44.Bölüm Ninni

3.8K 198 197
                                    

Arkadaşlar, öncelikle bu bölüm final değil. Final 49.Bölümde tekrarlıyorum.

Yorum yapmayan, bizden değildir o halde.

Geri sayım, finale son 5.

Multimedia; Bölüm şarkısı kendisi çok sevdiğim animenin şarkısıdır. Lütfen bölümü bunun ile okuyun.

Normalde paylaşıma devam etmeyecektim fakat bazı okurlarımın hatırına devam edeceğim.

Sevgiyle kalın.

Arkadaşlar bu bölümü çok sevgili babam, ''Bayharrison'' a  ithaf edeceğim.

Onun, ''Bay Harrison.'' adlı cinayet kurgu romanına göz atmanızı çok isterim.

Ve bu Batuhan fikri, çok sevgili babama aitti.

Teşekkürler!

Bölüm: 44

Tarık'dan: Azra' nın kaçırıldığı gece.

 Gözlerimi açtığımda, bulunduğum yer olası bir karanlığa bürünmüştü. Karanlıktan gelen gözlerim zaten karanlık olan alana iyice uyum sağlamışken, bir hışımla yattığım yerden doğruldum. Pencerelerin perdeleri ardına kadar açık olduğu için gökyüzünün karanlığını, sokak lambalarının loş ışığının pencereden içeri sızıp, gölgelerle dans edişini görebiliyordum.

Sızlayan başıma ellerimle destek uygularken, ''Peri kızı?'' dedim bir fısıltı halinde. ''Neredesin?''

Yaşadığım anı, neden uyuyup uyandığımı kavramak için yattığım koltuğa birazcık oturdum ve düşünmeye başladım. Sahi, bu kadar saat uyuyacak kadar ne yaşamıştım?

Hatırlıyordum. Azra'nın boyunluğunu yıkamak için banyoya gitmiştim. Döndüğümde bana bir kahve teklifinde bulunmuştu. Kahve... dedim usulca evet kahve.

Kahve fincanı karanlıkta bir mücevher gibi parlıyor, bana göz kırpıyordu. Siyah büyük kupayı elime alıp hafifçe çevirdikten sonra içine baktım. Kahve soğumuştu. Yarısını içmiş, yarısını içememiştim.

Kaşlarım hiddetle çatılırken, kupayı sertçe sehpaya bıraktım ve tekrar seslendim. ''Azra?''

Odada yankılanan sesim, bana bir boşluğa sesleniyormuşum izlenimi verince bir an da dünyam tersine döndü ve olduğum yerde donakaldım. Azra neredeydi?

Gözlerim öfkeyle ardına kadar açılırken, koşar adımlarla salonun çıkışına ilerledim ve ışığı açtım. Odanın diplerinde, köşe bucak her yerde, deli gibi onu arıyordum. Neredeydi?

Sanki battaniyenin altına saklanabilirmiş gibi battaniyeyi şiddetle yere fırlattım.

''Azra?'' 

Yoktu.

Koltukların altlarına arkalarına, yukarıdaki katlara, banyoya... Hatta dolaplara bile baktım. Benim Peri kızım burada yoktu. Peki neredeydi?

Askılıkta bulunan ceketi omzuma atar atmaz, koşar adımlarla kapıdan çıktım. Onu bulmalıydım, bulacaktım da. Bu saatte, hatta bu soğukta nereye gitmiş olabilirdi ki?

Dışarıya çıktığım sırada, iliklerime misafir olan soğuk tat tanıdık gelmişti. Azra bıçaklandığı gün de ciğerlerime saplanan, iliklerime misafir olan soğuk buydu. Teni ürpertecek kadar, dudaklarını kesecek kadar bir soğuk. Bu soğukta nereye gitmişti?

Bir umut olarak cebimden telefonumu çıkarttım ve onun numarasını tuşladım. Aramama rağmen sürekli ulaşılamıyor cevabını alıyordum. Bir an beynim, gözlerimin önüne bir görüntü sundu... Hatırlıyordum. Kahve fincanının yanında onun telefonu vardı. Azra'nın telefonu.

Turunculu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin