VULTURUS-36

11.7K 962 76
                                    

Bir anda ortam karardı ve Kylianne kendisini, şömine kenarındaki koltuğunda buldu. Koltuğun kenarlarına tırnaklarını geçiren genç kadın "Hayır" diye fısıldadı "Hayır, hayır, hayır!"Gözlerini yeninden kapatıp odaklanmaya çalıştı ancak kafası allak bullak olmuştu ve Breannen'ın zihnine dönemiyordu. "Hayır şimdi olmaz, burada olmaz!" diye fısıldadı bir kez daha odaklanmayı denedi ancak olmuyordu en son öğlen yemek yemişti ve çok yorgun olduğu için akşam yemeğine inmemişti. Görüntüleri yeniden zihninden geçirdi, belki bu zamana ait değillerdir diye ancak Malcolm'ın üzerinde bulunan cotun bu yıl, Duncan'ın hasta olduğu dönemde Bryce'ın vurduğu geyiğin derisinden yapılmış, üzerine bizzat Glenna tarafından bir aslan figürü işlenmişti. Hışımla olduğu oturduğu yerden kalkan genç kadın, odada hızla birkaç adım attıktan sonra olduğu yerde adeta mıhlandı. Kalbi korku ve şüphe içerisinde çılgınlar gibi atıyordu, titreyen ellerini kararsızlıkla saçlarının içerisinden geçirdi "kendimi kandırmanın anlamı yok" diye mırıldandı "benden, korkunç bir şey gizliyorlar..." Derin bir nefes alan genç kadın, karşısındaki aynadan yansıyan yüzüne baktı. Şaşkınlığın yarattığı etkiyle büyüyen gözleri ve adeta kan çekilen bembeyaz yüzü aslında olan biten her şeyi açıklıyordu. Kylianne olduğu yere çöktü ve başını elleri arasına alarak, aynada kendisini izleyen kadına "Bu olamaz, mutlaka bir açıklaması olmalı" diye fısıldadı.

***

-Leydi Kylianne! Leydi Kylianne!

Kylianne, usulca gözlerini araladı ancak gün ışığının amansız etkisiyle yeniden gözlerini kapattı. Sesin sahibi ısrarla kendisini çağırıyordu fakat genç kadın bir türlü ona cevap verecek gücü kendisinde bulamıyordu. Bir kez daha gözlerini aralamayı denedi ama bu kez daha kontrollüydü, minik bir aralıktan baktığı dünya fazla aydınlıktı... "Neredeyim, ne oldu?" diye düşündü sonra yavaş yavaş anılar zihnine dolmaya başladı ve yattığı yerden hızla doğruldu "Benim, benim Breannen'ı bulmam gerek!" diye fısıldadı. Mairin, genç kadına anlamsız gözlerle süzdükten sonra "Hayır önce bana hesap vermeniz gerek, neden geceyi koltukta geçirdiniz hanımım? Her tarafınız tutulmuş olmalı!" diyerek cehennem meleği gibi söylenmeye devam etti. Kylianne, başına saplanan müthiş ağrıya aldırmamaya çalışarak "Kahvaltımı odama getirmelerini söyle Mairin!" dedi ve hızla yatağından doğruldu. Genç hizmetkar, hanımındaki değişimi sezdi "Bir sorun mu var? Eğer yardım..." ancak önerisi daha tamamlanmadan Kylianne tarafından kesin bir dille reddedildi "Hayır."

Genç kadın, koltuktan doğrulurken "Hayır yapabileceğin bir şey yok Mairin" dedi ve ekledi "sadece kahvaltımı söyle, lütfen!" Mairin belki de ilk defa Kylianne'i bu denli telaşlı görüyordu, bu yüzden soru sormaktansa söylediklerini yapmanın daha iyi olacağını düşündü. Endişeli gözlerle bir kez daha onu süzdükten sonra "Peki hanımım" dedi ve aceleyle odadan çıktı.

Hizmetçi çıktıktan sonra hızlı bir şekilde eline ilk gelen elbiseyi üzerine geçiren Kylianne, saçlarını toplamakla zaman kaybetmeyip hızlı bir şekilde, üstünkörü taradı. O tam işlerini bitirmişti ki içeri kahvaltı tepsisiyle birlikte Mairin girdi. "Tam zamanında" diyen Kylianne, adeta hizmetçinin getirdiği yemeğin üzerine gömüldü. Mairin onu bu denli endişelendiren ve üzen şeyin ne olduğunu sormak istiyordu ancak Mckenzie Gelini adeta boğulurcasına yemek yerken, pek kendisine cevap verebilecekmiş gibi durmuyordu. Genç kadın kahvaltısını bitirip, ağzını hızla peçeteye sildikten sonra kapıya doğru bir adım atmıştı ki Mairin onu durdurdu "Hanımım size söylemem gereken bir şey..." Ancak Kylianne'in onu dinleyemeyecek kadar acelesi vardı "Sonra Mairin" dedi "Şimdi Breannen'ı bulmam gerek!" ve apar topar kapıdan çıktı.

Normalde Breannen sabahları kahvaltıya inerken Kylianne'e eşlik etmek için onu kapıda beklerdi ancak şenlik zamanı kimsenin vakti birbiriyle uyuşmadığından herkes kahvaltısını bir şekilde geçiştiriyordu. Bu sebepten Breannen'da geç uyanan Kylianne'i rahatsız etmemek için sabahları odasına gelmiyordu. Genç kadın, hızlı bir biçimde loş koridorları kat ederken bir yandan da onu nerede bulabileceğini hesap ediyordu. Daha önce Breannen'ı hiç bu şekilde aramasında gerek olmamıştı, izsürücü ne zaman Kylianne'in ihtiyacı olsa bir biçimde onu bulmayı başarıyordu. "Lanet olsun!" diye söylendi genç kadın, dün akşam bünyesini fazla zorladığı için iç sesini hala kullanamıyordu "Lanet olsun Breannen, hangi cehennemdesin!" Sıkıntıyla dudaklarını ısıran Kylianne orta salonu arşınlarken hala adamın nerede olabileceğini hesaplıyordu, önce Komutanların kalede kaldığı odaya sonra talimhaneye son olarak da kütüphaneye gitmiş ancak İzsürücü'yü hiçbir yerde bulamamıştı. Sıkıntıyla önündeki koltuğa oturan genç kadın, usul usul ağrıyan başını ovalarken bir yandan çaresizlikle ne yapacağını düşünüyordu. Mannis, "Öleceğini biliyorsun, Kylianne'e ihtiyacın var" derken ne demek istemişti? Malcolm ölüyor muydu? Onu iyi etmeye gücü yetmemiş miydi? Peki ya Breannen neden şimdiye kadar kendisine bu konuyla ilgili bir şey söylememişti?

Orman BüyücüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin