11.Bölüm ✴ Ulaş Güler.

8.2K 424 101
                                    


  ✴✴✴

Karşılaştığım manzara, hafifçe tebessüm etmeme neden olmuştu.

Tanem, kısacık boyuyla kapının ağzında... Tarık ise hemen arkasında, baba kız gibi duruyorlardı. Gözünü bana dikmiş ve bir cevap talep eden Tarık'ı umursamayarak elimdeki keki, Tanem'e uzattım. ''Üflemeyecek misin?''

Tanem, sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi derin bir iç çekti. Öfkeli bakışlarının eşliğinde ise mumu üfledi. Ardından, ''Teşekkürler.'' deyip kapıyı suratıma kapamaya yelteniyordu ki Tarık, son anda kapıyı tuttu.

''Tanem, misafirimize hoş geldin yok mu?'' diye bağırdı, arkasını dönüp içeriye giden Tanem'e. Cevap gelmeyeceğini anladığı sırada, gözlerini bana çevirdi. ''Hoş geldin sevgilim.''

Ona doğru eğilip, yanağımdan öpmesine müsaade edecek iken, o uyanıklık yapıp dudağımdan öpmüştü. Gerçekten bu çocuk, sinir uçlarımın üzerinde dans ediyordu.

Avucumla dudaklarına sertçe vurdum. ''Bir daha iznim olmadan öpersen, daha sert olacağım!'' deyip ikaz ettim.

''Tamam tamam.'' dedi ay gibi parlak beyaz dişlerini göstererek gülümserken. ''Gelsene.''

Meraklı gözlerimin içeriyi taramasına müsaade ederken, bir iki adımla çoktan içeri geçmiştim. Salon hemen karşımda duruyordu. Ortada siyah bir masa vardı üzerinde de kalpli pembe bir pasta vardı. Yanında ise içecekler ve abur cuburlar...

Hemen karşısında siyah bir duvar ünitesi vardı. Koltuklar da siyah ve beyazdan oluşmaktaydı. Ve ev dışarıdan bakan birinin bile anlayabileceği kadar dağınıktı. Elimdeki pop keki, mumu sönmüş bir şekilde masaya bırakırken, kendimi salonda bulunan Tanem'in oturduğu beyaz koltuğa bıraktım. Koltuk oldukça yumuşak ve rahattı.

''İçecek bir şey?'' derken elindeki bardağı bana doğru uzattı Tarık. Harun'un partisinde yeterince yiyip içtiğim için midem, ''Doluyum!'' sinyalleri vermeye başlamıştı bile. Bu yüzden elimin tersiyle bu teklifini reddettim.

Bir elin omzuma dokunduğunu hissedince, gözlerim kahverengi gözlü Tanem ile buluştu.

''Tanem?''

''Sen kimsin?'' dedi kaşlarını çatıp, gözleriyle baştan aşağıya beni süzerken. Bir an gerçekten bu tatlı kızın Tarık'ın kardeşi olup olmadığını düşündüm. Evlatlık filan olabilir miydi? Tamam Tarık da kendi çapında tatlı bir adamdı ama bu kız...

''Azra Güler.'' dedim elimi uzatıp, kaçamak bakışlar atarken. ''Memnun oldum, Tanem.''

Uzattığım elime ters ters bakarken, sıkma gereği bile duymamıştı. ''Adımı nereden biliyorsun? Yoksa...'' bakışları, içeceklerle meşgul olan Tarık'a çevrildi. ''Şu salak mı söyledi?''

Boşta kalan elimi dudaklarıma götürüp hafifçe kıkırdadım. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp, kaşlarımı kaldırdım.

''Abine salak mı diyorsun sen? Tanem, beni oraya getirtme!'' diye bağırdı Tarık. Bağırdı dediysem fısıltının birkaç ton yükseği gibi bir ses yankılanmıştı odada.

Arkama yaslanıp, bacak bacak üstüne atarken keyifle gülümsedim. Tanem'in bu tavırları hoşuma gitmedi değildi.

''Sen abi mi nereden buldun?'' dedi Tanem. Beynim, geçmişteki hatıraları önüme sererken özet geçercesine, ''Bir cafede tanıştık.'' dedim.

''Yazık etmişsin gençliğine Azra. Bu salakla ömür geçmez.'' derken bu sefer çenesiyle abisini işaret ediyordu. Sahi, abisini neden sevmiyordu? Elinin tersiyle bukleli saçlarını omuzundan arkaya doğru atarak, havaya meydan okudu ve sanki bir hanımefendiymiş gibi bacak bacak üstüne atarak, benimle konuşmaya devam etti.

Turunculu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin