BÖLÜM 33: EV HAZIRLIKLARI

9.5K 388 25
                                    

"Hoş geldin kızım" dedi. Samimi bir şekilde ona sarıldım. Ayrıldığımızda bakışlarımı Emel Hanım'dan Rüzgâr'a çevirdim.

"Sen yaptın değil mi?" Omuz silkti.

"Kurdelenin altında kalmak istemedim." Beynim hemen biliyor, duymuş diye sinyaller verse de gülümsememi bozmadım. Rüzgâr'ın bunu umursamadığını biliyordum çünkü. Eğer umursasaydı daha farklı olayların cereyan edeceğini bildiğimden bunu tüm kalbimle söyleyebiliyordum.

"Ee Hadi!" dedi Emel Hanım. "Kızı yeterince üşüttük zaten." Elimi tuttu. "Hadi kızım" Bana içeriye kadar eşlik etti. İçeriye girdiğimde bir alkış tufanı yine koptu. Bu koca kalabalığın içerisinde kendimi gerçekten özel hissediyordum. Dünyaya getirdiğim bebeğin yaptığım en iyi şey olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu bu alkışlar bana.

Alkışlar sürerken kalabalığın içerisinde tanıdık yüzler var mı diye bakındım. Bir sürü iyi giyimli bey ve bayan vardı. Üzerimdekileri düşünürsek bir an utanmıştım. Ama bu utancım fazla uzun sürmemişti. Tanıdık birinin olup olmadığı merakı daha ağır basıyordu çünkü. Salonu dikkatle incelediğimde alkışlayanların içerisinde Yaprak'ı gördüm. Alkışlayanların aksine o bana el sallıyordu. Deli kız dedim içimden. Daha dikkatli bakınca sağ köşede duran abimi gördüm. Salona bakarken ki amacım onu görmekti. Salondaki tanımadığım bunca insanın umurumda olmadığını söylememe bile gerek yoktu. Benim ona baktığım gibi bana bakan abim yanıma geldi.

"Baştan söyleyelim bu partinin ikinci adamı benim. Beraber yaptık. Baştan söyleyeyim de. Hatta ne ikinci adamı ya birinci adamı benim. Sen hastanede olduğundan beri bununla uğraşıyorum." Güldüm.

"Mütevazı olmayı pek beceremiyor değil mi" dedi Emel Hanım bana dönerek.

"Aynı hamurdan geliyoruz" dedim. "Ama boş verin ben onu böyle seviyorum." Abime sarıldım. O da beni çok sıkmamaya özen göstererek sarıldı.

"Evet, hanımlar beyler bu kadar şamata yeter." Abimle ayrıldık. Emel hanım ellerini havaya kaldırmış bir aşağı bir yukarı indiriyor kalabalığı susturmaya çalışıyordu. Bu çabası karşılıksız kalmamıştı. "İstediğiniz gibi eğlenin. Asya'nın dinlenmesi gerekiyor." Kalabalıktan hoşnutsuz nidalar yükseldi.

"Aaaaa"

"Yaaaa"

Emel Hanım'a döndüm.

"Gerek yok ben iyiyim gerçekten."

"Ben de çocuk doğurdum küçük hanım. Çok uzun zaman önceydi ama. Hem seninki kadar zor da değildi ama üç gün boyunca yataktan çıkmadım. Hadi bakalım"

Mecbur başımı salladım. Aslında bu durum hoşuma da gitmişti. Beni düşünüyor olması güzeldi. Ki kendimi de o kadar mükemmel hissetmiyordum. Ayıp olmasın diye öyle söylemiştim. Uzanıp dinlenmek kötü bir fikir değildi. Sırtıma değen elle başımı o yöne çevirdim. Rüzgâr ile göz gözeydik.

"Sana odayı göstereyim"

***

Odaya girdiğimizde Rüzgâr beni hemen yatağa yatırdı. Odaya göz gezdirme fırsatım bile olmamıştı. Sırtım yatağa değdiğinde ne kadar yorgun olduğumun farkına varmıştım. Yorgunluğum beni kısa sürede ele geçirdi ve gözlerim kapandı.

***

Uyandığımda hava kararmıştı. Yatakta dikleşip saate bakacakken bir homurdanma duydum.

"Kalkma" dedi. İlk başta irkilsem de sonradan yanımda biri olduğunu, o kişinin de Rüzgâr olduğunu anlamıştım.

"Senin için bu saate kadar savaştım. Bu saatte anca yatağa girebildim. Ve yorgunluktan ölüyorum. Sen de bana destek ver ve kalkma" dedi. Sesi hala uykulu çıkıyor, gözlerini açmıyordu. Uykusunu dağıtmamaya çalışıyordu. Geri uzandım. Ben de kısık bir sesle

BİR BEBEK BİN MÜSİBETWhere stories live. Discover now