde gezdirirken sessizliği bozdu.

''Anıl'ın bacağına şey olduktan sonra çok büyük bir şanski Anka Sığınağı'na çok yakınmışız. Yine çok çok büyük bir şanski sığınakta sağlıkçılar varmış. Adeta bir sağlık merkezine denk gelmişiz . Bunları hala aklım almıyor.''

Dohu yüzüne masum ve sevimli bir ifade takınarak Ayso'ya karşılık verdi.

''Ulu Kağan olayları etkileyemesede bize yön göstermiş oldu. Olay planın bir parçası değildi fakat o sığınağın orada bulunması bir parçasıydı bence... Hepsi Tanrı'nın yardımıyla gerçekleşti. Tanrı'ya çok şükür...''

Bundan sonra bir süre sessizlik oldu. Herkesin aklında bir şeyler , önlerine gelecek ilk sığınağın ışıklarını bekliyorlardı.

Dohu'nun aklına birden masumiyetinin kayboluşu geldi. O da bir katil sayılmaz mıydı artık? Kötü bir adam da olsa bir adam öldürmüştü ne de olsa. Vicdanıyla savaşıyordu . Tek tesellisi bunu görevinin gereği yaptığıydı. Bu düşüncelerini kafasından savurmak için geleceği düşünmeye başladı.

Yarım saati aşkındır yürüyorlardı. Mert'e gına gelmiş olsaki bıkkın bir şekilde bozdu sessizliği.

''Of of ! Bu tünelleri neden bu kadar uzun yapmışlar! Hatta neden ayrı ayrı sığınaklar yapmışlar onu bile anlamıyorum !''

''İnsanlar ne kadar yakın olurlarsa o kadar karışıklık olur.''dedi Dohu büyük bir ciddiyetle.

Küçük küçük sesler duymaya başladılar. Durdular ve dinlemeye başladılar. İnsan sesleriydi bunlar , mutant falan değildi. En azından öyle tahmin ediyorlardı. Erkek ve kadın sesleri olmalıydılar. Git gide yaklaşıyorlardı. İlk net olarak duydukları kızın sesiydi.

''Yaa ama çok uzaklaşmadık mı? Zaten dedem buraya gelmez.. O tünelin merdivenlerinden bile inemezki.''

''Bak Nefes! Zaten suratını kırk yılda bir görüyorum , o adamın yine huzurumuzu bozmasını hiç istemiyorum!'' dedi kalın kalın gelen erkek sesi.

''Of tamam. Ama burada duralım.''

''Tamam canım. Seni gerçekten çok özledim...''

Dohu bunu duyunca tek bir kelime çıkardı.

''Oha!''

Ayso elini ağzına götürmüştü. Mert'se tepkisiz duruyordu hala. Dohu birden hareketlendi ve sesin geldiği , tünelin ilerisine doğru yürümeye başladı. Dohu keskin bir dönüşten hemen sonra karşısında sıkı sıkı sarılan bir çift gördü ve hiç ses çıkarmadan fenerin ışığını onlara tuttu. Aysolar Dohu'nun arkasından gelmiş , hemen arkada olanları izliyorlardı.

Aşk mağduru olan çift Dohuların gelişini fark etmedi fenerin ışığını görene kadar. Kız , oğlana sarıldığı sırada gözünü sola çevirdi ve fenerin aydınlattığı beyaz bölgeyi gördü. Sarılmayı bırakmadan oğlanın kulağına fısıldamaya başladı.

''Aşkım! Şuradan bir ışık geliyor!''

Oğlan buna cevap vermeden kızı bıraktı ve ikisi birden feneri ışığın geldiği yere tuttu. Tuttukları anda çığlık atmaları da bir oldu. Daha tanımadıkları Dohu'nun fenerin ışığıyla parlayan suratı şimdi tam karşılarındaydı.

_______________________________

Oy vermeyi ve görüşlerinizi yorumda belirtmeyi unutmayınız. :)

Ulu KağanWhere stories live. Discover now