LAPİS LAZURİT- 42

11.1K 825 98
                                    

-Merhaba Malcolm, balodan sonra görüşememiştik, sanırım eee nişanlınla epey meşguldün.

Evan Mcfie'nin sözleri etrafındaki askerlerinde gülmesine neden oldu. Malcolm, atı Nessus'un eyerini bir yana bırakarak, hedefine kilitlenen bir aslan gibi ağır ağır adımlarla Mcfie Lideri'ne doğru yöneldi. Gözlerindeki hiddet Evan'ın olmasa da, etrafındaki askerlerin sesini kesmeye yeterli oldu. Sert yüz hatlarına rağmen alaycı bir gülümseme takınan Kildraen Lordu:

-Seni aşağılık solucan, ne zamandan beri karşıma çıkacak cesareti kendi de buluyorsun?

Malcolm Mckenzie'nin, sanki etrafı yaklaşık elli kadar askerle sarılı olan kendisi değilde Evan'mış gibi davranması, Mcfie savaşçıları arasında tedirginliğe neden oldu. Her ne kadar kalabalık oluşlarına güvenseler bile Kara Aslan hala İskoçya için büyük bir efsaneydi ve belli ki Mcfie savaşçıları da bu efsaneye inanıyorlardı.Onun sözleri karşısında yüzündeki gülümsemesi solan Mcfie, askerlerindeki çekimserliğinde farkına vararak, bir elini kılıcına atıp şüpheyle kıstığı gözlerinin ardından "Bir Mcfie eğer karşına çıkmamışsa ya zamanı gelmediği yada seni dövüşmeye değer görmediği içindir, Mckenzie!" dedi. Onun bu sözleri üzerine bir kahkaha koyveren savaşçı, bir müddet karşısındaki askerlere ve sinirleri gerilen Evan'a aldırmadan güldü. Nihayet kendine geldiğinde "Ah Tanrılar adına!" dedi "Uzun zamandır bu denli komik bir şey işitmemiştim, demek zamanı gelmediğinden karşıma çıkmamıştın öyle mi?" Son sözlerini buz gibi bir sesle söyleyen Malcolm, tam Evan'ın karşısına geçerek gözlerini adama dikti ve ekledi "Bu zamanın geldiğine kim karar veriyor Mcfie? Sen mi?" Sonra Klan Lideri'nin etrafında avını koklayan bir aslan gibi dolaşarak "Ya da belki de şöyle sormalıyım" dedi "Donald'ın vaktinin geldiğine sen mi karar verdin Evan?"

Onun son sözlerini işiten Evan'ın vücudu bir anda yay gibi gerildi, kılıcını yarı yarıya kınından çeken adam, yüzünü yavaş ancak kararlı bir biçimde Malcolm'a döndü " Neyi ima ediyorsun sen?" diye tısladı. Malcolm, bir süre Evan'ın girdiği tüm savaşlardan şanslı bir biçimde, hiç yara almadan kurtulan yakışıklı yüzüne baktı sonra sözlerine şöyle devam etti "Donald" diyorum "O gün karşıma çıkması gereken kişi senken neden kardeşini yolladın?"

"Ne saçmaladığına dair hiçbir fikrim yok Mckenzie, bildiğim tek şey kardeşimi öldürdüğün ve er ya da geç bunun hesabını vereceğindir!"

Adamın göz göre göre söylediği yalanlar artık Malcolm'ın canına tak etmişti, önce Larena şimdi bu züppe hergele... Mckenzie Lideri'nin kabaran öfkesi kabından taştı! Evan'ı yakasından tuttuğu gibi kaldıran savaşçı "Seni adi köpek!" diye haykırdı "O akşam benimle yüz yüze savaşmak için gönderdiğin ve mührünü taşıyan pusula hala çekmecemde duruyor! Seni korkak it! Savaşmaya cesaretin olmadığı için onu bana yolladın ve lanet yüzü o kadar sana benziyordu ki, öldürene kadar kim olduğunu anlamam mümkün olmadı!"

Son sözlerini söyledikten sonra adamı un çuvalı gibi yere fırlatan Malcolm, hızını alamayarak Evan Mcfie'nin üzerine doğru yürüdü. Lordlarının tehlikede olduğunu anlayan askerler hızla Malcolm'ın etrafını sararken, olduğu yerden doğrularak ağzından akan kanı elinin tersiyle silen Mcife Lideri "Sen... Kim olduğunu sanıyorsun? Neye güveniyorsun?" diye tısladı "Etrafının sarılı olduğunu anlayamayacak kadar ahmak mısın?" Onun gözlerindeki nefretle karışık öfkeyi sezen Kale Lordu, alaycı bir gülümseme ile "Ben değil ama sen kesinlikle öylesin Mcfie" dedi ve önündeki iki askeri, daha adamlar ne olduğunu anlayamadan, yakalarından tutup kafa kafaya verirken "Basiretsizsin, bu yüzden baban seni değil Donald'ı tercih etti aksi takdir de..." Ancak sözleri Evan'ın öfke dolu haykırışı ile bölündü "Kapa çeneni katil!"sinirli bir şekilde başını ovuşturan adam neden sonra kendini toplayarak "Cesaretini takdir ediyorum Mckenzie ancak tek başına ne kadar ileri gidebilirsin ki?" diye gülümsedi. Evan'ın hiddeti karşısında adeta daha çok keyiflenen Malcolm, kendisine engel olmak isteyen başka bir askeri kolundan tutup yere devirirken "Tekrar Say!" dedi. Gözlerini kuşkuyla kısan sarışın savaşçı, hızlı bir biçimde etrafı kolaçan ederken "Neden söz ediyorsun olmayan..." Ancak daha sözünü tamamlayamamıştı ki ormanlık alanda önce Alastair sonra Duncan ve diğer Mckenzie askerleri, adeta hayalet gibi birer birer belirmeye başladılar. Sinirle yanağındaki bir kası seğiren Evan'ın yüzünü büyük bir neşe içerisinde izleyen Malcolm, zafer dolu bir kahkaha savurdu "Sorun nedir Mcfie? Yoksa sayamayacağın kadar çoklar mı?"

Orman BüyücüsüWhere stories live. Discover now