KULÜBE - 1

28.1K 1.5K 95
                                    


Sonbahar mevsiminin son günleriydi, soğuk hava iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştı. Ahırın kapısını kapatmak için kullandığı urganı çiviye geçirdi, iki eliyle ancak tutabildiği süt dolu testiyi güç bela kulübenin içine taşıdı ve nihayet ısınması için testiyi ocağın çengeline astığında nefes nefese kalmıştı.

Birkaç saniye soluklanmak için masanın kenarına tutundu, nefesi düzene girip ocak için bir az dal ve odun toplamak üzere doğrulduğunda gözü boş sandalyeye takıldı. Bir bacağı hafiften aksayan, eski sandalyenin kenarına Argus'un adı kazınmıştı. İhtiyar adamın ölümünün üzerinden bir kış ve bir bahar geçmişti ancak Kylianne hala onu düşündüğünde gözlerinin dolmasına engel olamıyordu.

Klanından ayrılıp, Karaağaç Ormanı'nın derinliklerine kaçmak için zorlandığında henüz 16. baharındaydı. O gün gök delinmiş gibi yağan yağmurun altında saatlerce ormanın derinliklerine koşmuş,  takati kesilip karanlık çöktüğünde ise meşe ağacının gövdesine sığınmış ve gözlerini dökercesine ağlamıştı. Gidecek bir evi, sığınacak bir klanı ya da ailesi artık yoktu... Artık kurtlar tarafından parçalanacağını düşündüğü bir anda, elinde feneri ile karşısında yaşlı Argus belirmişti.

İlk başta ona pek güvenmese de zaman içerisinde birbirlerine alışmışlar, aynı kanı taşımamalarına rağmen baba-kız olmayı başarmışlardı. Odun kesmek, köye inip alışveriş yapmak, keçileri otlatmak, süt sağmak gibi ağır görevleri Argus üstlenirken; Kylianne'e peynir yapmak, et kurutmak gibi mutfak işleri ile çamaşır ve ev düzeni kalmıştı. Hayatta öğrendiği her şeyi ona borçluydu dahası hayatını Argus'a borçluydu eğer o gece onu bulup, bu kulübeye getirmeseydi Kylianne, muhtemelen vahşi hayvanlara yem olacaktı. Üstelik ilk zamanlar kendisini evden atacağından korktuğu için Argus'a büyü yeteneklerinden bahsetmemişti. Fakat daha sonra keçisi Trion bacağını kırınca, gizlice kehribar taşını ve yeteneklerini kullanarak hayvanı iyileştirmişti. Tabi yılların tecrübeli ormancısı Argus durumu fark etmiş ve zamanla Kylianne'in anlatmadığı parçaları da birleştirerek kızın büyü yeteneğini keşfetmişti.

İhtiyar Argus'un kendisine "her şeyi bildiğini" söylediği gün, Kylianne çok üzülerek gideceğini söylemişti. Ancak İhtiyar adam bunun için "endişelenmemesini" kendisine yardımcı olacağını söyleyerek bir kez daha kızı hem şaşırtmış hem de sevgisini kazanmıştı. Kylianne ilk başta bu fikre sıcak bakmasa da Argus, kulübenin alt kısmındaki deponun bir bölümüne Kylianne'nin kullanması için bir tezgâh ve dolap yapınca, kıza da ancak teşekkür etmek düşmüştü. Hatta Argus bir seyahati sonrasın da tedavi usulleri ve büyüleri hakkında el yazması bir kitap getirmiş, Kylianne bu hediye karşısında gözyaşlarına boğulmuştu.

Ve işte şimdi Kylianne'nin yegâne aile bildiği bu adam, artık yoktu. Kulübenin içerisini gözleri ile yavaşça taradı Kylianne, sağlığı yerindeyken oturduğu sandalye ve daha sonra hastalığı ilerledikçe dinlenmek için kullandığı hasır yatak, hepsi, hepsi bomboştu! "Neden" diye düşünmekten kendini alamıyordu Kylianne, "Neden sevdiği herkesi yitirmek zorundaydı!". Annesi, babası, ablası ve şimdi de Argus... Oysa onu yaşatmak için elinden geleni yapmıştı ancak ihtiyar ormancı yine haklı çıkmıştı. Ölüm Lordu ile mücadele etmek mümkün değildi, eğer zamanı gelmişse kimse onun elinden kurtulamıyordu. Kylianne ancak imkân dâhilinde olanı, mümkün kılıyordu.

Gözlerinden, ellerine akan damlalar Kylianne'i kendine getirdi, hızla gözyaşlarını sildi yapması gereken yığınla iş vardı. Pencereden göründüğü üzere karanlık bulutlar yaklaşıyor, Karaağaç Ormanı fırtına topluyordu, elini çabuk tutmalıydı. Ormanın içinden topladığı odunlarla ateşi yaktı, kazları kümese soktu, huysuzlanan atı Chiron'u bir havuçla kandırarak ahıra sokmayı başardığında hava kararmıştı bile!

Kümesten topladığı yumurtaları yerleştirdiği sepeti yerden kaldırdı,ağzından salyaları akan köpeği Glap'in eve girmesini bekledi ve peşinden kapının sürgülerini kapadı. Mumu yakıp, sütü bir kez daha karıştırmak için ocağın başına gittiğinde pencereye tünemiş olan Atmacayı gördü. Argus bu atmacayı avlanmak için kullanıyordu, aynı zamanda hayvan kulübe için bir nevi gözcülük görevi görüyordu. Hatta bir seferinde Kylianne, ihtiyar adamın onu posta kuşu gibi kullandığına şahit olmuş ancak nereye pusula gönderdiğini bir türlü öğrenmeyi başaramamıştı.

"Muhtemelen yiyecek bulamadığı için gelmiştir" diye düşündü.

 Ancak yılın bu mevsimi kendisi bile avlanacak hayvan bulabiliyorsa, bu doğuştan yetenekli ölüm kuşu haydi haydi yiyecek bir şeyler bulabilirdi... Yine de onu beslemek eğlenceliydi. Bir parça kurutulmuş geyik etini hayvanın önüne koyduğunda, Atmaca bacağını kıza doğru uzattı. Onun bu davranışını çok komik bulan Kylianne kıkırdadı ve işte o an hayvanın pençesindeki şeyi fark etti, bu aslında şeye benziyordu...

Genç kadın, fırtına hızıyla kuşu içeri alıp, iki pencereyi sürgüledi, mumu söndürüp, kapının önüne fazladan bir sandalye koydu. Glap'in tasmasını çözdükten sonra eline oklarından birini alarak kapının tam karşısına dikildi. Atmaca'nın pençesinde bir tutam insan saçı vardı...

Orman BüyücüsüTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang