42-Gizemli çığlık

Start from the beginning
                                    

Arthur arkasını döndüğünde hırsızlık yapmış bir suçlu gibi yakalandığı için kendisine küfretti. Toren'in uykusunun bu kadar hafif olduğunu bilmiyordu.

"Hava alacaktım, biraz dışarı çıkıyorum."

"Beraber çıkalım Arthur, benim de içeride canım sıkıldı."

Başıyla onaylayan Arthur önden çıkmak istediyse de Toren atik davranıp öne geçti. Dışarıyı kontrol edip Arthur'un gelmesini işaret etti.

Arthur onun aşırı korumacı olduğunu düşünüyordu. Yine de kendi iyiliği için olduğunu bildiğinden ses çıkarmadı. Sarayın ana kapısına ulaştıklarında kapıdaki nöbetçilerin kendilerini fark etmemeleri için başlarını örtüyle gizleyip kapıya doğru koştular. Muhafızlar gelenleri görse de çok yavaş hareket ediyorlardı.

Toren kapıya ilk ulaşan oldu. Açmak için iki kulpu kavradı ve çekti. Hiçbir hareket olmadı. Kapı sanki çiviyle çakılmış gibi sabitti. Tüm gücüyle çekerken Arthur da yardıma geldi. Beraberce asıldılar ama kapı milim kımıldamadı.

Muhafızlar çok yaklaşmıştı. Geri gitmekten başka çareleri yoktu. Diğer yönlere bakan kapılarında aynı olup olmadığını merak eden Arthur, Toren'e kendisini izlemesini söyledi.

"Diğer kapıları kontrol edelim. Eğer saraydan çıkamıyorsak bir sorun var demektir."

"Hem de büyük bir sorun" diye ekledi Toren.

Koşarak diğer yöndeki kapıya ulaştılar. O kapı ve diğer iki yöndeki kapıda açılmadı. Bu işin ardında büyücünün olduğunu düşünen Toren, Laura'ya seslenmeye karar verdi.

"Laura! Laura!"

Normalde alaycı bir tavırla laf sokarak gelmesi gereken kadın ortaya çıkmamıştı. Arthur bile meraklanmıştı. Büyücünün işi olsa gelip onlarla alay etmesi gerekirdi. Kendisi de seslendiğinde yine gelen olmamıştı.

Toren önce kızdı, ardından meraklandı. "Başına bir iş gelmiş olabilir mi?"

Toren'in endişesi Arthur'a da bulaşmıştı. "Bilmiyorum ama saraydan çıkabilmek için ona ihtiyacımız olduğu kesin."

Arthur ve Toren kadına nasıl ulaşabileceklerini bilememenin çaresizliği içinde odaya dönmeye karar verdiler. Koridorlarda dolaşmak tehlikeli olabilirdi.

Liz uyumaya çalıştıysa da bir süre sonra yatakta dönmekten sıkıldı ve kalktı. Küçük ateş kaynağından, büyük bir mumun fitilini yaktı. Üzerini değiştirip Arthur'u görmek için dışarı çıktı. Arthur'un kapısına ulaştığında kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmeyince merak edip açtı ve kimsenin olmadığını görünce uzattığı kafasını geri çekti.

Düşünürken elini çenesine koydu. Toren'in de ortada olmaması ikisinin beraber bir yere gittiğini düşündürdü. Saray o kadar boş ve korkunç geliyordu ki bir an önce tanıdık birini görme ihtiyacı hissetti.

Arthur'un annesinin yanına gitmeyi düşündü. Fakat hız farkı yüzünden onunla konuşamazdı. Biri çok yavaş konuşacak diğeri ise çok hızlı. Anlaşmaları mümkün değildi. Üstelik onun bu büyü hakkında bilgisi olmadığı için çok şaşıracağını düşünmeliydi.

Sarayı rastgele dolaşıp onları bulacağını ummuyordu. En iyisi meclis başkanına gitmeliydi. Fakat yaşlı adamın yorgun veya uyuyor olabileceği düşüncesi aklına gelince ondan da vazgeçti. Kafasını boşaltmak için bir şeyler okumayı düşündü. Kütüphaneye gidip bir hikaye kitabı almanın şimdilik en iyi çözüm olduğuna karar verdi.

Arthur ve Toren odaya dönmüşlerdi. Liz'le karşılaşmadıkları için onun uğradığından haberleri olmamıştı. Arthur tekrar kitaplara gömülmeyi düşünürken aklına gelen fikirle durup Toren'e baktı.

"Bana bir söz vermeni istiyorum."

Toren merakla hükümdarına baktı.

"Ne için?"

"Eğer bu bir hafta içerisinde çözümü bulamazsam ve göklerin yargılamasından kurtulamazsam Liz'i..."

"Hayır" dedi Toren, Arthur'un sözünü keserek.

"Daha ne istediğimi duymadın bile."

"Liz'le benim aramda bir şey yok. Sen olsan da, olmasan da, onun sorumluluğunu üstlenemem."

Arthur gülmeye başladı. Toren şaşkınlıkla bakarken Arthur gülmekten yerlere yatıyordu.

"Ben sa-de-ce..." gülmekten konuşamayan Arthur sakinleşene kadar sustu. Sonunda kendine geldiğinde cümlesini tamamladı. "... Liz'i ve annemi alıp saraydan çıkarır mısın diye soracaktım. Onların benim düşmanlarım yüzünden incinmesini istemiyorum. Liz'i ailesine götürebilir misin?"

Toren aşırı tepki verdiği için utanmıştı. Arthur'a Liz'le aramda bir şey yok derken aslında onu hâlâ unutamadığını belli etmişti. Neyse ki Arthur kendisinin ve Liz'in duygularından emindi. Bu yüzden konuya takılmamıştı.

"Peki söz veriyorum, annenin ve Liz'in saraydan çıkıp kendi evlerine dönmelerini sağlayacağım."

"Bu kadar mı?" diye sordu Arthur.

"Ne demek istiyorsun?"

"En azından bir hafta içerisinden başaracağımı, bu tür şeyleri düşünmememi söylersin sanmıştım. İnanmasan bile teselli edeceğini umuyordum."

Toren kıpkırmızı kesilmişti. Sanki Arthur'un zaten başaracağına inanmıyormuş gibi bir izlenim vermişti.

"Ben – yani – tabi inanıyorum, fakat önlem – olarak..."

Arthur dostunun bu kadar utanmasını istemediğinden konuyu değiştirdi.

"Anladım Toren. Sen her zaman ileriyi düşünürsün. Ayrıca benim geleceğimle ilgili olasılıkları dikkate alman güzel. Neyse burada zaman yavaş mı geçiyor nedir? Karnım acıktı."

Zamanın yavaş geçmesi ile ilgili şakası bile Toren'in utanan ifadesini geçirememişti. "Ben gidip mutfaktan yiyecek bir şeyler getireyim" diyerek ayağa kalkan Toren kapıyı açtığında, yüksek sesli bir kadın çığlığı yankılandı.

Sesin normal geldiğine bakılırsa aynı zamanı paylaşanlardan biri olmalıydı. Liz veya Laura'dan biri olacağını düşünen Toren hızla koşmaya başladı. Bir kez daha çığlık duyulduğunda Arthur da Toren'in peşinden hareketlendi.

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 01.12.2015

Kelime sayısı: 1245


Bir Günlük Hükümdar (SY)Where stories live. Discover now