Özel Bölüm

9K 448 294
                                    

Öhöm, öhöm! Duyuruda bana bazı kişiler karşı çıkmış ve bizi düşün falan yazmışlar. Lütfen bencillik etmeyin. 'Bizi düşün' yazmışsın ama siz hiç beni düşündünüz mü? Buna açıkçası çok üzüldüm ve kırıldım. Beni hiç düşünmeden 'bizi düşün' yazıyorlar. Ben bu kitabın kapağından, kurgusuna kadar o kadar emek harcıyorum. Bir vote ve yorum istedim. Ayrıca bende bir okuyucuyum ve kendime hiçbir zaman YAZAR demedim. İki bölüm yazıp biraz okuyucuyla da yazar olunmaz zaten. Bizi düşün diyenler de beni düşünebilirler mi acaba? Bir saat ben bunun kurgusuyla, yazım kurallarıyla -ki bazen aksaklıklar oluyor.- kapağıyla, multi medyasıyla uğraşıyorum. Ben zaten sizi düşünerek erken yayımlıyorum, çoğu hikayeye göre. Beni üzmeye hakkınız yok. Eğer beğenmiyorsanız okumayın, kimseye zorla okutmuyorum. Gerçekten sabrımın sınırlarını zorlayan insanlar var. En geç iki ve ya iki buçuk hafta kadar zamanla yayımladım. Bizi düşün demeye hakkınız yok. Bir de şımardığımı düşünenler varmış. Söyler misiniz ne zaman şımardım? Bizi düşün diyenler lütfen beni düşünsün.

Bir de, Yazmayı bırak falan demişler. Ben sizin 2 kötü yorumunuz için diğer okuyucularıma haksızlık edemem, kusura bakmayın. Bir oy, bir de yorum istedim diye böyle şeyler yazamazsınız. Kararlarıma saygı duymuyorsanız da, rica ediyorum bu kitabı kütüphanenizden çıkarın.

mrsblackhemmings iyi ki varsın.

kerem_lavigne saçların çok cool knk. Best okuyucu.

Not: Ara sıra özel bölüm koymamı istediniz, buyrunuz. ^^ Haa... unutmuşsunuzdur belki özel bölümde Duru ve Çağan'ın yaz tatilleri anlatılıyor.

Kavurucu sıcak tenime işlerken, avuçlarımı açıp yelpaze görevini görmesi için ellerimi iki yana salladım. Yine İstanbul iyiydi. İzmir buradan çok daha sıcak oluyordu. Istanbul'a daha yeni gelsekte, İzmir'i şimdiden özlemiştim. Karşıyaka çarşıda dolaşmayı, Bornova'da alış-veriş yapmayı, Bostanlı'da kaykay sürmeyi özlemiştim. Herkesin yaşadığı şehir kendine güzeldi tabii. Gerçi Izmir'de de 'niye hiç şehir dışına çıkmıyoruz' diye annemlere sızlanmam ironikti. Zaten kimse benden normal davranışlar beklemiyordu da.

Uzandığım şezlongtan kaltım ve etrafa bakındım. Havuza girmeye çalışan, mor mayolu teyze, çocuğuna hamburger yedirmeye çalışan anne, elinde telefonla mesajlaşan 3 kız ve plaj voleybolu oynayan Çağan ve grubu. Onlara bakarken iç çekmeden edemedim. Onların yerinde olmak isterdim. Top Çağan'a gelince ellerini kaldırım smaç vurdu. Ellerini kaldırdığında kasları iyice belirginleşmişti. Allah var, Çağan yakışıklı çocuktu. Açık kahverengi gözleri çok güzeldi mesela ve ya gözleri ile aynı renk saçları. Beyaz, salaş bir tişört giyinmişti bugün, dün de salaş bir tişörtle görmüştüm. Sağa, sola eğilirken salaş tişörtü açılıyor ve baklavalı vücudu görünüyordu. Bu da kızlara mükemmel bir göz ziyafeti oluyordu. Top bir kızın kafasına çarpınca Çağan gülmeye başladı. Piç işte. Yaa... ama gülünce çok tatlı oluyor. Hipnotize olmuş bir şekilde onu izlerken kafamı iki yana sallayıp bakışlarımı mor mayolu teyzeye çevirdim.

Zihnimde Çağan ve gülüşü canlanınca istemsizce bende güldüm. Ah! Hadi ama! Bunuda film sanmıştı herhalde beynim. Genelde film izledikten sonra ondan etkilenir ve onlar gibi yapmaya başlardım. Evet, yoksa iki günde hoşlanamazdım. Burada Duru Cenan'dan bahsediyorduk, hani şu egosu göğüslerinden büyük olan kızdan.

"Duru abla!" Düşüncelerimden ayrılıp bana seslenen kişiye baktım. Selin gülümseyerek bana el sallıyordu. Ben de içtenlikle gülümsemesine karşılık verip el salladım.

Canım çok sıkılmıştı belki Selin ve Sinem ile eğlenebilirdim.

Selin şezlongun ucuna oturduğunda "Ablan nerde?" Diye sordum. Baş parmağı ile beni işaret ettiğinde kıkırdadım. "Ben değil şapşal, öz ablan."

Fısıltı Gibi Çığlıklar -düzenlenecek-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin